3 ay sonra...
Teneffüs zili ile dışarı çıktık. Şimdi ben de okulun tanılan kızlarından olmuştum. İlk başlarda fazla tanıtmamıştım kendimi. Sonra ilerleyen zamanlarda herkezin ilgi odağı olmuştum. Merak ediyorlardı beni, hayatımı.
Hiç kimse bana ya da çevreme bulaşamıyordu. Bu zaman aşımında hala Rüzgâr'ı izliyordum. Şu anda tam karşımdaki bankta arkadaşlarıyla oturuyordu. Arkadaşları Rüzgâr'a bir şeyler anlatıyorlardı. Rüzgâr fazla konuşan tiplerden değildi. Bunu fark etmiştim.Uzun olan teneffüste dışarıda oturmaktan sıkılıp kızlara "ben yukarı çıkıyorum" diyerek sınıfa çıktım.
Masanın üzerinde o, ne olduğunu bilmediğimiz 'Siyah Defter' duruyordu. İçini azda olsa merak ediyordum.
Masanın karşısına geçip ellerimi masanın üzerine koydum.
Belki içinde aile sırları vardı. Belki annesinden hatıraydı.
Kapının bir anda açılmasıyla düşüncelerimden ayrılıp hemen masanın başından ayrıldım. Gelen Rüzgâr'dı. Panikle dolu endişe oluştu içimde. Soğuk sesiyle konuşmaya başladı."Burada ne yapıyorsun?"
"Defterimi... almaya geldim"
Geçip yerine otururken "tamam" dedi. Anlamışmıydı acaba?
Kendi sırama oturup 'Hayli Defter'imi aradım çantamda."Söz defterini versene"
Ne olduğunu anlamadan ona döndüm.
"Söz defterini" diye tekrarladı.
Nereden bilyordu ki söz defterimi?
Hiç kimse bilmezken onun bilmesi... tuhaftı. Hayali Defterimi aramayı bırakıp çantamın küçük yerinden ortaboy, kırmızı rengindeki defteri çıkartıp yan tarafıma uzattım. Nazikce alıp yavaşca sayfalarını çevirdi. Yan profilinden kaşlarını kaldırdığı belli oluyordu. Ben hâla nasıl öğrendiğini anlamaya çalışırken defteri bana uzattı."Sana bunları yazdırtan ney?"
Kitabı masanın üzerine bırakarak tekrar ona döndüm.
"Herkesin kendine göre... nedenleri vardır"
"Bu bir 'neden' değil bence. Bir şey varki bunun sonucu sende ömür boyu kalicı iz bırakmış"
Konuyu kapatmayı umarak başka şeyler üretmeye başladım. Kaçmak!
"Ben... aşağıya iniyim"
Kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Tam kapının kolunu tutacakken sorusuyla durdum.
"Hani defterini almaya gelmiştin?"
Arkamı dönmeden "çok ta önemli değil" dedim.
Tekrar kapıyı açmak için hamle yaptığımda sesiyle yine durdum.
"Biliyorum"
Arkamı dönüp kaşlarımı kaldırdım.
"Neyi?"
Sırasının üzerindeki siyah defteri eline alıp karşımda durdu.
"Defteri merak ettiğini"
Defteri elime tutuşturdu. Gözlerini kısarak baktı bana.
"Okumak istiyorsan, oku"
Kapıyı açıp çıktı. Ben donup kalmısken hala şoktaydım. Herkesin merakından öldüğü kitabı kendi elleriyle bana veriyordu resmen!
Yavaşca onun sırasına oturup elimdeki deftere baktım. Derin bir nefes alarak sayfasını çevirdim. Güzel bir el yazısıyla
"Beyazı karartmam bir nokta kadar 'basit' "
yazıyordu.
Belki bir rüya görmüştüm. Bana 'oku' dememişti. Bu düşünceyle defteri kapatıp sırasının üzerine koydum. O sırada zil çaldı. Sınıftan çıkıp lavaboya girdim, elimi yüzümü yıkadım. Aynadakı yansımama bakarken içeri biri girdi. Lavabodan çıkıp sınıfa girdim. Sınıfa girimce herkesin bana baktığinı gördüm. Umursamadan yerime geçip oturdum. Sağ tarafımda oturan Rüzgâr'a baktığımda kitap okuyordu. Önüme dönüp hocanın gelmesini bekledim.***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-ARKADAŞIM-
Short StoryHazal kendi halinde bir kızdı. Rüzgâr'ın çok ilgisini çekiyordu masumluğuyla. Rüzgârın tanıdığı kızlardan değildi Hazal. O; Siyah bir çekmecenin içindeki beyaz bir sayfaydı. Rüzgâr ise oldukça tanılan bir çocuktu. kızlar ilr konuşmayan ağır tiplerde...