Aynadan son kez kendime baktıktan sonra çantamı yerden alıp merdivenleri hızlıca indim.
"Emma geç kalmalarından bıktım !"
Annem arabaya hızlı adımlarla giderken yine söyleniyordu. Bende onun arkasından koşarak yanındaki koltuğa geçip yerimi aldım. Yukarıya doğru sıyrılan eteğimi düzeltip anneme doğru uzanıp o kocaman elmacık kemiğinin hemen altına bir öpücük kondurup çantamı arka koltuğa bıraktım ve konuşmak için tekrar anneme döndüm .
"Bu sondu söz veriyorum."
Bunu söylerken iki elimi de havaya kaldırmıştım. Bu küçükken anneme söz verirken yaptığım bir hareketti Daha sonra alışkanlık olarak kalmıştı. Annem sorarcasına tek kaşını kaldırarak bakınca onu başımla onayladım.
Bana inanmış gibi yapıp arabayı çalıştırırken Bende başımı arabanın camına yasladım. Camın serinliği anlık bir rahatlama hissi vermiş; ardından bir buhar gibi uçup gitmişti. Yerimden doğrulup camı biraz açtıktan sonra eski rahat pozisyonuma geri döndüm.
Camı açmam ve arabanın hızlı şekilde ilerlemesiyle rüzgar bana yaratabileceğinden daha fazla serinleme hissi yaratmıştı. Gözlerimi kapatıp rüzgârı hissetmek için derin bir nefes aldım.
Ne kadar süre o şekilde durduğumu bilmiyorum - ama kısa sürdüğüne eminim- arabanın durmasıyla gözlerimi açtım.
Annemin bana acele etmemi ister gibi bakması; Benim hareketlenmem gerektiğinin yoksa beni bu arabadan hiçte iyi şekilde indirmeyeceğinin işaretiydi. Bunu istemediğimden seri hareketlerle arabadan inip okulun kocaman kapısından içeri girdim.
Sınıfın kapısının önünde toplanan erkek grubunun içinden hızlıca sıyrılıp sırama ilerledim.
Onların insanı yiyecekmiş gibi duran bakışlarından kaçmam rahat olmuştuFazla miğde bulandırıcı.
Chris'in kafasını masaya koyup uyuduğunu fark edince adımlarımı biraz daha yavaşlattım.
Altın sarısı ve hafif dalgalı saçları onun yüzünün gözükmesine engel oluyordu. Yanına gelince çantamı masaya sessizce bırakıp yüzünü çevirdiği cam tarafına geçip ilk önce onun o güzel suratını inceledim. Şekilli ve sivri bir burunu vardı ve onun hemen bir kaç santim altında ona eşlik eden dünyanın en kusursuz kızlarını bile kıskandıracak dudaklar ...Gözleri açık olmasa bile güneşten dolayı bal rengine döndüğüne eminim. Onun yüzünü tekrar seyretmeyi aklıma not edip yanağına bir buse kondurdum.
Gözlerini açıp beni boş olan sandalyeye çekmişti. Onun bu hareketine karşılık yapay bir öksürük sesi çıkıvermişti ağzımdan.Suratımı ondan tarafa çevirip sessizce konuştum.
"Uyumuyormuydun sen ?"Kaşlarım onun bana yaşattığı küçük çaplı korkudan dolayı çatıktı. Sanki bana inat olsun diye tatlı tatlı gülümsüyordu.
"Kokun hissedilmeyecek gibi mi be güzelim ?"
Utandırmayı başarmıştı -her zaman olduğu gibi-. Beni kendine iyice çekip sımsıkı sarılmış ve kulağıma bir şeyler söylemişti. Duyulması fazla zor olacak sessizlikteydi sözleri. Bunu es geçmek istemiştim çünkü bunu bana hep yapardı.
İçeriye hızla ve bana ateş saçan gözlerle giren Helen'e baktım. Öfkeyle sınıfa girip sırasına doğru ilerledi. Aslında bu bir kaç haftadır böyle davranıyordu. Ne kadar yakındıysak aramıza o kadar mesafe koymuştu. Ve bu benim kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu. Sinirli bir şekilde sandalyeye çantasını fırlatıp kendiside yanındaki sandalyeye oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUDUN KIYISINDA
General FictionBenden korkmamalısın... Evet, bir ölü olabilirim ama bu korkman gerektiği anlamına gelmez değil mi ? Asıl intikam sırası bende... Unutma, ne kadar masumsam bir o kadar da kindar ve öfkeliyimdir. Bunu sadece yaşarken belli etmedim. Ölüm bana fazla...