Merhabalar😁 Biliyorum bu bölüm çok geç kaldı ama hastayım ve şuan bu şekilde yazıyorum. Umarım bu bölümü beğenirsiniz.
-Bu arada beğendiğini veya beğenmediğiniz şeyler varsa lütfen bunları bizimle paylaşın ki bizde ona göre devam ederiz. Çok uzatmadan iyi okumalar ☺️
Özet...
Bulut'un odasına girdiğimde onu masum bir şekilde uyurken buldum. Uyandırmaya kayamadım ben de yatağının yanında ki koltuğa oturdum ve uyanmasını bekledim.Devam
Bulut'u beklerken uyuya kalmıştım. Tabi uyandırılmam hiç beklediğim gibi olmamıştı. Ben soğuk suyun etkisi ile gözlerimi hızlıca açarken onun yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.Bedenimde hissettiğim soğukluk titrememe sebep olurken Bulut'a karşı hissetiğim sinir hızla artıyordu. Bulut'un bana "Günaydın güzellik" demesi daha çok sinirlendirdi.
Hiç vakit kaybetmeden Bulut'un üstüne atladım. "Zihinsel özürlü, bir insan böyle uyandırılır mı?! Aptal" dediğimde Bulut benden kurtulma çabalarına son verip "Ne yapayım kızım çok güzel uyuyordun bir hainlik yapmadan duramadım" dedi. Bu çocuk beni daha çok delirtmeye mi çalışıyordu? Anlamıyorum.
"Beyinsiz düşüncesiz varlık, insan çok güzel uyuyor diye başın aşağıya soğuk su mu dökülür?!" diye kendi çapımda sitem etti.
Bulut benden kurtulduğunda "Sakin ol be kızım. Tamam özür dilerim. Hem bak ben çok acıktım hem de sana özür hediyesi hadi kahvaltı yapmaya gidelim" dedi. Ben de tabiki fırsattan istifade "Sadece kuru kuru kahvaltı mı?" dedim. "Islaksın zaten" dedi. -Bulut pis pis sırıttı- "Bulut insanı hayattan soğutuyorsun haberin yok." dedim. "Biliyorum" diyerek sözüne devam etti "Neyse hadi kalk beş dakikaya giyinip geliyorum. Seni eve götüreyim. Kurulan ve hazırlan sonra kahvaltı yapmaya gidelim." dedi. Aşağıya inip Bulut'u beklemeye başladım.
Tam da dediği gibi 5 dakikaya inmişti. Evden çıkıp garajda ki arabayı aldı. Beni evimin önünde bıraktı ve "Fazla bekletme, bekletirsen seni beklemeden giderim." dedi. Tabiki de bedava olan bir kahvaltıyı kaçıramazdım. Yanıma aldığım anahtarla kapıyı açtım, içeri girdim. Hemen odama çıktım. Altıma bir şort üstüme de yüzücü atleti giydim, belime de gömlek bağladım. Beyaz converslerimi giyip Bulut'un yanına gittim. Arabaya bindiğimde "Hayret rekor kırdın Rana" dediğinde içimdeki dil çıkarma istiğini yenip "Beleş kahvaltıyı kim kaçırır ki" dedim. Bulut bana bakıp çarpık gülümsemesini yüzüne yerleştirip gaza bastı.
Sahilde küçük bir kafeye gelmiştik. Sahile bakan cam kenarı bir masaya oturduk. 2-3 dakika aradan sonra yanıma bakımlı bir kız garson geldi. Menüleri önümüze bıraktıktan sonra siparişlerimiz için beklemeye başladı.
Bulut'a "Krep mi yesek?" diye bir soru yönelttim ama cevap vermemişti. Kafamı kaldırıp Bulut'a baktığımda kıza baktığını gördüm. Masanın altından Bulut'u dürttüm.
"Bana fark etmez ne yiyeceksen bana da söyle" dedi.
Kıza baktığımda kızda Bulut'a bakıyordu yalancıktan iki defa "öhö öhö" diye öksürdüğümde kızın gözleri bana döndü "2 tabak krep ve 2 bardak şeftali suyu olsun lütfen" dedim.
Kız "Sparişleriniz hemen geliyor efendim." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Kız gider gitmez Bulut'a dönüp "Bir kızın numarasını almadığın kaldı." dedim. Bulut cama bakmayı bırakıp bana döndü "Kıskanma Rana. O kız bana göre değil." dedi.
Ben de kendimi korumaya çalışarak "Kıskanacak başka insan kalmadı seni mi kıskanacağım?"dedim.
Yemeklerimizi sohbet eşliğinde yedik. Ben masadan kalkarken Bulut'ta parayı ödemeye gidiyordu. Ben kapıdan çıkarken çoktan Bulut bana yetişmiş hatta beni geçmişti. Neden bu kadar hızlı olduğunu anlamasamda ben de ona yetişmek için hızlandım ve arabaya bindimde bana baktı "Gidelim mi?" dedi. "Tabiki" dedim.
Arabada radyo ve biz yol boyunca tek kelime etmemiştik. Bu canımı cidden sıkmıkmıştı. İçim de bir huzursuzluk vardı.
Bulutların evine geldiğimizde Bulut arabayı durdurdu. Arabadan indiğimde karşımda iki tane, büyük ve siyah köpekcikler duruyordu. O köpekleri görüpte çığlık atmamak elde olmadığı için bir çığlık bastım. Tabi benim çığlığım ile köpekler havlamaya başlamıştı. Ben köpeklerle uğraşırken Bulut orada yere yatmış bir faziyette gülüyordu.
Köpek bir kez daha havlayınca çığlık atarak Bulutların evine doğru koşuyordum. Bulut arkamdan gelip köpekleri kovunca Bulut'un şu zamana kadar nerde olduğunu merak ettim ama şuan onu düşünecek durumda değildim. Bulut yanıma gelince gülmesine son vermeye çalışıp bana "İyi misin?" diye sorduğunda ona en kötü bakışlarımı attığımda birşey demeden kolumdan tutup beni eve doğru sürekledi. O beni süreklerken ben de homurdanıyordum. Eve girdiğimizde Bulut'a "Sürüklemesen aslında iyi çocuksun." dediğimde bu sefer de odasına çıkmak için çekiştirmeye başlamıştı. En azından hemen odasına geldik de işkencem uzun sürmedi.
Bulut bana bir bardak su getirdiğin de kendimi daha iyi hissettiğimi fark ettim. Odasın da biz sohbet etmeye dalmışken akşam saat 6 olmuştu.
Bunu fark ettiğim gibi ayağa fırladım, merdivenlerden inerken Bulut arkamdan geliyordu. Nereye gittiğimi anlayamadığı için ona dönüp " Saat altı ve babam 15 dakika sonra eve gelecek ki babamın dırdırını hiç çekemeyeceğim." derken bir yandan ayakkabımı giyiyordum. Ayakabımı giyip kapıyı açıp önce kafamı dışarı çıkıp etrafa bir göz attım. Etrafta köpek görmeyince Bulut'a sarılıp dışarı çıktım
Sonunda eve geldiğim de babam daha gelmemişti anahtarla eve girdim ve hemen odama çıkıp kendimi yatağıma attım.
Nede olsa bu gün çok yorulmuştum -hani şu minik siyah köpekler- dinlenmek benim de en doğal hakkım diyerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.
-Yorum ve votelerinizi bekliyorum zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler😁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Sıfırdan~
Teen FictionBir kızın hayatı en fazla ne kadar değişebilir? Bir kız en fazla ne kadar aşık olabilir? Bir kız en fazla ne kadar acı çekebilir? İşte bunların hepsini Rana da bulabilirsiniz. Belki bazen Rana da kendinizi görürsünüz. Belki sizde bir Rana'sınızdır...