1. BÖLÜM-Elma Şekeri

448 9 13
                                    

Herkes hayatında sevmek,sevilmek ister. yaşıtlarımın yaşları kadar sevgilisi varken benim bir tane bile olmamıştı. Sebebi de onların o yavşak kalplerinin aşk kadar ağır bir duyguyu kaldıramayacağımı bildiğimdendi. Dünyada bir sürü yazar, şair veya normal bir kişi aşkın tanımını yapmak için ortaya bir sürü fikir atıp duruyorlar. Bence herkes için aşkın tanımı farklı olmalı. Bende kendimce keşfedecektim aşkı. Ama son bir ayda hayatta daha da önemli şeylerin olduğunu anladım. Kardeşim Açelya, lösemi. kurtulma şansı yok, o bunun farkında olmasa da annem, babam ve ben her gece ıslak gözlerle uykuya dalıyoruz. Ona durumunun bu kadar ciddi olmadığını çaktırmamaya çalışıyoruz. Bu yüzden bende Açelya'nın kendini kötü hissetmemesi için belime kadar olan saçlarımı kazıttım. İkimizde dışarıya çıkarken peruk takıyorduk. Ve bunun nedenini ne zaman sorsa "ne yapalım kuşum Allah bizi böyle yaratmış." diyerek kandırıyordum. Bugün lise 3'e başlayacağım ilk gündü. Her ne kadar içimde heyecan olmasa da öyleydi. Yine başımı perukla kamufle ederek gittim okula. Sınıfa girdiğimde Miray(en yakın arkadaşım;)) her zamanki yerimizde oturuyordu. Sınıfımız değişmişti ama yinede cam kenarındaki en arka sıra favorimiz oldu. hemen yanına gittim. Kahkahalar içinde sarıldık birbirimize. "açım ben kantine inelim." diyerek dilini dudağının üzerinde gezdirerek. sınıf kapısından çıkarak kantine doğru ilerledik. bu sırada da Miray bu sene okulumuza yeni gelecek olan kuzeninden bahsediyordu. Kantin kapısından girerek tost sırasına geçtik. O sırada herkesin kapıdan giren 3 meteora baktıklarını fark ettim. "Al işte benim aptal sarışın ve onun mükemmel arkadaşları geliyo." dedi alaycı gülümsemesiyle. "kuzenin mi?" diye sordum gözümü esmer olandan almadan. "Aynen sarışın olan kuzenim Doruk, kaşında piercing olan Koray. Vee şu esmer meteor da genç-yaşlı herkesin gözdesi 'Aras Çağlayan' dedi bastıra bastıra. Çocuk bana doğru yaklaştı ve elmacığımdan makas aldı. şaşırmıştım. 'Naptın' bakışı attım ona doğru cevap vermeyerek sırada önüme geçti. "hey sen, sıra benim!" aptal aptal gülümsedi bana. O an intihar edecek olsam egosuna tırmanıp atlardım yani, kesin çözüm. "Maviş hadi zorlama bizi. aksi takdirde elmacıklarını ısırırım" dedi gülerek. gözlerime dikmişti gözlerini."öf çekil şurdan be." diyerek geçtim önüne. o sırada başımda bi soğukluk hissetmiştim. "oha lan kızın saçını çektin ve saçı elinde kaldı." dedi alaycı bir tavırla Doruk. "Aaa bakın arkadaşlar arkadaşımız kel çıktı. okulda perukla dolaşıyor." o kadar bağırarak söylemişti ki bunu bütün kantindekiler bizi izliyordu. canımı fazlasıyla yaktığı için akan yaşlarıma engel olamadım. "Ver şunu." diyerek elinden aldım peruğu. Canımın yanmasıyla sert bir tokat indirdim yüzüne. Koşarak çıktım kantinden. Arkamdan da Miray geldi. Okulun arka bahçesine giderek hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Canım hiç olmadığı kadar fazla yanıyordu. Göz yaşlarım o kadar sert iniyordu ki yüzümden aşağıya bir dolu yağması gibiydi. Miray ise beni sakinleştirmek yerine bir köşeye sinmiş ağlıyordu. Elime telefonumu alıp kilit ekranındaki Açelya'nın fotoğrafına baktım uzunca. Gözümden çıkan bir yaş düştü fotoğrafın üzerine. "Allah'ım niye o? niye ben değilim ölecek olan. Kahretsin, Asya nasıl ablasın sen. Kardeşin ölüm döşeğinde ve senin elinden hiçbir şey gelmiyor. Keşke ölecek olan ben olsaydım." Hıçkırıklarımın arasından sesimi duymaya çalışıyordum. Duyamadıkça daha da bağırıyordum. Miray sindiği köşeden yanıma gelerek omzumdan kaldırdı beni. "Güçlü ol." diye bağırdı bana. "İstemiyorum ben güç, ben kardeşimi istiyorum. Al canımı kurtulayım bu dertten yarabbim." daha da sinirlendi Miray. Göz yaşlarımı sildi. "Sen zora gelince al canımı diyorsun peki ya o kız, Açelya ne yapsın her gün o lanet olası makinalara bağlanıyor, hastanenin o iğrenç kokusunu çekiyor. Onun ağzından duydun mu hiç ölmek istediğini? Öleceğini bilmiyor ama ablası, hayatta en çok özendiği insan, idolü ölmekten bahsediyor. Şu an Açelya burada olsa var ya yüzüne tükürür senin." benim göz yaşlarımı silerken kendisinin akıyordu. "Bir piç seninle alay etti diye ölmek istiyorsun yazık sana. benim tanıdığım Asya bu değil. topla kendini hadi sınıfa gidiyoruz." dedi son olarak. Sadece kafamla yanıtladım onu. Peruğumu düzelterek girdik sınıfa. Gördüğüm manzara hiç hoş değildi. Aras ve yanındaki o 2 aptal bizim sınıftalardı. Hiç bozuntuya vermeden geçtik yerimize. Sıraya oturduğum anda bana doğru dönerek."saçlar uzamış."dedi yine alaycı gülümsemesiyle. Çok sinir bozucuydu ama cevap vermemeyi tercih ettim. Dersin zaten sonuna yetiştiğimiz için bi beş dakika sonra hoca çıktı sınıftan. Bende Miray'a döndüm. Hocanın çıkmasının ardından Açelya girdi sınıfa. "Abla." diye bağırdı sınıfın içinde.Yanına giderek uzattığı anahtarı aldım elinden. "Biz doktora gidiyoruz yine unutmuşsun anahtarını. Al bakalım hadi akşam görüşürüz." diyerek yanağıma bi öpücük kondurarak çıktı sınıftan. Konuşmama bile izin vermemişti cadı. Arkamı dönerek tekrar yerime gittim. O sırada Aras bana yaklaşarak "kardeşinin parmağındaki kirleri temizle çok kötü duruyor." dedi yine alay eder gibi. Ya bi insan bu kadar mı bencil olur ya hiç mi anlamaz. "Sende git kalbini yıka. Ama o kirler yıkasanda çıkmayacak. Bak Aras mısın ne boksun bilmiyorum ama kendine başka bi oyuncak bul, benle oynama aksi takdirde seni hücrelerine ayırır oynarım." dedim işraret parmağımı onun yüzüne doğru sallayarak. Yanındaki o iki aptal "Ooo" diye ses çıkarınca bana dönerek tek kaşını kaldırdı. "İddalı" dedi. Bu sefer alay eder gibi gülmedi. Doruk yaklaşarak omzuna dokundu Aras'ın "kanka itiraf et, şu kıza laf sokacak kadar bile biyoloji bilgin yok." dedi gülerek. "Yok valla hücre mücre dedi ama anlamadım galiba." diyerek döndü sırasına.
...
Eve gelir gelmez yatağa attım kendimi. Hıçkırıklara boğuldum yine. Aras'ın yaptıkları geldi aklıma. Önce beni rezil etmesi, ardından Açelya'nın hastalıgı yüzünden parmaklarında çıkan lekelerle alay etmesi. Her gece yaptığım gibi o gecede keşke Açelya'nın yerinde ben olsaydım diye düşünüyordum. İşe yaramayan bi abla olmak istemezdim. Kardeşim o haldeyken yürümek bile istemiyordum. 8 yaşında hayata yeni alışmış bi kız çocuğu ölüme terk edilir mi? Bu illet hastalık her geçen gün içimde yara bırakıyordu.Biz ise ailesi olarak hiç bi sike yaramıyorduk ya bu koyuyordu en çokta. Ve bu hastalıkla dalga geçebilecek olan Aras gibi bencillerden bugün biraz daha nefret etmiştim. Eğer Açelya'nın kurtulması için canımı verecek olsam hiç düşünmezdim. O kadar çok seviyordum ki onu.
***
Doruk elleri titreyerek aldı telefonu eline. Hemen Aras'ın numarasını tuşladı genç adam. Kuzeni Miray'dan Asya hakkında öğrendiklerini anlatmak içindi bu görüşme. Doruk o kadar duyarlı bi kıza o şekilde davrandıkları için kızıyordu kendine. "Siktirtme kulağını aç hadi şunu." İyice sinirlenmişti Aras telefonu açmayınca. 'Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor.' diyen telesekreterin sesini duyunca kapattı telefonu ve tekrar aradı. "Ne var Doruk." diyerek açtı telefonu Aras. "Şimdi beni iyi dinleyeceksin." İçinden Aras'a küfürler ederken konuşmaya başladı. "Bugünkü kız Asya, onun kardeşi kansermiş. O üzümesin diye de kazıtmış saçlarını, kızın parmağındakilerde hastalığı yüzündenmiş ama sen egondan önünü bile görmediğin için kalbini kırdın böyle bir kızın. Bazen yolda önünü görmeden nasıl yürüdüğünü merak ediyorum cidden. Neyse ne yap ne et ama kızın kırılan kalbini onar." Doruk'un her söylediği beynine balyoz gibi iniyordu genç adamın. Kafasında dönenlerden kurtulamadan "ha siktir." dedi telefonun diğer ucundaki arkadaşına ve hızlıca telefonunu kapatarak fırlattı duvara. Annesini de bu hastalıktan kaybetmişti Aras. Şimdi yarası olan bi kıza böyle davrandığı için tiksiniyordu kendinden. Kalbi acıyordu. Sanki başkası ona aynı şeyi yapmış gibi hissediyordu kendini. O da egosu yüzündendi. Aklına o kızın onu affetmesi gerektiğini düşünerek fırlattığı telefonunu alarak Miray'ı aradı. Asya'nın numarasını aldıktan sonra hemen bir mesaj attı. Aklı sıra işe yarayacağını, onu bu kadar basit affedeceğini düşünüyordu. "Asya, Aras ben bugün seni üzdüm sanırım. Böyle tatsız bir şekilde tanışmak istemezdim senle. Gerçekleri öğrenince sövdüm kendime ama işe yaramadı tabi. Senden sadece beni affetmeni istiyorum." dedi sadece. Bir özür bile dilememişti. Huylu huyundan vazgeçmedi. Yine egosu vicdanından ağır gelmişti. Çok geçmeden Asya'dan cevap geldi. "Sen beni üzmedin kalbimi acıttın, kanattın ve şimdide sadece seni affetmemi istiyorsun öyle mi? Bu kadar bencil olma Aras bence gerçekten biraz önünü görmelisin. Bunu unutma herşey yeni başlıyor. Savaşa hazır ol." Böyle bir mesaj gelince gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Hemen affeder diye düşünüyordu aklı sıra. Ona kimse karşı koyamazdı. Asya'nın diğer kızlardan farklı oldugunu düşünü. Ona göre bu ilkti ve baya sertti. Egosu onu bu savaşa 1-0 yenik başlatmıştı. Ama yinde korkmadı. Onun kitabında korkuya yer yoktu. "Hodrimeydan 'Elma Şekeri'."







Elma ŞekeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin