Evet gidiyorum sonunda şu aptal kurtuluyorum. Tamam belki annemi çok özliyeceğim ama bunca sene o aptal şehirde yaşadım. Herşeyden nefret ettim. Zerre kadar hayatın tadını çıkadamadım. Gezip tozamadım. Normal olmadım. Yaptığım tek şey ders çalışıp ailemin dizinin dibinde oturmak oldu. Ama bu kadar yeter. Birazda diğer insanlar gibi olmak istiyorum. Bu yüzden İzmir'e gidiyorum. Hemde en yakın arkadaşlarımla O kadar heycanlıyım ki! Tamam kabul ediyorum bu aptal şehir bana iki insan kazandırdı. Rüya ile Nazlı. Hayatımda sahip olabileceğim en iyi dostları kazandırdı. Veen iyi dostlarımla şimdi eğlenmeye gidiyorum. Meslek sahibi olabilmeye gidiyorum. Bunun için sadece dört yılımız var. Bu dört yılı en iyi şeklide değerlendireceğimize inanıyorum. Ve yola çıkmıştık annemler bizi havaalanına götürdü. Ayrılacağımıza üzülüyordum. Gözümden yaşlar akmaya başladı, hayallerim geldi aklıma ve göz yaşlarımı sildim. Uçağa bindik üçümüzde çok heycanlıydık. İzmirdeki hayatı çok merak ediyorduk. Uçakta uyumuştum gözlerimi açtığımda İzmirdeydik. Kızlarla o gün İzmir'i gezdik kendimize kalacak bir yer bakıyorduk ama bizim bütçemizden çok fazlaydı fiyatlar, bizde yurtta kalmaya karar verdik. Beğendiğimiz biz yurt vardı. Orasını tutmuştuk üçümüz aynı odada kalıyorduk, yarın okul vardı. Okul icin çok heycanlıydık. Çok yorulmuştuk hepimiz uyuya kalmışız. Sabha kalktik ve okula gittik. İlk günden derslere başlamıştık. Ne bekliyordum ki? Teker teker bütün öğrencilerle tanışma fastlının yapılacağını mı? İlk dersimiz yeşil gözlü hocaylaydı. İktisat. Kızlarla pür dikkat dersi dinlemeye koyulduk. Hocanın ağzından çıkan her kelimeyi beynimize kaydetmeye çalışıyorduk. Ve sınıfın kapısı birden bire büyük hir gümbürtüyle çalındı. İçeriye hızla giren kişi "o". Başını öne eğerek " kusura bakmayın hocam geç kaldım dedi" Hoca"ilk günden geç kalmalar başladı bile" diyerek bağırdı ona" birdaha olmasın geç yerine" dedi o hemen kafasını sınıfa doğru çevirdi ve yürümeye başladı ve yine göz göze geldik. Ve bir anda bana doğru yaklaştığını farkettim. Gözlerini gözlerimden ayırmayarak gülümsedi. "Merhaba" diye fısıldadı. Tabiki ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı. Sadece kusursuz yüzüne doğru gülümsedim. "Buda ne demek " dedi Nazlı. Yoksa tanışıyor musunuz? Diye sordu Rüya. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Çünkü bu sorulara verebileceğim bi cevabım yok. Ne, ne yapmaya çalıştığımı biliyorum ne de daha önceden tanışıklığımız olup olmadığını. Bütün ders boyunca put gibi oturdum. Ders bittikten sonra cafeteryaya bişeyler icmeye gittik. Birer kahve alıp boş bulduğumuz ilk masaya oturduk. Rüya" beklediğimdende fazla iyi diyor" etraftaki insanlar gayet kibar ve hicbirşeye karışmıyorlar. Mesela Açılay'a merhaba diyen çocuk gayet kibar öyle degil mi? " diyor. Nazlı ikiside beni kızdırmaya çalışıyor. Cafetaryadan güç bela çıkmayı başardık. Koridorda büyük bir kalabalıkla karşılaştık. Gözlerimi kısıp ne olduğunu anlamaya çalışırken onu yine görüyorum. Ve yine bir çocuğun boğazında off allahım ne istiyor bu okuldan uzaklaştırılmak mı? Ya da gözümde tam bir baş belasına dönüşmek mi? Birinciyi bilmiyorum ama ikinci konusunda baya istekliye benziyor. Yarı şaşkın, yarı mutlu, yarı kızgın eve döndük. Kendimi hemen banyoya attim duş almak icin. İki saat boyunca suyla oyalanıyorum. Rüyanın " çıkar mısın düzleştiriciyi almam gerek diyerek bağırmasıyla banyodan çıktım. Ve kızlarla biraz lafladıktan sonra saat 8:00 de yorgunluktan uyuyakalmışız. Sabah kalktığımda Nazlı'nın kafasını karnımda, Rüya' nın ayaklarını kafamda buluyorum. Yine sinirden köpürüyorum tabi. Bağıra çağıra yataktan kalktım ve aynaya baktım açık kahverengi gözlerim uyumaktan açılmıyordu bile. Elimi yüzümü yikamaya gittim ve yine aynı şey olduğunu farkettim yüzümde ve ellerimde kırmızı benekler cıkmıştı bir tür hastalık gibi birsey strese girdigimde yada kendimi kötü hissettiğimde birden bire ortaya cıkıyorlar. Ateş gibi yanıyordu ellerim banyodan suratımı asa asa çıktım. Ne oldu açılay diye sordu Rüya. Yine beneklenmişim dedim.