Şu zamanlarda korku, bilimkurgu, fantastikkurgu, gerilim, polisiye gibi türler direkt olarak hayalgücünden ilham alan, hayalgücünden beslenen yazın türleridir. Hayalgücünü sınırlayan bazı toplumsal gerçekler vardır. Hayalgücünü üreten bireylerin yaşam tarzları, yaşadığı yerin ona verdikleri vs. Toplum olarak çeşitli sebeplerden dolayı tüm bu edebi türlerden uzak olsak da korkuyu işleten mekanizmalar dünyanın her yerinde aynı şekilde hayat bulmuştur.
Modern edebiyatta korku ve polisiye, genel kanıya göre, Edgar Allan Poe ile düzlüğe çıkmıştır. Gerçekten de Poe öyküleri korku ve polisiye edebiyatının sağlam temelleridir. Poe'da konunun garip kısmı şudur ki, onun yüksek dozda ürpertiyle ördüğü öyküler hayalet, cin veya kurt adamlardan yoksundur. Müthiş bir zekâ ve yalınlıkla yazıldığı için okur, doğaüstü hiçbir öğenin kullanılmadığı bu öykülerden nasıl olur da böylesine etkilendiğini çoğunlukla düşünebilir.
Korkuya ait olan her şey neden böylesine cezbedicidir? Sebep korkmaya şartlanmak mıdır, yoksa hazırda bekleyen uyarıcı-tepki-etki eylemlerinin çabucak ateşlenebilmesi midir? Veya en yalın ifadeyle, sebep, bilinmeyenin çekiciliği ve ilkel benliğin karanlık içgüdüleri anlamlandırması mıdır?