Danger

76 1 0
                                    

2.Bölüm-

Gözlerimin farın etkisiyle yandığını hissettiğimde korkuyla kaçmaya çalışsam da bileğimi ısrarla tutan kişiye baktım. "Bırak beni. Defol burdan!" diye bağırdım. Bana baktı ve uzunca bir süre süzdükten sonra dudaklarını bir çizgi haline getirdi ve "Maria, ben..." dedi. Sesi oldukça çatlaktı. Ben anlamsızca ona bakarken o gözleri yaşlıca bana bakıyordu. Gözlerimi kıstım. "Benim ismim Mia, sanırım karıştırdınız beyefendi." dedim. O ise gülümsedi ve "Benimle evlen cadı." dedi. Şok olmuştum. Bu... Harry'di. Ağzım açık kalmıştı. "Sen. Seni utanmaz!" diye çığlık attım ve onu tanımamış gibi rolüme devam ettim. Onu o masada otururken tanımıştım. Yine onun olduğunu biliyordum. Buraya niye gelmişti ki? Böyle küçük bir kasabaya. Benim için mi? Dudağımı ağlamamak için dişledim ve "Kim olduğunuzu bilmiyorum ve eğer beni bırakmazsanız bağıracağım." diye onu uyardım. Gülmeye başladı ve beni kendine doğru çekiştirdi. Ben inatla onu ittirdim ve en ufak bir boşlukta ondan kurtuldum ve kaçmaya başladım. Ben arkama bakmadan koşarken karanlık sokaklardan birine dadım ve oturdum. Kırık elimi kucağıma aldım ve dudağımı acıtarak ağlamamı engellemeye çalıştım. Yine de başaramayınca hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Sonunda ayağa kalktım ve önümdeki çöp bidonunu tekmelemeye başladım. "Senden... Nef- Ret- E- Di- Yo-Rum!" diye bağırmaya başladım. Gözyaşlarımı sildim. Ayağım acımaya başlayınca yola çıktım. Şimdi eve gidebilir miydim ki? Korkarak tek çaremin orası olduğuna ikna olunca titredim. 

Kapıya geldiğimde Joys'un çığlıklar attığını gördüm. "Bı-Bırak beni!" diye bağırıyordu. İçeri bakınca Rob'un olduğunu gördüm. Onu boğazlıyordu. Sanırım ondan kurtulup bu evde kalabilirdim. Ama buna izin vermem beni bir nevi katil yapardı. Gözlerimi yumdum ve kapının yanına oturup çığlıkları dinlemeye başladım. Her bir çığlıkla bana yaptıkları aklıma geliyordu. Beni öldüresiye dövmeleri, kolumda sigara söndürmeleri, köle gibi çalıştırmaları... 

O an geçmişe daha da dönmemi sağlayan şeyin ne olduğunu anlayamasam da çocukluğumu hatırladım. Adını hatırlamadığım anne ve babam öylesine bir kavga ediyorlardı ki ben de her zamanki yerimde saklı kalmaktansa o gün kaçmıştım. Yan evin bahçesine atladığımda sapsarı saçları gördüm. Bana pencereden kafasını sarkıttı ve "Pışt! Pışt!" diye seslenmeye çalıştı. Bu yaptığı beni güldürmüştü. Bana çekinerek gel işareti yaptı. Camın önüne gelince "Kavga mı ediyorlar?" dedi. Başımı salladım. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Önemli bir şey diyecekmiş gibi ciddileşti ve "Merak etme, birkaç güne ayrılırlar." dedi. Ona gözlerim kocaman baktım. Ben ağlamaya başlayınca telaşla "Şaka, şaka!" diye seslenmeye başladı.

Şimdi on yaşımdaydım. Kaçacağım günün sabahıydı. Harry yanıma sokulmuştu. Okuldan çıkarken beni parka götürmüştü ve bir çalılığın arkasına götürdü. "Bak bir şey buldum." dedi. Elinde bir kek vardı. "Bu gün doğum günün Maria."dedi ve dilek tutmamı bekledi. Ben gözlerimi kapattım ve ayrılsak da yine bir gün beni bulmasını dilemiştim. Gözlerimi açınca Harry'i bulamayınca korkuştum. Sonra birden yanıma geldi. Elinde bir taş vardı. Gözlerimin için baktı ve "Söz verelim." dedi. Anlamsızca ona baktım. "Her zaman birlikte olacağız." diye söz verdi ve kırık cam parçasını alıp bileğini kesti. Ben korkuyla ona baktım. Bİr keresinde annemin babamla kavgalarından sonra bunu yaptığını görmüştüm ve ondan olduğu kadar yağtığı şeyden de soğumuştum. Ben bu hareketi Harry'e yakıştıramadığımdan "Dur!"diye çığlık attım. Harry güldü ve "Bunu bir filmde görmüştüm." dedi. Elime verdiği kanlı camla aynısını yaptım ve "Söz." dedim...

Parmaklarım yara izinin bulunduğu bilek ucuma gitti ve orada dolanmaya başladı. Gözlerimi açtığımda önümde duran kişiyi gördüm... Sanırım benim adım tehlikeydi ve tüm belaları çekiyordum.

Small DreamsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin