Gecenin kör kuytusunda bir ışık tüm ihtişamıyla çağrıyordu. O ışığa yaklaştım yaklaştıkça içim aydınlandı, kalbim ayaklandı. Koştu, koştu, koştu.... Hiç bilmediği diyarlara yol alıp, kaybettiği parçalarını aramaya başladı...Kalbim yorulmuyordu, nefesi kesiliyor soluklanıp devam ediyor bu muhteşem ışığın kaynağını bulmaya çalışıyordu...
Sonra yaklaştığını farketti, ışığın mükemmelliğini, göz alıcılığını izlemeye koyuldu...
Sonra o tanıdık kokuyu duydu, o tanıdık gözleri, o tanıdık bildik yüreği, ruhu gördü...
Tabii ya nerde olabilirdi nerden gelebilirdi böyle bir bir güzellik, kim olabilirdi bu kadar güzel...O tanıdık kokuya, o tanıdık kollara bırakmak istedi kendini. Ama duraksadı bunca şey yaşandıktan sonra tekrar olur muydu diye düşündü. Bu kadar acı, keder insanın yanına kalır mıydı... Bu kadar kalp sancısı, bu kadar özlem bu kadar işkence unutulur muydu... Yapılır mıydı bu, ya da yapılabiliniyor muydu. Kimdi o koca yürekli insanlar neredeydiler. Bir insan gururunu, onurunu, her bir hücresinin, her bir duygusunun vücudunda ölüşünü, duyduğu acıyla ruhundan vazgeçip başka birinin ruhuna sahip çıkmaya çalışmayı, onu koruyup kollayışını unutup, tüm benliğinden vazgeçip sadece onu sevebilir miydi...
Kendi hayatından vazgeçip bir başkası için yaşabilir miydi. Bir başkasının kalbini ellerine verip düşünmeden kırmasını izleyebilir miydi... Ölen bedeniyle, başka bir bedene can verebilir miydi. İnsan yaşarken kaç defa ölebilirdi...
İnsan yaşarken bütün herşeye rağmen ölürcesine sevebilir miydi...
Ve insan gerçekten affedebilir miydi bu kadar delicesine atan kalbini...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEKTE KİM SUÇLU
RomanceGenç bir kadın. Sevdası yüreğine ağır gelen bir kadın. Korkak. Kırılgan. Sevmenin suçu kimdedir. Sevilende mi. Seven kalpte mi © TÜM HAKLARI SAKLIDIR