İLK VE SON BÖLÜM

967 69 17
                                    

Umudunu kaybetmeyenlere...

Kış mevsimi.
İliklerime kadar işleyen soğuk hava.
Yeni yıla son 1 ay.
Ve yeni yıla hasta bir şekilde girecek, ben.

Bu arada söylemeyi unutmadan, Adar ben.
Öylesine bir insanım işte. 

Vücudu dirençsiz, hastalıklı bir adam olarak 29. Yeni yılıma girecektim.
Güçlü bir insandım. Kaslarım vardı biraz. Yüzüm de fena sayılmazdı.
Akranlarımdan tek farkım, inanılmaz bir derecede, neredeyse dokunduğum herşeyden mikrop kapmamdı.

Daha önce sadece bir sevgilim olmuştu. Gökkuşağını sevdiğim kadar sevmiştim onu.

Ve, evet. Gökkuşağını çoktan severdim.

Benim için farklı bir anlamı vardı. Rahmetli babamın adı Alkımdı. Gökkuşağıydı anlamı. Ben doğmadan iki ay önce vefat etmişti. Annem bana her daim onu anlatır, gözlerinin aynı adı gibi, gökkuşağı gibi ışıldadığını söylerdi. 

Benim sevdiğim ise, iki ayda bir garanti hasta olduğumdan terketmişti beni.

Üzülüyor muyum?

Artık hayır.

Beni gerçekten sevseydi bırakmazdı çünkü.

Koyu gri kazağımın üzerine siyah kabanımı giyerek vestiyere yöneldim.

Arabamın anahtarını aldım ve otopark'a geçtim.

Sıcak tenimle savaşa giren soğuk hava, sanırım koşulsuzca kazanmayı amaçlamıştı.

Çenem titredi.

Soğuk...

Arabaya binmekten vazgeçip, anahtarı cebime attım ve yürümeye başladım.
Hafif hafif çiseleyen kar, insanın yüzünden minik bir tebessüm oluşturuyordu.

Denize doğru yürümeye başladım.

Mevsim farketmezdi benim için. Denizi ne zaman olursa olsun gidip görürdüm. Öfkeli olduğumda. Mutlu olduğumda. Sıkıldığımda. Hüzünlendiğimde. İçimi dökmek istediğimde.

İlk durağımı burası olurdu. Manzaraya yaklaşıp, her zamanki bankıma yöneldiğimde, bir farklılık vardı.

Benim oturduğum bank, en arkada ve en sessiz olan yerdi. Bu nedenle kimse olmazdı benim dışımda.

Bu gün hariç.

Sessiz adımlarla bankıma doğru ilerledim ve kumral saçlı kızın yanına yerleştim.

Ağlıyordu.

Göz yaşları, slow bir şarkının işleyişi gibiydi. Yavaş yavaş hızlanıyordu. Ama hala yavaştı. Anlatabildim mi?

Siyah kabanımın iç cebinden cıkardığım peçete paketini, kumral saçlı kıza uzattım. Paket görüş açısına girdiğinde, başını kaldırıp bana döndü. Gökyüzü mavisi gözleri, ağlayınca turkuazımsı bir renge dönmüstü. Tanrım! Bu nasıl bir insandı?

Daha doğrusu insan mıydı?

Kumral dalgalı saçları, gökyüzü mavisi gözleri, fındık-okka burnu ve fazla dolgun olmayan pespembe dudaklarıyla oldukça büyüleyiciydi. Yaşlı gözleriyle beni taradı önce.

Senin Kokun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin