Arada ki buzları eritelim derken sular altında kaldık.
Karlar usul usul gökyüzünden kendini atarken Derya sadece bugünün yılbaşı olduğunu düşünüyordu. Acele acele botları ile karda büyük büyük izler bırakarak ilerlemeye devam etti. Elinde ki yılbaşı için aldığı pasta kocaman ve ağız sulandıracak cinstendi. Tanrı aşkına yaratan ne kadar da güzel nimetler yaratıyordu.
Kardeşinin tam bir pasta yamyamı olduğunu düşündü sevincini hayal etmek bile yüzüne sıcak bir gülücüğün yapışıp kalmasına yetmişti. Bakkaldan bir çırpıda eline kutlama adına ne geliyorsa aldı. Bakkal amcaya tam seslenecekti ki adam ne olduğunu hemencecik anladı ve bir sürpriz yumurtayı ona doğru sıcak mı sıcak bir gülücük hediye ederek attı. Bir çırpıda kalbine dolan heyecan ile aldıklarının parasını ödeyerek çıktı dışarı. Mahallede kimi gördüyse yılbaşını sıcak bir tebessüm ile kutladı ve yine gönüllerde taht kurdu. Elleri yeni oyuncaklar,kıyafetler ve bir sürü ıvır zıvır hediye ile doluydu. Yolda yürürken bir yandan da evdekilerin daha dışarıdan duyulacak olan o sıcak kahkahalarını düşündü. Bu düşünce bile daha hızlı yürümesi için bir sebepti.
Karlar gökyüzünden dans eder gibi düşerken elinde abur cubur poşetleri ile koşan Derya yine sakarlığını konuşturarak dondurucu soğukta yer ile buluştu. Gereksiz insanların kahkahalarını ve dalga geçmelerini umursamayacak kadar aklı başında ve mutluydu. Hemen ayağa kalktı ve kar ile dolan montunu bir çırpıda temizledi. Ayağa kalkar kalkmaz aynı soluk ile koşmaya devam etti. Bugün onun için önemliydi. Bugün yılbaşıydı...
Yüzü aynı ilkbaharı andırıyordu. Onun mutluluğu her şeyden saf ve güvenilirdi. Ve nihayet sevimli küçük evine varmıştı fakat bir sorun vardı ev sessizdi. O evine varana kadar evinin içinin süslü kahkahalar ile dolu olduğunu ve evinin önünün ayakkabılar ile dolu olduğunu hayal etmişti. Hayal kırıklığı yüz bebeklerinden dahi okunabiliyordu. Elinde ki anahtarı cebinden çıkararak eve girmişti ev ise hayal ettiği kadar sıcak değildi ve içinden' sanırım her şey Amerikan filmlerindeki gibi değilmiş 'dedi. Son umudu ile salona girdi ve gördüğü manzara kanının donmasına yetti. Gördüğü manzara onun hayatında bir dönüm noktası olmuştu. Kalbi durdu. Kan gördü kadın kan, eceli gördü, hatta kadın işini bitirip giden Azrail'i gördü. Et gördü sevdiklerinin parça parça olmuş etini. Kadın çığlığı gördü.
İki dünya arasında ki yaşamın kendisi bu. Ölümün kokusu işler hayatlara.
Bir çığlıktı onun için umut. Küçük bir çocuğun göz pınarıydı onun için umut. Elinde kalan tek insan ile kaldı sokakta karın altında. Yeni yıldı ya hani bu gün acı bir gülümseme taktı suratına. Gülerken yıkıla yıkıla ağladı. Kanın kokusuna alıştı burnu. Çöktü yere ağladı isyan etti binlerce defa yaşama, ölüme ve ölememeye. Sevdiklerini kaybetti bir siren sesi ile unuttu bu da geçerdi bu da geçecekti. Sımsıkı sarıldı daha iki yaşında olan Mine' ye onun mis kokusunda huzur buldu.
5 Yıl Sonra
Sıcak bir sonbahar akşamıydı. Mine'nin okul ihtiyaçlarını almak için canını dişine takmıştı Derya. Hala ailesinin katilinin kim olduğunu bilmiyordu genç kadın. Bence kimsede onun bilmesini istemiyordu. Polisler soruşturmayı yürütmüş fakat en sonunda vazgeçmişlerdi. Kadın hala o günü aklından çıkaramıyordu ve annesinin karlar arasında bulduğu bileziği hiç bileğinden çıkarmıyordu. Babasının yumuşatıcı gibi olan kokusunu annesinin harika gülüşünü hiç aklından çıkaramıyordu. O günden bu yana tam beş sene geçmişti. Derya büyümüş ve olgunlaşmış eskisini hiç andırmayan zayıf güzel bir vücuda sahip olmuştu.Mine büyümüş güzel alımlı aynı annesi gibi bir kız olmuştu. Derya yıllardır ona hem annelik hem babalık yapıyordu. Hatta Mine Derya'nın onun ablası olduğunu bilmiyordu annesi olduğunu sanıyordu. Derya ona gerçekleri biraz daha büyüdüğünde anlatacaktı hep saklayamazdı ya elbet bir gün öğrenecekti.
"Mine kızım buraya gel ,pembe olan çanta çok şık bunu alalım"
"Anne mor olan çanta daha güzel o olsun" Ah ne kadar da alışmıştı onun ona anne demesine, o güzelini kıramazdı ki sesini yumuşatarak cevap verdi "O zaman senin istediğin olsun bebeğim". Mine sevinçle zıplamaya ve ona büyük büyük öpücükler atmaya başladı. Derya onun bu sevinci ile uzun bir süre sonra ilk defa havalara uçacak kadar mutlu oldu. Özlemişti tebessüm etmeyi. Derya Mine'nin elinden tuttu ve bir yığın eşya ile kasaya yürüdü. Kasiyer ağzında yarım yamuk yumuk bir gülümseme ile yarım saatten fazladır onların mutluluklarını ve anne kız ilişkilerini izliyordu ve Rabbine dua ediyordu böyle bir yaşama sahip olmak için. Onların yaklaştıklarını görünce gülümsemesi daha da büyüdü kasadan aldıklarını geçirirken kendini tutamayıp genç ve güzel kadına "Çok genç ve güzel bir anne olmuşsunuz" demişti. Bu sözler kadının gülümsemesini bir anda dondurmuştu ve nezaketen "Teşekkür ederim" demişti. Mine ile hızlı hızlı ve emin adımlarla elleri poşetler ile doluyken yürümeye başlamıştı. Bebeği okula başlayacaktı haftaya ne kadar da mutluydu böyle tabii ondan uzak kalacağı için biraz üzgün ve biraz da heyecanlıydı. Anneliğe kendini çok mu kaptırmıştı yoksa alışmış mıydı belkide her ikisi de...
Küçük yazarınızdan selamlar biraz kısa oldu ama olsun. Rozelin ve kurguda emeği geçen Eda'dan sevgilerle.
Gökyüzüne bakarız.
Karanlık da olsa bakarız. Dua ederim ikimiz yerine, Sen etme.
Sarıl bana.
Sigara içeriz.
Ellerimiz üşür,
Ben ısıtırım,
Sen yeter ki sarıl...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'ı Ateş
RomanceSatılık umutlar gemisi kalkıyor yolcu kalmasın. Aşkın ateşini kışın ortasında yağan karı bile eritirken ona erimeme gibi bir ihtimalim yoktu...