Ben kimim? Belki de artık kim olduğumu öğrenme zamanım gelmiştir.
VAMPİR AKEDEMSİ
Ağzıma gelen kan tadı ile gözlerim aralanırken yüzümü buruşturdum. Heryerim ağrıyordu. Nefes almak göğsüme birkere bıçak batması ile eş değeri. Kollarımdaki derin çizikleri görebiliyordum.
Yerde yattığımı anlamam sadece saniyelerimi almıştı. Bu soğukluk buradan geliyordu demekki.
Nefesim, odanın soğuk havasına karışıp buhar elde ederken ellerimi birbirine sürttüm. Iyi değildim. Neredeydim?
Ensemde bir sızı hissedince sağ elimi enseme attım ve gözümün önüne getirdim. Elime bulaşmış kanı görünce yüzümü istemsizce buruşturdum. Be da neyin nesiydi?
İlerideki siyahlığın içinde duran siyah, büyük Demir kapı gıcırdayarak açıldı.
Kim gelmişti? Hiçbirşey göremiyordum. Ürkekçe birkaç adım attı ve durdu siyah silüet. Ne oluyordu?
"Sen kimsin!" bağırmama karşında yeniden hareketlendi. Şimdi yüzünü seçebiliyordum. Benim gibi mavi gözleri vardı. Hafiften sarı saçları ve yapılı bir vücudu vardı.
"Neler oluyor?" diye sordum benşm boyuma ulaşmak için dizlerinin üzerine eğilen silüete.
"Korkma. Güvendesin." tam kendimi bir soruya daha hazırlarken enseme giren büyük bir acı ile çığlık attım.
Elini enseme koymuştu ve turnaklarını kanayan yere bastırmıştı.
"Iyi olacaksın." gözlerim yavaşça kapanırken son kez gözlerine baktım.
Baba, neredesin?
*****
Gözlerimi yeniden yavaşça aralandı. Neler oluyordu, hiçbir fikrim yoktu.
Ensemdeki acı başımı hareket ettirmem ile kendini gösterince yüzümü istemsizce buruşturdum. Heryerim ağrıyordu. Ama ensemde ayrı bir ağrıyordu vardı.
Burası başka biryerdi. Yataktayım. Odanın içerisindeydim ve içerisi sıcaktı.
Beyaz, büyük kapı açılınca inledim ve başımı yeniden yastığa koydum.
Içeri giren silüete baktım.
Içeride ışık olmadığı için yüzünü seçemiyordum. O sırada lambanın düğmesine bastı ve içerisinin aydınlanmasını sağladı. Bu, karanlık odadaki çocuktu. Bunu mavi gözleri ele vermişti.
"İyi misin?" yanıma yaklaşmaya başlayınca dirseklerimi yatağa koydum ve yatakta dik bir pozisyona geldim.
"Al, iç." Her ne kadar elindeki suyu yüzüne serpmek istesem de, susamıştım. Ve suyun ağrılarıma iyi geleceğine emindim. Bardağı titreyen elim ile aldım ve yavaşça içtim. Boğazımda her nefes aldığımda canımı acıtan bir kuruluk vardı ve su boğazımı birazda olsa rahatlatmıştı.
"Misafirimiz uyandı mı? Güzel. Bizi yalnız bırakabilirmisin biraz Dennis?" demek adı Dennis'ti. Dennis kafa sallayıp odadan çıkınca kıza baktım.
"Ben Calaria" diyen kıza, sonra da uzattığı eline baktım. Elini sıkmak yerine boğazımı temizledim ve "Emily." dedim.
"Bak Emily." yanıma Oturunca nefesimi tuttum.
"Herşeyi sözü dolaştırmadan sana anlatacağım. Baban Charming bir vampirdi. Onu seviyordum. Bazen babam, bazen ise abim olmuştu. Charming sen 15 yaşında ölmedi aslında. Sen 125 yaşında iken öldü. Baban ise 387 yaşındaydı. Sen 1891 yılında doğdun. Ama hatırlamıyorsun çünkü hafızan sıfırlandı. Baban da senin bildiğin gibi uçak kazasında ölmedi aslında. Onu insanlar yaktı. Ilk avladılar, sonra kalbini çıkartıp yaktılar. O Aanistis'in -yani sürümüzün- en güçlüsüydü. Sen her be kadar bilmesende, onun gücü sende de var ve biz sürüden ayrıldık. Burada 8 kişiyiz. Charming ölünce diğerleri senin olduğuna inanmadı ve Harwen'lere katıldı. Ve Harwen'ler 25 kişi. Ciddiyetini belki şimdi anlayamayacksın ama bu baya fazla bir rakam ve bizim kazanma ihtimalimiz %0.00. Ve bizde Charming'in güçlerini sana aktaracağız." kahkaha atmak istedim. Ama ensemdeki acı buna izin vermedi.
"Sen şakamısın? Böyle şeyler filmlerde olur tamam mı? Git buradan." nefes verdi. Sonra aşağıdan gelen sesleri duyuldu.
"Harwen'lar!" ciddi miydi! Dişeri sivrileşirken hızla ayağa kalktı ve bana döndü.
"Bak şimdi, kaç tamam mı. Ne olursa olsun durma, koş. Biz seni buluruz. Senin yaşadığını öğrenmiş olmalılar." etrafına bakındı.
"Gel benimle." Beni aniden kaldırınca nefesim kesilmişti ama birşey yapamadım.
Beni beyaz dolaba doğru götürdüğünde ne yaptığını anlamamıştım. Dolabın kapağını açtıpında eşbiselerin olduğunu gördüm.
Burada ne yapacaktı?
Hızla elbiselerin bir tarafını sağa, bir tarafını sola kaydırdığında karşımda duran kapıya baktım.
Hızla kapıyı açıp beni içeri soktu ve ittirdi.
"Koş." Ve koştum. Merdivenler alta doğru inerken nefesim kedilene kadar koştum.
Sarımsak kokusu o kadar barizdi ki...
Neden Calaria'nın beni içeri kadar bırakmayıp, ben içeri girer girmez kapıyı kapattığını anlamıştım. Bu sarımsak kokusu benim bulunmamı engelliyordu.
Heryerim ağrıyor, sızlıyordu. Hiçbirşey yolunda değildi ki zaten.
Ona inanmıyordum. Vampir diye birşey yoktu ki! Ne vampiri! Babam 387 yaşındaymış. Bu söyledikleri gerçek değildi.
Babam uçak kazasında öldüğü için cesedini bulamamışlardı o kadar.
E, o zaman neden kaçıyordum?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR AKEDEMSİ
Vampiros15 yaşında babasını kaybeden Emily, 16 yaşında gözlerini müthiç acılar ile bilmediği bir yerde açar. Babası Charming, türleri olan Aanistis'in en güçlüsüdür. Insanlar tarafından öldürürldüğü için artık bu güçlerin Emily'e geçmesi gerekmektedir. Cal...