:: 9

1.1K 87 32
                                    

01.48 pm.


Kapının sesini duyar gibi olduğumda yanımdaki bedene iyice sokuldum.

"Kapı çalıyor."

Mark konuştuğunda gözlerimi hafifçe araladım. Kapı çalmaya devam ediyordu. Gözlerimi tamamen açtığımda Mark'ın gözlerini açmaya çalıştığını görünce gülümsedim. Kendime geldiğimde yataktan kalkmamla oturmam bir olmuştu. Birincisi çıplaktım, ikinci popom acıyordu, üçüncüsü Mark da çıplaktı.

Dün gece yaşadıklarımız bir bir gözlerimin önüne geldiğinde ellerimle gözlerimi kapatmadan edemedim.

"Kapıyı duymuyor musun Jin?" Mark uyanıp yataktan kalkmaya niyetlendiğinde sordu. Gözlerine baktığımda vücuduma baktığını görünce elimle yüzünü ittirdim. Kapı artık çalmıyordu. Kim geldiyse pes etmiş olmalıydı.

"Kimdi acaba?" diye sorarken yerdeki pantolonumu alıp cebinden telefonumu çıkardım. Saate baktığımda öğlen ikiye geldiğini gördüm, bunun yanı sıra 16 cevapsız arama şaşırtmıştı. "Ah, sanırım annemdi." deyip Mark'a döndüm. "Sıçtık." dedi.
Çok fena sıçmıştık cidden.

Hemen ayağa kalkıp banyoya ilerledim, ev çok dağınıktı bir an önce evi toplamamız gerekiyodu. Suyu ayarladığımda bedenimi sıcak suyun altına sokup gözlerimi kapattım. Su iyi gelmişti.

"Beni unuttun." Son kez saçlarımı durularken Mark'ın sesini duymamla yerimden sıçramam bir olmuştu. "Ödümü patlattın hyung, ne işin var senin burada?" 

Konuştuğumda gülümsemekle yetindi. Ardından duşakabinin içine girip arkamda durdu. Ellerini belime yerleştirip boynumu öpmeye başladı. Tanrı aşkına yeni uyanmıştık ve boyn-- "Oh tanrım!" kulağımın altı. Kulağımın altından huylanıyordum ve Markın bunu biliyordu. Ufaklığımdan beri öpmeyi bırak, dokundurtmazdım bile.

"Hyung, dur!" Konuşmamla beni kendine çevirmesi aynı anda olmuştu. Yüzümü avuç içlerine alıp beni öpmeye başladı. Fırsat bu fırsat diyerek anında karşılık verdim, o alt dudağımı emerken üst dudağını yalayarak öpmeye başladım. Sonra birden kendini çekti ve alınlarımızı birbirine dayadı.

"Jinyoung," dedi. Biraz soluklandık ve konuşmaya devam etti. "Bu anı hep hayal ettim. Sen benden gideceksin diye çok korktum. Teşekkür ederim." Beklemediğim anda beklemediğim şeyler duyunca şaşırmıştım.

"Gitmezdim Mark. Gitmeyeceğim, sardın başına belayı." Söylerken güldüm. O da gülmüştü. Ve onun beklemediğini tahmin ettiğim bir anda suyu kapatıp kendimi ona bastırdım. Bir adım arkaya sendeleyince onu duşakabinin camına doğru ittirip kendimi ona sürtmeye başladım. Bu arada boynunu öpüyordum.

"Ahh... Jinyo-- oh!" Kendisini uzaklaştırıp derin derin nefes aldı.

"Şimdi olmaz, ev dağınık annen gel--" O konuşurken sırtımı duvara yaslayıp kendimi çekmeye başladım. "Ne yapıyorsun sen?"

"Oh hyung... Yardımcı olmayacak mısın?" deyip kendimi çekmeye devam ettim, kasılmaya başlamıştım bile. Ama Mark bana şaşkınca bakıyordu.

"Jinyoung--"

Sol elimin iki parmağımı ağzıma sokup emmeye başladım. Bunun bardağı taşıran son damla olduğunu farketmem penisimdeki el sayesinde oldu.

Benim elimi ittirip kendi eliyle ileri geri çekmeye başlamıştı beni. Sonra dizlerinin üzerine oturup penisimin ucunu yalamaya başladı. Tanrı aşkına!

Neredeyse tamamını ağzına aldığında elim istemsizce saçlarına gitmişti. Kafasını haraket ettirerek ben yön vermeye başlamıştım. Kasıklarım kasılmıştı, ve tanrım! İlk defa birisi erkekliğimi ağzına sokuyordu! Kafasını iyice kendime çektiğimde boğazına dayanmış olacak ki penisimi ısırmıştı, hemen elimi saçından çekip duvarı tutmayı çalıştım.

"Oh, hyung! Geliyorum!"

Ağzını penisimden çektiğinde boşluk ve doluluk hissi aynı anda gelmişti. Her saniye boşalabilirdim.

Mark dudaklarını dudaklarıma kapatıp elini tekrar penisime götürdü ve bu sefer çekmeye başladı. Anında ağzına inleyerek boşalmıştım. Onun ve kendi kasıklarımı menilerimle kirlettiğimde tekrar diz çöktü ve gözlerimin içine baka baka kasıklarımdaki meniyi yaladı.

Titremiştim. Ah cidden!

---

Annem tam karşımızda oturmuş kızgın gözlerle bize bakıyordu.

Mark ve ben ise sanki dünyanın en büyük suçunu işlemişiz gibi pusup kalmıştık. Halbuki yaptığımız tek şey kapıyı açmamaktı.

"Size birşey oldu diye ödüm patladı!" diye bağırıp eliyle kendini yelliyormuş gibi yaptı. "Sizi kaç defa aradığımı kaç defa zile bastığımı sayamadım bile! Çilingir çağırmayı bile düşündüm!"

"Dün evde parti olduğunu biliyordun anne!" diye çıkıştım anlık cesaretle "Uyuyakalmışız işte!"

"Neden parti yaptığınızı hala çözemedim ama neyse. İyisiniz değil mi?"

"Evet iyiyiz annecim." Mark konuştuğunda annecim diyen dillerini yesinler diye düşündüm. Ah! Çok tatlıydı.

"O zaman bana bi kahve yapar mısın oğlum?" Annem Mark'a söylediğinde Mark hemen ayaklanıp mutfağa gitti. Ben gülümserken annemle göz göze geldiğim anda gülümsemem soldu.

"Mark'la aranız düzelmiş bakıyorum."

"Evet daha iyiyiz."

"Ona bakışını yakaladım, aranızdaki buzları eritmeniz sevindirdi beni."

"Mark'a nasıl bakıyormuşum?"

"Ne zamandan beri hyungın yalnızca Mark oldu?"

Annem sırıtırken gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Tam itiraz edeceğim anda elini havaya kaldırıp beni geçiştirdi ve mutfağa gitti.
Ah! Bu kadın beni geriyordu cidden.

Tekrar yanıma geldiklerinde ikisi de gülümsüyordu. İkisine de anlamsızca bakarken Mark yanıma oturup kolunu koltuğun yanına, arkama attı.

Annem ise gülümserken kahvesini yudumlamaya başladı. "Biliyordum" dedi sonra. Mark'ın gülümsemesi yayılmıştı. "Sizin birlikte olacağınızı biliyordum."




gyeom'un rapini dinlerken öldürün beni. kyaaaaa minnoşşşlarım kambeklerini mütiş bi şekilde yaptılar bende yarı smut yazmaya çalıştım sölsşsşsşs

bu arada finale çok çok çok çok az kaldı minnoş markcin ve hepi end yakında.

son olarak da iyi ki doğdun jackson love wang.

ve ayrıyeten gyeom ve rapi deyip yakşamlar diliyom.

aimer :: markjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin