Kaçak

576 47 45
                                    

Eren'in Babası

"Eren, artık çıkabilirs-" oğlumun odasına bakındım. Ses seda olmadığı gibi kendisi de yoktu. Nasıl kaçacağını akıl edemedim? Odadan sinirden köpürmüş bir biçimde çıkmıştım. Hemen telefonunu çaldırdım. Bir süre sonra açtı.

"NEREDESİN?" telefona son gücümle bağırmıştım. Yanından hafif bir sesle biri 'Eren?' demişti.

"Yanında kim var?!"

"Baba, sakinleş! Yanımda kimse yok!"

"Sana mı inanayım yoksa kulaklarıma mı?! Peki neredesin sen?!"

"Baba, sadece... sinirliydim, o yüzden dışarı çıktım. Özür dilerim."

"Özür dilermiş! Derhal eve gel!"

Evin içinde turlar atmaya ve eşyaları etrafa savurmaya başladım. Neredeyse 30 dakika geçtiğinde kapıda bir tıklama duydum. Ev aynen bir cehennem gibi olmuştu.

Kapıyı açmamla Eren'e okkalı bir tokat geçirmem bir oldu. Önceden gördüğüm kişi de arkasında duruyordu. Hiç ses çıkarmadan yerdeki Eren'e kalkması için yardım etti.

Duygusuzca bakan çocuk ellerini yumruk yapıp bana hırladı. Bir kahkaha attım.

"Ne oldu, sevgiline vurdum diye sinirlendin mi? İğrenç yaratıklar." Beni avuçlarının arasına aldı ve duvara iğneledi. Ben kurtulmaya çalışırken yakamı daha da sıkıyordu. Kulağıma yaklaştı ve bir şeyler fısıldamaya başladı.

"Oi. Kim olduğumu bilmezsin. Beni bir kere gören ikinci olarak ancak ölürken, beni başında ona boşça bakıp güldüğümde görebilir. Şansını zorlamak istemiyor olabilirsin ama ismini, adresini, işyerini, eski karının ismini, akşam ne zaman su içmeye kalktığını, patronunun seni önceki işinden kovuş sebebini, önceki karını aldattığın kadının ismini, yanlış teşhis koyduğun kişiye rüşvet verip affetmesini istediğini ve diğer şeyleri defterime yazdım bile. Hiç bilinmesini istemediğin şeyleri de biliyorum, evet. Onları açıklamak kolay, birkaç ağız kasının hareketiyle her ne yaptıysan kariyerini ve hayatını bitirebilirim. Eren için korkma, korkmazsın zaten, ancak o benimle yaşayacak." Elini boynuma yaklaştırdı ve minik, soğuk bir falçata ucunu koruma sürgüsünden minik minik çıkararak dokundurdu.

"Bana istediğini yapma şansına sahipsin. İzin vereceğimi düşünme. Eren'e gelince... Ona dokunma, bakma veya onu düşünme bile. Şimdi ben onu götürüyorum, tamam mı?"

"...polislere olanları söyle ve gün ışığını bir daha görme şansını kaybet."

"Üstelik..."Beni yere fırlattı ve Eren'i elinden sıkıca tuttu.

"Onun sevgilim olmadığını söyleyecek değilim sik gözlü. Cehennemde kıçını baya iyi tekmelemek dileğiyle."

Eren

Evden ayrılmamızdan beri Levi tek kelime etmemişti. Aniden durup beni üzerine bindirene kadar. Gerçek anlamda değil.

"Bir şey mi oldu?" Kafasını hafifçe kaldırdı, ancak bana bakmadan konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Nasıl yani?"

"Benim 'evim' senin yaşamana uygun bir yer değil. Gitmek istemediğim bir arkadaşım var ancak... Senin için ona da gidebiliriz."

"Gerek yok, ben iyiyim."

*Hapşuuu*

"Evet, eminim iyisindir."

3. Kişi

Eren ve Levi rüzgarın uğultusunu dinleyerek uzun yolda yürüdüler. Levi arkadaşının ev kapısına geldiklerinde onu aradı. Diliyle arka dişlerini yaladı ve Eren'e iyi olup olmadığını sordu. O sırada telefon açıldı. Levi telefonu kulağına yaklaştırıp ses gelmesini bekledi. Çoğu durumlarda ilk 'alo' yu o demeyi sevmezdi.

"Levi."

"Erwin."

"Ne oldu? Bugün pazar ve saat daha sabahın 7si."

"Evinde misin?"

"Evet, şu anda pencereden sana bakıyorum." Levi gözlerini Erwin'in içeride durduğu alana sabitledi.

"Gelebilir miyiz?"

"Peki. Kapatıyorum o zaman." Levi telefonunu cebine koydu ve kapıya dik dik baktı. Eren'in sorusuyla irkildi.

"Eğer fakirsen... neden telefonun var? Veya neden onu satmadın?" Levi buna bir cevap vermedi. Kapıya bakmaya devam etti.

Özür dilerim, ben bu bölümün bir gün önceden yayınlanmasını planlıyordum ancak yayınlamayı unutmuşum!

Şeffaf Kalpler (ERERI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin