6. Bölüm: Matthew

169 18 0
                                    

Korkuyordum... Nasıl açıklasam ki?Tecrübelerle dolu bir ömür yaşamış olan insanlar, gençliğin acemi hareketlerini gördükçe onlara "Gençliğinizin kıymetini bilin." diye nasihat verirler. Ama kaç genç bu sözün kıymetini kavrayabilir? Oysaki hayat ilerledikten sonra insanların duydukları birçok pişmanlık; gençlikte kaybettikleri, bile bile savundukları imkanlar yüzünden doğmaktadır. "O zamanlar niçin daha çok okumadım? Niçin çılgınlar gibi eğlenmedim?" Kendine "Neden?" diye soran insanlara çok rastlanıyor. Bu insanların neden bu derece üzüldüklerini gençler anlamasa bile yaşlılar çok iyi anlar. Çünkü bu yolun dünyada insanlara reva gördüğü en hazin işkence, geçmiş olan zamanın bir daha geri gelmemesine imkan bırakılmamış olmasıdır. Ben hayatımın her saniyesinden zevk almışımdır. Fakat bu his, bu... Bu acı sadece gençliğinizi boşa harcadığınızda değil, gençliğinizi güzel yaşadığınızda da oluyor. "Keşke tekrar yaşayabilsem?" diyorsunuz mesela. Ama siz ne derseniz deyin hayat yüzünüze "Umurumda değil!" lafını yapıştırıyor... İşte bu yüzdendi korkum... Şimdiye kadar kendimi korkusuz sanardım. Amma da ödlekmişim ha! Dünya'ya geri dönmemiz gerek.  "Hiç bir işe yaramıyor. Etrafımızı sarmaya başladılar.'' Kalbim az önceki hızını ikiye katmalış gibiydi. Adeta çıldırıyordu. Gerçekten etrafımızı sarıyorlardı. Tim ile göz göze geldik. O da korkmuştu. Lee sessizliğini bozdu, sinirliydi ''Ben de bu gemiyi güçlü sanmıştım. Çöp kutusundan başka bir şey değilmiş!'' dedi. Sadece benim değil herkesin aklında ölüm vardı. Chloe de Lee'nin ardından bağırdı ''Biz de Dünya'dakiler için çöpten başka bir şey değiliz artık, tam olmuş!'' dedi. Üsten cevap bekliyorduk fakat tek duyduğumuz şey parazit sesi oldu. Tekrar denedim ''Üs cevap bekliyoruz? Bizi duyabiliyor musun?'' sadece kendi sesimi duyuyordum. Lee tekrar lafa girdi ''Artık yalnızız dostum. Buna alış.'' Dedi ve bir an dalgın baktıktan sonra kaşlarını kaldırdı ve tekrar bana baktı ''Tabii alışacak zamanın varsa.'' Haklıydı. Ve ben ilk defa konuşamıyordum.  "Ne yapacağız?" dedi Mike. Herkesin korkusunu dile getirmişti ses tonunda. Gemiden dışarı baktığımızda hiçbir şey gözükmüyordu. Sadece karanlık, hiçbir şey... Tim cama yapıştı, ellerini gözlerinin yanına getirip kapattı. Simsiyah karanlığın içinde bir şey görmüş gibi öylece duruyordu. ''Bu şey etrafımızı siyah cıvık bir şeyle sarıyor, su gibi bir şey!'' Daha dikkatli baktığımda ben de farkettim. Ardından çok hafif bir ışık gördüm. Bu bizim gemimizin silahlarındandı. Lee gülerek ''Pardon bilerek oldu.'' dedi. Roket içinden geçip gitti. Bunun üstüne "İşte bu kötü oldu.'' Sesindeki umut çabuk tükendi. ''Aslında bu bir şans olabilir.'' dedim. Gemimiz zaten uzaylılarla, ya da her neyse onlarla karşılaştığımızda zaten hareketliydi. Fakat gittiğimiz yoldan saparsak? Tim'e baktım ve hızlıca ''Rotayı değiştir! Herhangi bir yere olur fark etmez, sabit gitme yeter!'' dedim bağırarak. Bana baktı hiç sorgulamadan yaptı. Çünkü bana güveniyordu. Lee tekrar lafa girdi ve ''Ne yapmaya çalıştığını anladım ama ya işe yaramazsa?'' dedi. Mike lafı ağzımdan alarak ''Zaten kaybedeceğimiz bir şey yok, yap gitsin Tim.'' dedi.  Lee normalden fazla konuşuyordu. Geminin dönmesiyle hepimiz koltuklarımızda gerildik. Karanlığa dalabildik mi dalamadık mı bilmiyorduk. Camdan baktığınızda bir şey göremiyordunuz bile. Onun ardından tekrar yıldızları görebilmeye başladık, yani çıkabilmiştik. Ben hızlı sevinmememiz gerektiğini düşünüyordum, ve haklıydım. Tim rotayı Dünya'ya çevirince hepsi farketti. Chloe "Aman tanrım!" dedi. Ve aynı anda başka bir tepki daha "Hay içine!". Dünya'nın da etrafı sarılıyordu. Ne kadar hızlı gitsekte yetişemezdik. Dünya'ya doğru yola koyulmuşken etrafı sarılmış dünyanın içinden bir uzay gemisi fırladı. Karanlığın içindeki tek ışıktı, ve oldukça da hızlıydı. "Geminin işaret ışığını yak!" diye bağırdım Tim'e "Tamamdır." diye cevapladı. Umarım bizi görürler...

     Gemi işareti görmüş ve bize doğru geliyorken arka plandaki Dünya artık orada değildi. Bu, bu... Yıkıcıydı benim için. Gözlerim bir anlığına karardı. Dünya'nın, yani esiden Dünya'nın olduğu yer bomboştu. Sevdiğiniz insanlar, çocukluk arkadaşlarınız, iş arkadaşlarınız, nefret ettiğiniz insanlar, tanımadığınız, hatta görmediğiniz tüm insanlar gitmişti... Eviniz, mahalleniz, şimdiye kadar gördüğünüz her yer, her santim, artık yoktu. Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Kimse konuşamıyordu bile...

     Gerçekle hayal arasında kalmıştım, kalmıştık. Kimse konuşamıyordu o olanlardan sonra Gemi bize yaklaştığında ne kadar büyük olduğunu farkettim bizim gemimiz onun yanında; Güneş'in yanındaki Jüpiter gibi kalırdı. Kaybettiklerimizin yanında, kurtulduğumuz için sevinemiyorduk bile...

Gemimiz giriş platformuna yaklaştı ardından Tim yavaşça gemiyi içeri kitledi. Biz girdikten sonra dış girişi kapandı ve içeriye yavaşça hava doldu. Ardından iç kapının açılmasıyla birlikte iç kapının arkasında 10-15 kişilik bir grup belirdi. Bize doğru süzülerek gelirlerken elleriyle dışarı çıkın işareti yaptılar. Herkes kemerini çözüp süzülmeye başladı ama ben hareket edemiyordum, ne yapacağımı bilmiyordum...

HORIZONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin