Kafamda hissettiğim baskıyla birlikte nefes alamam bir olmuştu. Kafamdaki baskı git gide artarken uykumu kesip kafama oturan hayvana yumruk attım. Tam olarak kafama kimin oturduğunu bilemediğim ve neresine vurduğumu kestiremediğim orangutan yavrulu embesile inşallah iyi bir darbe vermişimdir umuduyla gözlerimi aralayabildiğim kadar araladım.
Yine kalkmadığını anlayınca tekrar yumruk atıp cimcikledim. 'Ahh' diye bi sesin gelmesinin ardından kafamdaki baskı birden azaldı. Tüh ya kafam üşüdü şimdi ısınmıştı ne güzel.
Yandım anam yandım ya madem yumruk atıyon nie cimcikliyon lan. Insan hem cimcikleyip hem de nası yumruk atabiliyon gitti koluuum Sera'nın annemden farkı olmayan tiz sesi ile bağırmasının ardından kafasına yastık yemesi bir oldu. Sen kalk sabahın 5'inde üşenmeden gel kafama otur. Ben uyanmaya üşeniyom bu gelmiş kafama oturuyo. Yok abi ben kesin evlatlığım ya kesin. Eğer evlatlık olmasaydım bu Sera malı gibi benimde azcık güzelliğim olurdu veya hiç olmadı azcık giderim olurdu.
Hıh salak şimdi vururdumda senin beddualarda tutuyo yav neyse aşağı gel kahvaltı hazır tek iyi yanımın bedduallarımın birazcık tuttuğu harika kısımdı. Bi keresinde bu mala inşallah aykkabı bağların birbirine dolanırda gözlüklü, sivilce çocuğun kucağına düşersin demiştim. Aslında birazcık karşı komşunun oğlu Mehmetin yardımı olmuştu ama istisnalar kaideyi bozmaz dimi?
Sera'ya tekrar evlatlık çocuk muamelesi yapıp kafamı yastığa koydum hiçbişey uykumdan önemli değildi. Önemli olan şeyler listemin başını uyku çekerken malesef yemekler ikinciliği almakla yetinmişti.
Tam uykuma tekrar dalıp rahatlığa kavuşacağım sırada 'kreplerde oh misss' diye cırlayan maymunumsu ördek yavrusu sesi duymamla yorganı yatağın üzerinden duvara fırlattım. Edvırdın bellayı arabadan kurtarması kadar -gerçi orda koruyodu ama- eşdeğer bir şekilde mutfağa koştum. Krepleri iki iki ağzına tıkan vicdansız ve evlatlık olduğuna kesin kanaat getirdiğim Sera bana ibnece gülümseyip son domateside ağzına tıkıştırdı. Krepden sadece iki tane kalmıştı. O ikiyi kurtarma amacıyla Usain bold hesabı masanın öbür ucundan krepleri tabağıma çektim.
Güzel kreplerime gözlerimden aşk fışkırtacak şekilde bakmak istesemde o kadar yetenekli olmadığımı farkedip boşverdim. Annem de yanımıza oturup kahvaltısını etmeye başladı. Sera şimdi laf sokmaya çalışacak diye düşünürken ilk seni yapmışlar bakmışlar olmamış beni yapmışlar tipe bak mal hiç ıskalamadan sokmaya çalıştı ama beceremedi. Tamam tipim kayık olabilir, yemek yapamıyo olabilirim, fiziğim kötü olabilir, ağladığımda hiç cekilmiyo olabilirim, gülümsediğimde su aygırının götünede benziyo olabilirim ama Sera'dan daha zekiyim.
Yapmışlar beni bakmışlar mükemmellik akıyo demişler neden bidaha dünyaya böyle mükemmeliyet getirmeyelim sonra ola ola sen olmuşsun bidaha yapmaya cesaret edememişler Sera dediklerimi henüz anlamadıği için iki dakika düşünme süresi vericek sonra anneme 'yaaa anne' diyip bana saldırmaya çalışacak filan filan filan. Hayır laf sokmaya çalışıyosun bare becer. Hiçmi ablandan örnek almadın canım nerdeyse 15 yıldır sana laf sokuyorum. Az yetenekli ol. Kulaklarımı cırmalan bi ses yaaaa anne diye kulaklarımı tahrip etsede Sera'nın beni hiç şaşırtmaması moralimi yerine getirmeye yetmişti bile.
Bana saldırma ihtimaline karşın anneme öpücük atıp seke seke kapıya ilerledim
>>>>>>>>>>>>>
Kulaklığımı çıkarıp ikinci günüm olnasına rağmen şimdiden bıktığım okuldan içeri girdim. 12/B sınıfından içeri girip sırama oturdum. Sınıfta kimsenin olmamasından mütevellit ayaklarımı ön sıraya oturup siyah defterimi çantamın içinden çıkardım.
Bu kitabı zamanında çok aramıştım. Siyah kapakları vardı ve içi çizgisizdi. Aslında pek bi özelliği yok ama güzel yani. Ben bu kitap için tam 1 ay boyunca yazı alıştırması yapmıştım. Gerçi pek işe yaramayınca çizgili kağıt kullanmıştım ama onu katmıyoruz. İçini açıp ilk sayfasını açtım. Okulun son günü ilk sayfayı yazmaya başladım sonra ise hergün.