Hâlâ aynı şekilde, hiç değişmedi. Sadece dünki yaptıkları şaşırtmıştı beni.
Okumak istiyorsan oku...
Aklımdan çıkmıyordu. Arkadaş olabilirmiydik?
Yazdıkaları...~ Beyazı karartmam bir nokta kadar 'basit' ~
Defteri kapatıp Rüzgâr'a baktım, sanırım uyuyordu.
Hoca bizi boş bırakınca yanıma Efsa geldi. Sanki duyulmasını istemezmiş gibi fısıdadı."Sencede biraz tuhaf değil mi?"
"Ne gibi?"
"Derste hiç uyumazdı"
"Bilmem. Hemm... bize ne ki"
Yanıma oturup bana doğru döndü. Ve normeal olan sesiyle devam etti.
"Hafta sonu boş musun?"
"Biraz işim var"
Üzüntülü gözle baktı bu sefer. Açıklama yapmak gereğini duydum.
"Ders falan çalışmam lazım"
"Tamam" deyip gitti.
Tekrar Rüzgâr'a baktım. Yeni uyanmış başını sıvazlıyordu. Gerçektende iyi değildi.
***
Çıkışa dogru yürürken Efsa önüme geçti. Elleriyle dizine bastırıp soluklanmaya başladı. Nefes nefese konuşmaya başladı.
"Rüzgâr'lar... çışta... kavga... varmış"
Endişeyle bir anda 'ne!' Dedim aniden.
"Rüzgâr çıkışta... kavga edecekmiş"
"Kiminle?"
"Sana ikide bir bulaşan çocuk var ya... Çağrı"
Çağrı mı?
Ne istiyordu? Bana bulaştığı yetmezmiş gibi şimdide Rüzgâr'a mı başladı?
Sinirlenmiştim. Hemde çok!
Koşarak arka bahçeye gittim.
Çağrı ve Rüzgâr karşılıklı olarak tartışıyorlardı. Yanlarına yürümeye başladim. Bir anda Rüzgar, Çağrıya yumruk alttı. Tam Çağrı yumruğunu kaldırmıştı ki! Rüzgâr'ın önüne geçtim.
"Eğer ona dokunursan seni mahvederim"
Kuru kuruya tehdit etmiştim. Neler yapabileceğimi az çok tahmin ediyordur umarım.
Çağrı yavaşça havada yaptığı yumruğunu indirdive başparmağını Rüzgâr'a doğru sallayarak "Hazal'a dua et" dedi. Sonra arkasını dönerek gitti.
Rüzgâr'a baktım. Nefes nefese, giden Çağrı'ya bakıyordu."Niye yardım ettin?"
Cevap veremedim. Nefes alıp başka yöne baktım.
"Cevap ver"
Rüzgâr'a baktım. Eliyle başını tutuyordu.
"İyi misin?"
Hala başını tutarken bana baktı.
"Neden bana yardım ettin?"
Sadece sustum, her zamanki gibi.
Rüzgâr bir anda yere yığıldı. Kafasını yere çapmadan elimle siper ettim. Dizlerimin acımasını umursamadan yere oturdum hızlıca. Zayıflığından biraz çukur olan yanaklarını iki yandan tuttum.
"Rüzgâr.. Rüzgâr..."
Yanağına hafifçe vurmaya başladım. Etrafa da bağırıyordum.
"Yardım edin. Gören yok mu?"
Efsa koşarak yanımıza geldi. Elinde telefonla -tahminim- ambulansı aradı.
Eliyle Rüzgâr'ın yüzünü gösterip "bunu kanıyor" dedi.
Rüzgâr'a bir şey olurmuydu?
Buna dayanamaz mı?***
Odadan doktor çıkınca hemen önüne geçtim.
"Rüzgâr'ın yakını sizmisiniz?"
"Evet. Yane arkadaşıyım... neyi var?"
"Kanser hastalığı yüzünden halsiz düşmüş. Kendini kasmaması gerekiyordu."
"N-nasıl yane? Bir dakika kanser mi?"
"Bilmiyormuydunuz?"
"Hayır"
"4 yıllık bir kanser. Geçen sene ayrılmıştı hastaneden. Tedavisinin sadece ümit gerektirdoğini duyunca okuluna devam etmek istemiş"
"Tedavisi yok mu gerçekten?"
"Maalesef. Çok geç"
Doktor omzuma dokunup "geçmiş oldudedi ve gitti.
Bumuydu? Herkesten sakladığı, öğrenmesini istemediği sırrı...
Onun içinde zordu tabi arkasında koskocaman dünyayı bırakıp gidecekti.
Gerçekten bir çaresi yok muydu? İyileşemez miydi?Camdan, batağında boylu boyunca uzanmış Rüzgâr'a baktım. İçim acıyordu. Onunla, okulun ilk gününden beri arkadaş olmak istiyordum. O benim arkadaşımdı. Onu kaybetmek istemiyorum...
***
Rüzgâr'ın anne ve babası koşarak yanıma geldiler. Kım bilir nasıl yanıyordur yürekleri.
"Rüzgâr nerde?"
Kafamla camı işaret ettim. Annesi cama yaslanarak ağlamaya devam etti.
2 gün sonra...
Rüzgâr hastaneden yeni çıkmıştı. Israrla okula devam etti.
Kızları yanımdan kovarak Rüzgâr'ın yanına gittim."İyi misin?"
"Ne zaman 'iyimisin' demeyi bırakacaksın?"
"Yaa! Sanki kötü bir şey yapıyorum"
"Beni düşünme. Sakın"
Ayağa kalkıp dışarıya çıktım. Bu yaptığı az da olsa üzmüştü beni. Bu haldeyken bile soğuk davranıyordu.
Bahçeye çıkıp banla oturdum. Aklıma, Rüzgâr'ın hastanedeki hali geldi. Gözümden bir damla yaş aktı istemsizce. Çok masumdu, okuldaki hali ile alakası yoktu. Onu bu hale getiren belki hastalığıydı. Neden daha önce hiç kimseye bahsetmemişti bu konuyu?
Rüzgâr'ın sesini duyunca o yöne döndüm."Bu konuyu kimseye bahsetme"
Başımı onaylarcasına salladım. Düz adımlar eşliğinde başka bankta oturan arkadaşlarının -çetesinin- yanina gitti.
Gozlerini kısarak bana baktı kısa bir süre. Sonra başka yöne bakmaya başladı. Böyle bir çocuğun hayali olabilir miydi?
Zilin çalmasıyla yanındaki arkadaşı gitti. Ben de geç kalmamak için kalkıp yavaş yavaş yürümeye başladım. Belki gelip kabaca davrandığı için özür dileyebilir diye düşünmüştüm. Ama yanıldım.
Küçük bir umutla arkama baktım. Aynı yerinde oturuyordu.***
Dışarıya çıkıp geçen teneffüs oturduğum banka oturdum. Karşı taraftaki Ruzgâr'ın her zaman -geçen teneffüs- oturduğu banka baktım. Bankta sadece Rüzgâr'ın en çok takıldığı arkadaşları oturuyordu. Oturduğum. Banktan kalkıp arka bahçeye doğru yürümeye başladım.
Arka bahçeye gelince Rüzgâr'ın duvara yaslanmış, etrafı seyrederken gördüm. Onu izlerken , bana döndü gözleri. Hemen arkamı dönüp yürümeye başladım.***
"Yine Çağrı'yla Rüzgâr kavga ediyorlar"
Hızla, çıktığım merdivenlerden tekrar aşağıya indim. Arka bahçede Rüzgar Çağrı'yı yumrukluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-ARKADAŞIM-
Short StoryHazal kendi halinde bir kızdı. Rüzgâr'ın çok ilgisini çekiyordu masumluğuyla. Rüzgârın tanıdığı kızlardan değildi Hazal. O; Siyah bir çekmecenin içindeki beyaz bir sayfaydı. Rüzgâr ise oldukça tanılan bir çocuktu. kızlar ilr konuşmayan ağır tiplerde...