Merhab ben Tera .Mithatpaşa Anadolu lisesinde okuyorum. Lise son sınıf öğrencisiyim. Annem ben daha üç yaşındayken benimle babamı terk etmiş. Hayat yolculuğumda beni yalnız bırakmayan erkeğim,babam Yusuf. Bana her zaman destek olmuştur. Bugün yıllarımızı harcadığımız bu evden gidiyoruz. Babam yeni bir iş buldu. İstanbul 'a doğru yola çıkıyoruz. Babam orada çok iyi bir bankada genel müdür olarak çalışacak. Bende babam gibi iktisat okuyacam. Arkadaşlarımla vedalaştım. Çok arkadaşım yoktu ama yinede merhabalaştığım iyi insanlar vardı. Vedalaşma faslı bittiğinde yola koyulduk. Sonunda havaalanına vardık. Uçak o kadar büyük ve göz alıcıydı ki bir an ürkttüm. İlk defa uçağa binecektim. Babam maviş gözleriyle bana:
"Hazır mısın?" diye sordu.
Kokumu saklayamayan gözlerle :
"İyiyim."dedim.Babam korktuğumu anlayarak :
"Birşey olmayacak, seni orada yeni hayat ,yeni arkadaşlar bekliyor.Belkide böylesi daha iyidir?"
İçim burkulsada babama hafif bir tebessüm attım. Aslında burdan ayrılmamızın tek sebebi iş değildi. Babam anneme çok aşıkmış. Ve annem babamı ile beni terk ettiğinde babam yıkılmış.Ve annem olacak kadın babamı ve beni başka biri için bırakmış. O kadından nefret ediyordum. Kendini düşünen bencilin tekiydi. Onu hiçbir zaman affetmeyeceğim.o kadar bu düşüncelere dalmışım ki uçak havalanınca birden irkildim. Hemen babamın elini tuttum kırarcasına sıktım. Ama sonunda sakinleşerek elimi çektim.Burası çok güzeldi. İnsanları yukardan izlemek, gökyüzünde bulutların içinde ilerlemek, dertsiz tasasız ...iki saatlik süren huzurun sonunda Sabiha Gökçen Havalimanındaydık. Her yerde insan vardı.İSTANBUL! İşte burası benim yeni sayfam.Ankara'da çok iyi dostluklarım yoktu. İçe dönük bir tiptim. Ama burda birazda olsa iyi olmayı deneyecektim. Babam sonunda sessizliğini bozarak bana baktı.ve :
"Hadi Tera güzel bir yemek yemeğe gidelim. Hıı ne dersin??"
"Bence çok iyi olur."dedim midemin karnıma yapıştığımı hissederek. Elimdeki yeşil bavulumdan çıkan tekerlek sesine bayılıyordum. Tam havaalanından çıkarken birden kendimi yerde buldum. Bir etrafıma bakındım.Birinin soğuk elleriyle kollarımdan çekip kaldırdığını gördüm. Yüzü biraz öfkeliydi. Benim yaşlarımda kumral ,ela gözlü, siyah bir tişortu kot pantonuyla uyum sağlamıştı.Bana bakarak:
"Önüne baksana be !"dedi.
Bir an afallasamda sinirimi dışa vurmak için tam ağzımı açsam da o hızla yürüdü ve uzaklaştı. Hem suçlu hem güçlü! Tam peşinden gidip haddini bildirecekken babam yanıma geldi:
"Hadi kızım, taksiyi çağırdım."dedi. Kafamı sallayarak yürüdüm. İçimden 'İnşallah bir daga o çocuğu görmem'dedim.Taksiye bindim. Taksici bavullarımızı bagaja koyup sürücü koltuğuna oturdu ve sürmeye başladı. Babam bana dönerek:
"Sana bir süprizim var Tera! dedi.Anlamayan gözlerle ona bakarak:
"Ne süprizi?? Süprizlerden hoşlanmadığımı biliyorsun."dedim.
"Olsun bunu seveceğini düşünüyorum."dedi.Şaşırarak:
"Neymiş o süpriz ??" dedim.
"Yemek yerken söylicem!"dedi.Tam ağzımımı açacakken babam:
"İlerideki lokantada dururmusunuz?"dedi taksiciye. Taksici iyi bir bey efendiye benziyordu:
"Tabi"diyerek lokantanın önünde durdu.Taksimetre 20tl35kr gösteriyordu.Ben taksiden inip bagaja doğru yürürken babam taksiciye ödeme yapıyordu.Sonra bavulları içeri girdik.O kadar güzel ve zengin işine benziyordu ki şarap bardakları,kristal servis tabakları, kocaman avizeler beyaz örtülü masalar. İçerisi çok kalabalıktı ve havada güzel bir balık kokusu vardı.Ankara'da çok balık yemezdik. Ama şu an o kadar güzel geliyodu ki hemen yiyesim geldi.Cam