Part 1- The Beginning Of Everything

958 15 6
                                    

Avustralya'dan İngiltere'ye yolculuğa çıkmış, artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim... Bunu kim bilebilirdi ki...

Hava alanına yaklaştıkça ayaklarım geri geri gidiyor, burdan gitmek hiç içime sinmiyordu. Son kez anneme ve babama sımsıkı sarıldım. Sanki onları bir daha göremeyecekmişim gibi kaburgalarını kırana dek sarıldım. X Ray cihazından geçtim. Tanrı aşkına şu lanet olası cihazlar zamanımı çalmaktan başka neye yarıyordu? Görevli hangi uçağa bineceğimi söylemesine rağmen tam bir sersemdim ve uçağın girişini bir türlü bulamıyordum. Belki de bu bir işaretti, gitmemem gerekiyordu. Sonunda orta yaşlarda bir kadın -yaklaşık 50-55 yaşlarında- ortalıkta tüyleri yolunmuş bir tavuk gibi dolaşmamı fark etmiş olacak ki bana yaklaştı:

-Yardımcı olabileceğim bir konu var mı, Tatlım? dedi ve tebessüm etti.

Biletimi göstererek:

-105 numaralı İngiltere uçağına binmem gerekiyor, dedim. Yaşlı kadın aynı uçağa bineceğimizi söyledi ve beni 105 numaralı uçağa götürdü. Teşekkür edip şükranlarımı sunduktan sonra o karşıdaki kabine yöneldi. Ben de daha konforlu ve sessiz bir uçuş için 150 dolar fazladan saydığım businness sınıfı koltuğuma doğru ilerledim. Herşey güzeldi... Ta ki minik bir canavarın arka koltuğumda annesinin saçlarına doladığı ellerini görene kadar. Minicik bir bedenden nasıl bu kadar yüksek bir ses çıkabilir? Gerçekten aklım almıyor. Elimdeki herşeyi bıraktım ve bir hışımla kulaklığımı çıkarttım. Neyse ki iyi bir playlistim vardı ve güzel bir şarkı açtım. Narin boynum bu uzun yolculukta tutulmasın diye yanıma aldığım seyahat yastığımı da güzelce yerleştirdim. Kulaklığım bozulana, playlistim başa dönene ve bu zorlu yolculuk bitene kadar rahttım.

İngiltere'ye vardığımda sanki bambaşka bir dünyaya adım atmış gibi hissettim kendimi... Renkler başka bir cansız insanlar başka bir hareket ediyordu... Aslında bunların hepsi bi akıl yanılmasıydı...Farkında değildim... X-RAY cihazından hızlı bir şekilde geçtikten sonra bavullarımı ve arabamın anahtarlarını alıp evin yoluna koyuldum.Buralara yabancıydım sizinde anlayacağınız üzere...

Navigasyon cihazına da kaydetmemiştim. Kahretsin kaybolmuştum!Hemen arabadan inip, etraftaki insanlara Cook-Coffee caddesinin nerede olduğunu sordum. Etrafta dolanıp dururken aniden biriyle çarpıştım.Burnuma çok pahalı ve bir o kadarda güzel kokan parfümünün kokusu geldi. Öyle bir kokuydu ki bir anda beni çılgınca duygularla,kendi çılgın dünyama götürdü. Birkaç dakika bu olayın şokundan kurtulamadım. Ve kendimi toplayıp çarpıştığım çocuğun yüzüne bakma zahmetinde bulundum. Baktığım anda gözleri gözlerime kilitlenmiş olacak ki orada da bir kaç dakika geçirdik. Ve kafamı toplayıp, ona da Cook-Coffee caddesinin nerede olduğunu sordum. O da bir arkadaşının orada oturduğunu ve orayı bildiğini söyledi."Beni takip et!" dedi. Yine düşüncelerimde yanılmamıştım ve sesininde yüzü, o etkileyici bakışları ve kokusu kadar mükemmel olduğunun farkına vardım. "Arabam var. Beraber gidebiliriz." dedim. İnanmıyorum! Ben az önce hiç bilmediğim bir ülkede bir yabancıya onunla birlikte aynı arabada gidebileceğimizi söyledim. Bana bişey olacağını hiç mi düşünmedim? O iç gıcıklayan buğulu sesi ve koyu ela gözleri bana güven vermiş olacak ki, ona beraber gidebileceğimizi söylemişdim. Bu ülkeye geldiğimden beri başıma gelen en tuhaf şeylerden biriydi. Arabada küçük çaplı bir sohbet havası bürümüştü ortalığı. Yola odaklanmış bir şekilde, ona kim olduğunu sorduğumda bana hafif alaycı bir kahkahayla cevap verdi "Gerçekten kim olduğumu bilmiyor musun?" "Hayır, gercekten bilmiyorum, ama yüzün çok tanıdık geliyor.(Ve bir o kadarda çekici...)" "Ben One Direction grubundan Zayn, Zayn Malik." "Aaa sanırım duymuştum o grubu!" "Yaa... sence nasıl söylüyoruz? " "Tam olarak şarkılarınızı bilmiyorum, ama..." sözümü bitirmeden bana "irresistible" ı o buğulu ve seksi sesiyle söylemeye başladı. O kadar güzel söylüyordu ki... Birde o şarkıyı söylerken ki iç yakıcı bakışları yok mu... Beni alıp bambaşka diyarlara götürmüştü.O şarkıyı söylerken hala şokta olduğumu biliyordum ve kendimi öyle kaptırmıştım ki az daha yoldandan bir yayaya çarpıcaktım. Sohbet devam etti, nereden geldiğimi,kim olduğumu falan sordu. Sonra eve yaklaştığımızı söyledi, usul bir sesle.

Yol çok uzun olmasına rağmen bana çok kısa gibi gelmişti. Onu evde bi kahve içmeye davet etmelimiydim? Yo, yo hayır bunu yapamam tanımadığım birini evime alamam öyle değil mi? İçimde bu sorulara cevap ararken, apartmanın girişine doğru yöneldim. Sonra aniden arkama döndüm bunu hangi ara düşündüm ve yaptım bilmiyorum ama hala oradaydı içimde nedenini bilmediğim bir mutluluk belirdi ve ona "Teşekkür ederim, iyi geceler"deyip içeri girdim. İçeri girmemle kendimi yatağa atmam bir olmuştu. Bugün başımdan geçenleri, en önemlisi Zayn'idüşündüm. Saatlerce onu düşündüm... O uzun kirpiklerini, derin bakışlarını, ela gözlerini, öpülesi dudaklarını düşünmeden edemiyorum... Tanrım aşık mı oluyordum yoksa ben?

IrresistibleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin