:: 1

1.1K 120 29
                                    

-4 ay sonra.-

Size Mark hyung ile aynı üniversiteyi kazandığımı söylemiş miydim? Okuldan sonunda mezun oldum ve bir kaç hafta sonra üniversiteli olacağım.

Hayatımda herşey tıkırında gidiyor, dersem yalan olacak çünkü Mark hyungla beraber tatile gittiğimizden beri bana soğuk davranıyor. Kız arkadaşı olduğunda bile bu şekilde kaçmıyordu benden.
Anlamıyorum ve açıkçası korkuyorum.
Birkaç gün önce eve geri döndük ve Mark hyungla hiç konuşmadık desem yeridir.

01.32 pm.

Telefonumun sesiyle gözlerimi açıp yatakta pikeyle cebelleşirken dengemi kaybedip yere düştüm.
Mark hyung yüzünden aşırı agresif davranışlar sergilemeye başlamıştım, sinirle telefonuma ettiğim küfürleri birisi duysa çok yanlış şeyler anlayabilirdi. Zorla yatağın ucundan telefonumu bulup açtığımda Mark hyung odaya daldı.
Telefonunu kulağıma götürürken anlamsızca Mark hyunga baktım. Telefondaki annemdi. Eve döndüğümüzden beri annemin yanına gitmemiştim. Akşama eve gelmemi tembihledi, Mark hyungla birlikte! Ufak bir onaylama mırıldandım ve telefonu kapattım.

Daha sonra Mark hyunga dönüp, "Ne var?" dedim. Şaşırmıştı.  

"Küfür ediyordun ve sesin çok sinirli çıkıyordu. Sana birşey oldu zannettim." dedi. Çok umrundaymış gibi. 

"Umrunda mı?" dedim. Bu cevabı beklemiyordu. Bu cevabı ben bile beklemiyordum ki! Ortamda garip bir sessizlik oldu. 

"Ne saçmalıyorsun?" dedi yaklaşık yarım saniye sonra. "Tabii ki umrumda Jinyoung. Arayan annen miydi? Ne söyledi?" 

"Akşama yemeğe çağırdı." dedim. Sesim ruhsuz çıkmıştı. Farketmiş olacak ki yanıma geldi. Ellerini yanaklarıma koydu.

"Tamam gidelim," dedi. "gidelim Jinyoung-ah."

O an kalbim göğsümden çıkacak gibi atmaya başladı. O kadar yakındı ki gözleri şaşı hale geldi, ister istemez gülümsedim. Oda dünya üzerindeki en güzel gülümsemeyi bahşetti bana. Dedim ki o an öldürün beni, öldürün şu güzellik üzerine öldürün yalvarırım.

Yavaşça ellerini yüzümden çekti ve odamdan çıktı. Merdivenden inerken bir şeyler mırıldandığını duydum ama ne söylediğini anlamlandıramadım.

--

Akşam, eve gittiğimizde Mark hyungın ailesi de oradaydı. Selamlaşmalar, tatilden getirdiğimiz hediyeler derken yemek masasına oturduk. Ortama garip bir sessizlik hakimdi. Genelde bu kısımda benim çenemin düşmesi, Mark hyungın benim sesimi bastırıp daha çok konuşması, bununda yemek masasında kargaşaya neden olması gerekiyordu. Ama ikimizde susuyorduk.

Çok sakin geçen yemeğin ardından film izlemek için herkes yerlerini aldı. O sırada annem meyve koymak için mutfağa giderken beni yardıma çağırdı. Mutfağa gittiğimde kolumdan tutup kapıyı hızlıca kapattı, sinirli gibiydi ama değildi. 

"Mark'la aranızda problem mi var?"

Şaşırmıştım, böyle bir şey kesinlikle beklemiyordum.

"Nereden çıkardın anne? Canım erik istiyor, erikler neredeydi?" Buzdolabına doğru yürürken annem tekrar kolumdan çekiştirdi.

"Bana yalan söyleme Jinyoung. İkinizde benim oğlumsunuz, sizi tanımayacağımda kimi tanıyacağım? Hadi anlat annene."

"Çocuk muyum ben anne? Hem neden böyle garip garip konuşuyorsun? Aramızda bir problem falan yok, sadece Mark hyung biraz mesafeli ama aramız iyi. Hem ben kendi problemlerimi kendim halledebilirim on dokuz yaşıma gireceğim!"

"Ne zamandan beri mesafeli davranıyor?"

"Şaka gibisin! Okuldan mezun bir kaç hafta sonra."

"Tamam al şu tabağı git içer." Elime masadaki -önceden hazırlanmış- meyve tabağını tutuşturup mutfaktan resmen kovdu. Bu kadını hiçbir zaman anlayamayacağım tanrım!

Film bittikten sonra Mark hyungın ailesi bizi eve bırakıp evlerine gitmişlerdi.

Direk odama gidip yatağa kendimi gömdüm. Mark hyungın konuşmaya niyeti yoksa, bende konuşmazdım. 

2:49 am.

Yüzümde hissettiğim gıdıklanma hissiyle burnumu çektim. Bir süre sonra tekrar yüzümde bir şeyler hissettim. Gözlerimi açtığımda yere çömmüş bir şekilde elini yüzümde gezdiriyordu. Bu gerçek miydi yoksa rüyamı görüyordum? Ama benim uyandığımı görünce biranda tedirgin olup elini çeken Mark hyung gerçek olduğunun kanıtıydı.

"U-uykunda konuşuyordun ve bana seslendiğini düşündüm. Ama uyuyordun..." Kekelemişti. 

"Konuşuyor muydum?" Saate baktığımda üçe geldiğini gördüm. Uyandırmış mıydım? 

"Evet."

"Seni uyandırdım mı? Özür dilerim."

Asıl seni uyandıran benim, ben özür dilerim."

Garip bir konuşmanın ardından uzunca bir sessizlik oldu. Daha sonra Mark hyung elini tekrar yanağıma doğru uzattı ama dokunmadan hemen geri çekti. Kafasını sallayıp odadan çıktı. 

Bende yapabildiğim en güzel şeyi yaptım, uyudum.







aimer :: markjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin