"Günaydın Ness ne yapıyorsun"
"Günaydın diğerlerini bekliyorum hala inmediler. İster misin?" diye sordum elimdeki poğaçayı göstererek.
" ah hayır teşekkür ederim arkadaşım bekliyor gitmem gerek"
"Hoscakal"
Arkadaşı bana bir bakış attıktan sonra yurumeye basladilar. Pek dikkatimi çekmediği kesindi çünkü ben pek dikkatli bakmadim muhtemelen hemen unuturdum. Neyse ki servise gelmeyi başaran arkadaşlarımı bir kez daha tebrik ettim yine son 2 dakikada gelmişlerdi." Biraz az yiyin be kızım nerdesiniz" diyerek el kol hareketi yaptım. Anna gülmeye başladı:
"Ben hazırdım ama Sale yemeğe doyamadi ki her şeyden yedi" Sale onu elinin tersiyle iterken servise bindiler.
"Sen çok konuştun hadi servise"
Anna'yi tanıtmıştım çocukluk arkadaşım. Sarışın ve buğday tenli ela gözlü bir kız. Sale ise esmer koyu tenli siyah gözlü bir bebekti. Gerçekten çok güzel bir teni var bu kızın. Servise geçtim bende.Kızlarla okullarımız ayrıydı o yüzden ilk ben indim onlara el sallerken servis yanimdan geçip gitti. Ne güzel bir gün değil mi?
Okul (!) Tamam kabul ediyorum okulu çok kotuledim ama cidden tarzıma uygun kimse yok bu yuzden de yalnız takılan bir tipim. Soylesenize rock müzik dinleyen gençler neden bir arada bulunmaz ki? Sanırım kaderimizde böyle yazılmış yalnızlık bizde var.
Etrafındaki insanların ise sana satanistmissin gibi bakmalarına ne demeli (!) Bunu taktığım pek söylenemez çünkü böyle demeleri bile hoşuma gidiyor. Her neyse kendi icimde çok konuştum.
Uç katlı sarı binaya yavaş yavaş ilerlerken merdivenlerden kaymamaya özen gösterdim. Çünkü yerler buzlu ve inanın bana merdivenlerde kaymak pek de hoş olmasa gerek.
Kapıyı iter itmez soğuk havadan sıcak havaya geçtim. Bu okulda en sevdiğim ikinci şey sanırım. Birincisi ne mi? Kütüphane. Orda yalnız olmak kitap okumak hoşuma gidiyor.
Kantini geçtikten sonra iki kat merdiven çıkıp sınıfı buldum. Her ders icin sınıf koymak çok akıllıca ha! Vee güzel sınıfıma da girdim(!)
- Günaydın ...