Lanet olsun! Bugün hafta sonuydu ve ben 09:00 da uyanmış, yatağın içinde uyumak için kıvranıyordum. "Sadece iki gün tatilim var onda da erkenden uyandım ya." Kendi kendime konuşmaya her zaman bayılırdım. Tek çareyi kalkmakta buldum. Elime telefonu alıp mesaj var mı diye baktım. Evet vardı. Whatsapp'a girerek Miray'ın attığı mesaja baktım. Bi fofoğraf göndermiş ve 'Ahaha sevgilinin bu fotosunu görmelisin." yazmıştı. Fotoğrafta Aras Doruğu yanağından öpüyordu. Kendimi tutamayarak bi kahkaha patlattım. Büyük ihtimalle sarhoşken çekilmiş bi fotoğraftı bu. Dün olanları doğru düzgün özet geçerek bıraktım telefonu. Yataktan fırlayarak üzerimi değiştirdim. "Yaktım seni Aras."
Evden çıkarak çarşıya doğru ilerledim. Fotoğrafçıya girdiğimde istediğim şeyleri söyleyerek tişörtün bastırılmasını bekledim. "Anladığım kadarıyla arkadaşınızı bi eşek şakası bekliyor küçük hanım." dedi kısa boylu beyaz sakallı 60 yaş civarındaki amca. Ya sen amcasın nerden anlıyon böyle şeyleri."İnanın ki bana yaptığından sonra bu bi hiç." Gülen gözlerle bana bakıyordu. "İntikam ardında aşkı getirir kendini hazırla bu aşka." diyerek uzattı tişörtü. Gülümseyerek ayrıldım dükkandan. Aşk ne kadar saçmasın be. Kimdesin? Nerdesin? Nerden vurcaksın beni? Aşık mıyım şimdi ben Aras'a? Onun güzel kalbinin kimse farkında bile değil. Aşkı onda yaşayacak olmak, o gerçekten kusursuzdu. Boş hayaller kuruyordum belki de. Bi öptü diye benden etkilenir sandım heralde. Saçmalama Asya o çocuk orda daha fazla rezil olmamak için öyle birşey yaptı. Ne daha fazlası bilerek yenilmiş. Anlayamıyorum çok zorsun Aras çok.
Fotoğrafçıdan sonra direkt eve geçtim. Hafta sonu planım evde yatmaktı. Odama çıkarak yatağa attım kendimi. Evde kimse yoktu. Muhtemelen yine doktordaydılar. Kapı çaldığında hiç rahatımı bozmak istemesemde kalkıp açtım. "Ben geldiiimmm." diyerek girdi içeriye. "Bora." diyip kalabilmiştim sadece. Ah olamaz gerçekten tam zamanı bay kazanova. "Ya kızım hiç değişmemişsin ben İzmir'den kalkıp senin için geliyim, sen beni içeriye bile alma." Bi süre yüzüne aptalca baktıktan sonra içeriye aldım onu. Koltuğa oturup bana döndü. "Ee anlat bakalım maviş kuzen nasıl gidiyo." yine aptalca baktım suratına. "Ne." diyince bana 'cidden malsın' bakışı attı. "Aşk var mı dicem de eminim ki yoktur. Başka da bisey yok zaten tamam susalım." dedi yine patavatsızdı. Biz onla zaten hiç iletişime geçemezdik. O bir şeyler sorar benden de cevap alamayınca susup otururduk ve yine öyle oldu. Birkaç dakika etrafa baktıktan sonra bana döndü yine. "Kalk kız hadi gezmeye gidelim." diyince bende istekli olduğum için 'tamam' anlamında başımı sallayarak kalktım koltuktan, odama doğru ilerlerken bağırarak seslendi. "Hiç itiraz etmedin keçi. Hayırdır?" cevap vermeden üzerimi değiştirdim ve hemen yanına gittim.
Taksiye atlayarak sürekli birlikte gittiğimiz hatta benim tek gittiğim yer olan Begonya'ya gidiyorduk. Bizim eve yakın olduğu için kısa sürede geldik. Zaten taksiyede Bora istediği için binmiştik. Taksiden inerek kapıdan içeriye girdik. Bora kulağıma yaklaşarak "Kız maviş sana sarılcam şimdi böyle bir yakışıklıyı sap sanmasınlar." diyerek omzuma attı kolunu. Kapıdan girdiğimiz anda gördüğüm görüntü hiçte hoş değildi. Aras okuldan kız-erkek arkadaşlarıyla oturuyordu. Kapıdan içeriye girdiğimizde Bora oturacak yer arıyordu, ben onları izliyordum, onlarda gözlerini dikmiş bana bakıyorlardı. İçlerinden sarışın bi kız bana bakarak. "Aras senin kız seni boynuzluyo galiba." dediğinde hepsi gülüşmeye başladı. Aras ise ateş püskürüyordu. 'Senin kız' da neydi şimdi. Aras yanıma yaklaşarak kolumdan çekti. Canımı acıtmıştı. Bora ise olduğu yerde bizi izliyordu. "Hey, ne yapıyorsun sen?" diyebildim sadece. Kolumu o kadar sıkıyordu ki. "Asıl sen ne yapıyorsun? Burdaki herkes bizi sevgili olarak biliyor. Hareketlerine dikkat et. Bi kaç haftaya biter bu saçma şey o zaman istediğin kişiyle fingirdeyebilirsin." dedi. Ukala, öküz, aptal ya. "Bunu sen yaptın. İstediğim gibi davranırım, benim davranışlarımı kısıtlayamazsın." diyerek çıkıştım ona. Kolumu o kadar sıkıyodu ki canım acıyordu. "Canımı acıtıyosun." diye bağırdım ona. Bora duyunca bunu geldi yanımıza. "Ne yaptığını zannediyorsun sen?" dediğinde Aras kaşınım üstüne bi yumruk indirdi. Bora hemen topladı kendini. Aras'ı yakasından duvara yapıştırdı. "Maviş benim kuzenim." dediğinde Aras öylece kaldı. Hiç bir şey söyleyemedi. Bora'nın yanına giderek "İyi misin?" diye sordum. 'Evet' anlamında başını sallasada çok sinirli gözüküyordu. Onu oradan çekerek uzaklaştırdım. Begonya'nın alt katına doğru ilerledik birlikte. Burayı herkes bilmezdi. Sibel abla sayesinde bana aitti zaten. Hemen koltuğa oturtarak yara bandı yapıştırdım kaşına. Bana dönerek gülümsedi. "Aranızda ne var?" diye sorunca aptalca baktım yüzüne. "Anladın!" diye çıkışınca kendimi toplayarak olanları özet geçtim itiraz etmeden. Gözlerini irileştirerek beni dinliyordu. "Oo aranızda kötü şeyler geçmiş. Ama bence bu çocuk senden hoşlanıyor." Söylediği karşısında ağzımı açamamıştım. Şaşkın şaşkın onu dinliyordum. "Ancak seven bir erkek bu kadar kıskanır. Bence arkadaşları arasında dalga konusu olmamak için yapmadı bunu. Ateş püskürüyordu görmedin mi?" Başımı öne eğerek hiç konuşmadım. "Neyse daha fazla bu konu hakkında konuşmayalım. Ben kaçtım, senin gelmeyeceğini biliyorum takıl burada." diyerek çıktı kapıdan. Bende orada bi göz gezdirdim. Begonya'nın alt katı oldukça genişti. Soğuk duvarlarında benim spreylerle çizdiklerim duruyordu. Hemen yan tarafta duran spreyleri fark edince ayağa kalkarak bi tanesini elime aldım. Duvara odaklanarak içimi dökmeye başladım....
Yine bir pazartesi sabahı sendromdaydım. Nefret ediyorum bu pazartesilerden. Bora da pazar günü İzmir'e döndüğü için iyice yalnızdım. Okulun kantinine hızlıca girerek kahve aldım. Sınıfa geçecekken arkamda bir ses duydum. "Asya, gelsene." diye seslendi piercingli çocuk. "Ne oldu?" diye bağırdım kantinin içinde. Aras o arada elini gel anlamında sallayarak gülümsedi. Oflayarak onların oturduğu masaya ilerliyordum ki Miray'ın da orada olduğunu fark ettim. Yanlarına giderek Aras'ın yanına oturdum. "Oyuna devam maviş." diyerek göz kırptı bana. İtici bi bakış atarak kahvemden bir yudum aldım. Masaya koyarkende bilerek Aras'ın tişörtüne döktüm. "Ayy yandın mı Aras?" dedim kendimi gülmemek için zorlarken. "Ne yaptığını zannediyorsun kızım sen." dediğinde çok sinirliydi. Doruk, Koray ve Miray bizim o halimize. "Aa dur benim yanımda yedek tişört vardı." dedim bana dönerek "Kız tişörtümü giyeceğim?" dedi. 'Hayır' bakışı atarak çantamdan çıkarttım o tişörtü. Sinirle üstündeki tişörtü çıkartınca ne kadar kusursuz bi vücudu olduğunu fark ettim. Donuk bi şekilde onu izlerken bağırmasıyla irkilim. "Versene kızım!" diyince elimdeki tişörtü ona uzattım. O tişört arkasında Miray'ın bana attığı Arasla Doruk'un fotoğrafı vardı. Altında da 'I am gay.' yazıyordu. Bakmadan direkt geçirdi üzerine. Kendimi tutamayarak bir kahkaha patlattım. 'Aptal mısın?' bakışı atınca susup oturdum.
Biraz daha kantinde takıldıktan sonra sınıfa gittik. Aras arkasında olan kahkahaları duysada hiçbir şey dememişti. Daha doğrusu üstüne alınmamıştı. Doruk ve Koray ise daha fazla gülüpte Aras'ı sinir etmemek için bahçede gülüyorlardı. Sınıfa girdiğimizde herkes Aras'ın arkasındaki yazıya odaklanmıştı. Sınıftan Batu gülerek yaklaştı yanımıza. "Vay be böylesini gördüm de tişörtüne açık açık yazanda görmemiştim. Helal Aras." dediğide Aras tişörtün önüne baktı anlamsızca. Bende elimi burnumla dudağımın arasına yerleştirerek 'sus' işareti yaptım. O da gülerek uzaklaştı yanımızdan.***
Aras evine girerek fırlattı ceketini. Bu ev ona dedesinden kalmıştı. Zaten tek varlığı dedesiydi bir kaç ay öncesinde. Annesiz, babasız yetimhanede büyüyen genç adam 15 yaşında bulmuştu dedesini. Bulur bulmaz 2 sene içerisinde de kaybetmişti. Geçmişi acı doluydu. Bu yüzden evinde daha çok siyah hakimdi. Odasına girerken çıkarttı üzerindeki tişörtü. Bu nasıl bir şeymiş diye bakarken arkasını çevirdiğinde gördüğü görüntüyle birlikte sinir krizi geçirmiş, beyni git-gel yaşamıştı. "Yapma be elma şekeri."
***
Yatağıma uzanmış penceremden yıldızları izliyordum. Gökyüzü benim için küçüklüğümden beri huzurun tanımıydı. Pencereye gelen küçük taşla yerimde zıpladım. Kafamı camdan uzatarak ne olduğuna bakmaya çalışınca Aras'ın orda olduğunu gördüm. 'Bu saatte kapımın önünde ne yapıyor bu?' diye düşünürken balkona çıktım, sorularıma cevap bulmak için. "Ne işin var burda?" diye çıkıştım ona. Gülerek benim ona giydirdiğim tişörtü gösterdi bana. Alkışlayarak, "Asya hanım, kutlarım, beni bütün okula rezil ettiniz." dedi. Kendime engel olamayıp güldüm onun o haline. "Oh olsun sana az bile." dedim hala gülerken. Bu sefer farklıydı bana sinirlenmesi gerekiyordu ama gayet sakindi. "Hadi bekliyorum." deyince anlamsız bakış attı. "Neyi bekliyorsun?" dedi soru soran gözlerle. "Kızmıycak mısın? Sinirlide değilsin. Korkutma beni." dediğimde gülüyordu. "Öncelikle beni rezil etmen oldukça sinirlendirdi. 8'den 12'ye kadar anca toparladım kendimi. Evde vurmadığım duvar kalmadı. Neyse uzatmıcam hiç bir açıklaması yok. Cidden sana yaptığımdan sonra az bile." dedi ayağının altındaki taşla oynarken. Bu davranışı beni daha da etkilemişti. "Ha bu arada artık benimle sevgili rolüde yapmak zorunda değilsin. Takıl kafana göre, hadi kaçtım ben." dedi. İlerleyerek elini salladı bana doğru, bende aynı şekilde karşılık verdikten sonra içeriye girdim. Yeniden yatağa attım kendimi. Atar atmaz yıldız kaydığını gördüm ve gülümsedim. "Konuyu biliyorsun yıldızım şans getir bana."Aras~
Yolda giderken kayan yıldızı görünce gülümseyerek;
"Mevzu ortada.""Birbiri için atmaya hazırlanan iki kalp."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri
Teen FictionArkadaşlar 14 yaşındayım ve bu benim ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.