Tasarruf Bank Genel Merkezi
Kemal arabasını park etti. Kapıya yöneldi.
Görevli kapıyı saygıyla açtı.
Kemal belli belirsiz bir selam verdi kafasıyla.
Asansörde 15'e bastı.
Asansör müziğini duyunca hafiften dudaklarını ısırdı. Bu tekdüze, sözsüz melodi onu delirtiyordu. 15. kata kadar bitmiyordu meret. Hele aradaki deniz ve dalga sesleri kafasını oyuyordu.
Kafasını takmamaya çalıştı
Aynada kendisine baktı. Biraz çökkün, biraz yorgun, biraz yaşlı gördü kendini. Göz altı torbaları biraz büyümüş gibiydi. "Artık genç değilim" diye düşündü. "Ateşli geceler yorucu olmaya başladı. Yarım hap yerine tam hap mı alsam artık?" diye düşündü.
Asansörden indi. Odasına yönelirken Selim'i gördü.
Selim yalnızca 2 aydır bankada çalışıyordu ama kendisini yeterince rahatsız ediyordu.
Selim'in geniş gülümsemesine başıyla yanıt verdi.
"Yılan gibi adam. Samimiyetsiz züppe."
Odasına girdiğinde cep telefonu çaldı. Arayan Hamit beydi. "Kemal, bugün Özer beyi hallediyorsun, değil mi?" diye sordu.
Kemal biraz duraksadı. Tatsız bir görevdi bu. Erteleyip duruyordu. Ama kaçış olmadığı belliydi.
Hamit, Kemal'in duraksadığını görünce "Bak Kemal" dedi. "Bankanın çıkarı söz konusu burada. Özer, sen, ben önemli değiliz. Biz gideriz. Banka kalır. Bunu yapmak zorundayız."
"Tamam, bugün sabahtan halledeceğim Hamit bey." dedi Kemal.
Sekreterine Özer'i aramasını söyledi. Bir de koyu kahve getirmesini istedi.
Büyük bir kupa içindeki kahvesini yudumlarken kendine gelmeye başladı. Özer'in dosyasını açtı. Dosyayı incelerken bir fotoğraf dikkatini çekti: Fotoğrafta Özer, karısı, oğlu ve kızı vardı. Özer mutlu ve gururlu görünüyordu. "Evlenip çocuk yapsa mıydım acaba?" diye düşündü. Sonra bu kararından vazgeçti. "Bu saatten sonra baba değil ancak dede olabilirim."
Bilgisayarından toplantılarına baktı. Saat 11:00'de Gelişim Üniversitesi'nde konferans görünüyordu. "Pek de sırası değil ama gitmeliyim" diye düşündü. Banka bu tür toplantılara, tanıtımlara önem veriyordu.
Biraz sonra Özer geldi. Kel, biraz göbekli birisiydi.
Kemal kendisi ve Özer için Türk kahvesi istedi. Özer'in hazır kahve sevmediğini biliyordu.
Kemal "Nasılsın Özer?" diye sordu.
Özer terbiyeli bir şekilde "Sağ olun efendim. Çalışıyoruz işte. Özellikle yeni gelen arkadaşlarımıza yoğun şekilde eğitim veriyoruz." diye yanıtladı.
"Demin fotoğrafına baktım da.Oğlun üniversiteye gidiyordu değil mi?"
"Evet, şimdi ikinci sınıfta."
"Çok akıllı bir oğlana benziyordu hep. Kızın da bu yıl mı sınava giriyor?"
"Evet efendim. Bakalım, o da iyi bir yer kazanırsa işimizi yarı yarıya bitmiş olacak."
"Ne güzel böyle çocuklar yetiştirmek."
"Sağ olun efendim. Darısı başınıza."
İkisi de kahvelerinden bir yudum aldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Çağrısı
General FictionBaşarılı bir iş adamı, Tasarruf Bank Genel Müdür Yardımcısı Kemal adım adım ölüme yürüyor.