Kaldırım taşlarında oluşan yağmur damlası izlerine bakarak yol alırken yağmurluğumun üstünden aşağı doğru çektim. Para mı, aşk mı? diye söyleniyordu önümdeki kadın telefonda konuştuğu kişiye. Göz devirdim. "Tabi ki para. " diye mırıldandım. Kadın bir şey farketmiş -ya da duymuş - gibi arkasını döndüğünde utançla yağmurluğumu sadece dudaklarım gözükecek şekilde gözlerime daha da indirdim. Beni fark etmemişti, rahat bir nefes verdim ve telefonumu çıkardım -pardon, külüstür 310' unumu! Kadın Ay canım pardon bir şey duydum sandım, diye söylenmeye başladığında ağzımdan çıkabilecek tehlikeli kelimeleri engellemek için durdum ve kadının görüş alanımdan çıkmasını bekledim, tabi o iphone 6' nın parlak yapısı nasıl görüş alanımdan çıkardı onu bilmiyordum!
Sanırım biraz beni tanıdınız, HŞP (HerŞeyPara) anlayışı içindeyim, ve aynı kısaltmadan oluşan örgütün tek üyesiyim, mantık olarak da kurucusu. Bu kısaltmayı çok seviyorum, ay sizce de çok tatlı değil mi? Galp galp galp gönderelim ona.
Bir arabam olsaydı - altını çiziyorum: yok ama olsaydı, - bu kısaltmayı plakam yapardım diyebilirim. Bu gerçekten insanın hayat felsefesiydi, olmalıydı.
"Bir şey alacak mısınız, bayan? " Ne zamandır bir kuyumcu dükkanının önünde durduğumu bilmiyordum, ne zamandır önümdeki pırlantaya baktığımı da. Onaylamazca başımı salladım, ve adam hiçbir şey demeden kuyumcuya tekrar girdi. Görgüsüz...
Hoş, o ne kadar görgüsüzse bende aynı oranda arsızdım, hala kuyumcunun önünde dikilip pırlantaya bakıyordum. Adam içeriden beni yine fark ettiğinde sıkıntı ile yarı kel ve boyalı olduğu her halinden belli olan saçlarını y88ana attı ve beyaz gömleğinden nerdeyse çıkacak olan, muhtemelen göbek diye adlandırılan devasa şey ile yanıma gelmeye başladı.
"Bayan, neden hala buradasınız! "
Şemsiyem yoh bacım şemsiyehee... diye bağırasım gelse de kendimi tuttum ve "Bir arkadaşı bekliyorum. " yalanını uydurdum. "İleride durak var. " Sıkıntıyla ofladım. "Ama ben burda bekliyorum. " son sabır pointlerim tükenmek üzere idi. "Kızım benim kaldırımım burası! Git başka yerde bek- "
"Nerden senin kaldırımın oluyor ya? Bacın mı doğurdu kardeş? "
Birkaç baş bize dönmüştü ve bu başlar yavaş yavaş bir daire şeklini almıştı. Daha fazla bir şey deyip mevzu çıkartmamak için yağmura aldırmadan kalabalığı yarıp dükkanın altından çıktım. "Ha amca bu arada, " adam bana sorarcasına baktığında camdan bana göz kırpan pırlantayı işaret ettim. "O pırlanta varya, " adam kuşku ile kafasını salladı ve yine devam etmemi belirten bir bakış attı. "İşte o pırlanta, " iyice sabırsızlandı ve yutkundu, millet bile yağmura aldırmayıp durdu ve söyleyeceğim şeyi beklemeye başladılar. "Demek istediğim, o pırlanta, " yutkundum. "O Şişko götüne girsin! " diye cümlemi tamamladım, kalabalıktan birkaç Zamane gençler çok terbiyesiz ya da Ben küçükken böyle miydim ayol sesleri yükselirken ben iyice uzaklaşmış, kalabalık ise dağılmıştı. Ardımda bir adet şaşkın koca göbek bıraktığımdan emindim.
Tekrar ince yağmurluğuma sarındım ve yol kenarından yürümeye başladım. Bir an önce eve gitmem gerekiyordu, ama o şirkete başvurunca işe alınmamakla kalmamış, bir de resmen sokağa atılmıştım. Taksiye para vermeye üşeniyordum. Ben iyice üşümeye başlamışken önümden soğuk bir su dalgası geçti.
Hey!
Bir bu eksikti zaten. Çamurlu su.
Yanıma bir araba geri geri gelerek yaklaştı. Ya da bu araba değildi ya, cennetten kopmuş bir parçaydı âdeta.
Lüks arabadan bir çocuk indi, gözlerimi arabadan alıp bakışlarımı çocuğa kaldırdım. Bir an üşüdüğümü hissettim, yağmurdan olmalıydı.
Çocuğun gözleri kahverengi, saçları ise birazcık daha koyu kahverengiydi. Önümde durup "İyi misin? " diye sorunca bilincim yerine geldi ve daha demin gittiğim dünyadan ayıldım.
"Ne iyisi be! Çamur banyosu yaptın bana! Bu kıyafetler kaç para senin haberin var mı! Üstümü nasıl silecem ben?! " Bana Sileriz kardeş sen sıkıntı etme gibi sırıttı, ardından kafasıyla arkasında duran arabayı işaret etti. "Yakınlarda iyi bir AWM var. Oradan sana yeni kıyafetler alırız. Atla. " İçimden zaferle sırıttım ve arka koltuğa bindim. Gözüme hemen bir şey takıldı, bir kutu. Pırlanta kutusu olmalıydı. Eh, sevgilisi vardır heralde Yani.
"Parayı sen ödeyeceksin değil mi? " deyip şirince sırıttım. Bana önündeki aynadan baktı. O bakış E herılt yano bakışıydı. Rahat bir nefes verip arkama yaslandım. Camdan dışarıyı izlerken bugün şirketten nasıl kovulduğum aklıma geldi, utançla kızardım, çünkü beni resmen şirketten atmışlardı. Patrona zengin diye yavşadım da. Ehehe.
Bu çocuğa da sevgilisi olmasa bile yavşamazdım, desem doğru olmaz, çünkü parası ve fiziği vardı, sıfatından bahsetmiyorum bile. Sessizliği bozan iphone 6 sının melodisi oldu.
Telefonu açtığı gibi öyle bir kadın sesi yükseldi ki, istemsizce irkildim.
"Ece yeter. "
Anlı daha da kırıştı.
"Ne?! Sen... "
Gözleri kırmızılaştı ve direksiyonu tutan elleri gerildi.
"Peki. Hemen geliyorum. " dedi sakin bir tonla ve arabayı sağa çekti.
"İn. "
Gözlerimi sonuna kadar açtım. "Bunu yapamazsın, elbisemi batırdın- " derken suratıma bir ton kağıt fırlattı.
"Acele et! " diye gürledi, kahverengi gözleri alev püskürtüyordu. Ben... Bu gözleri hatırlıyor gibiydim.
Arabadan indim ve son hız beni terk eden arabanın arkasından sinsice gülümsedim.
"Hatırladım. Sanırım oyun yeni başlıyor. "
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Helöö! :D Bu benim bu hesapta yazdığım ilk kitap, ve diğer hesabıma göre aklımda çok daha iyi bir kurgu var, bunu da Kitap Paylaşım Sitesi' nde paylaşmaya karar verdim.
Lütfen siz de bir Watpadder olarak, kitabım hakkındaki görüşlerinizi benden esirgemeyin.
"O küçük yıldıza dokunur musunuz? Pliiis :) "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PIRLANTA
Teen FictionZengin koca avcısı, tek derdi okulu bulan adamı mezarından çıkarıp tekrar öldürmek olan bir kızdan ne kadar zarar gelebilir ki? Tahmin bile edemezsiniz! Her günü ayrı bir aksiyon olan Deniz, Arda ile karşılaşırsa -ve bu bir okulda olursa- düşüncel...