''Ruhsuz 3''

14 2 0
                                    

Sabah alarmın sesiyle uyandım. Bugün pazartesiydi, okulun ilk günü. Kalkıp her zamanki okul üniformamı giyip saçımı taradım ve topladım. Mutfağa ilerleyip kek aldım. Makyaj olarak sadece eyeliner ve parlatıcı sürdüm. Siyah çantamı alıp holden siyah botlarımı alıp dışarı çıktım ve servisin gelmesini bekledim. Bu gün Marry'nin yanına gitmeli miydim? Luke'un dediğini yapıp suratına bile bakmamalı mıydım? Luke deyince hemen elime telefonumu alıp mesaj atmış mı diye baktım, atmamıştı. Sadece Lydia'dan mesaj vardı.

Lydia: Bak, bence git.
Hem Marry'e dersin bu konuşma aramızda kalsın diye,

Lydia: Marry anlayışla karşılamazsa, sende anlayışla karşılamazsın. O sıra zaten tereyağlı çorap devreye girer fıojgbgob

Güldüm ve cevapladım.

Ben: Tereyağlı çorabı okula götüremiyorum, müdür bozuntusu yüzünden oıfgjh

O sıra servis gelmişti. İçeriye girdiğim zaman arka koltuğa geçerken arkamdan birisi seslendi.

''Hey, Ezik! Baksana bi bana!'' herkes gülüşmeye başlamıştı. Artık canıma tak etmişti. 

Hışımla arkama, onlara dönüp bağırdım. ''Ezik senin babandır!'' kız ayağa kalkıp beni itti.

''Bana mı dedin, Ezik?!'' imalı bakışlar atmıştı. 

''Başka gerizekalı olmadığına göre, tabikide sana!'' kız saçıma yaklaşınca elini tutup ittim, yere düşmüştü. Bu kız Liz'di, Marry'nin sağ kolu. Kız ayağa kalkmaya çalışırken herkes ona gülüyordu. O sıra telefonuma mesaj geldi, Luke'dan gelmişti! Yine o his ile birlikte...

Luke: O kızı fena benzettin, güzellik ;) 

Beni izliyordu! Servisi taradım, yoktu. Herkesi iterek servisten inebilmiştim. Etrafıma bakındım, ama yoktu. 

Ben: Sen beni görebiliyorsun da, niye ben seni göremiyorum? 

Servise geri binmek için arkamı döndüğümde, serviste yoktu. Çantam! Çantam serviste kalmıştı! 

''HEY BEKLESENE! ÖĞRENCİ ALMADIN! HEY BEKLE! ÇANTAM KALDI BEKLE!'' koşa koşa arkasından ilerleyerek bu sözleri bağırarak tekrarlıyordum. Lanet olsun Luke Hemmings, başıma büyük işler açtın! 3-4 kilometre sonra kırmızı ışıkta durunca binebilmiştim. Çantam, olduğu yerde değildi.

''Bunu mu arıyorsun, Ezik?''elindeki şeyi, çantamı gözleriyle işaret edip sinsice güldü. Tanrım, Lanet olsun! Çantam, su içerisindeydi! 

''Seni öldüreceğim!'' koşarak üstüne zıpladım, evet bunu yapabilmiştim. Onun suratına tokatlar atıyordum, herkes ona gülerken o sadece benim duyabileceğim bir şekilde konuştu.

''Luke'un neden sana Marry ile konuşma dediğini merak ediyorsan, cevabını biliyorum.'' durdum sonrasında ayağa kalktım.

''Eğer bu bir şakaysa, daha kötü ederim Liz .'' güldü.

''İkinci tenefüs, okulun kazan dairesinde ol.'' okula gelmiştik ve oda inmişti.

Siyah sulu çantayı elime aldım. İyi de bu benim çantam değildi? Oyun muydu bunlar? Tanrım! Hepsinden nefret ediyordum! Hışımla çantamı aradım, bulduğum zaman kaptığım gibi okulun içine koşarak girdim. Sophia'ya çantamı fırlattım.

''Sınıfa götür, Sop!'' arkamdan bağırıyordu.

''Bana Sop deme, Ellie!'' 

Onu dinlemeden kızlar tuvaletini kabinlerinden birisine girdim. Klozetin üstüne oturum tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. O sıra telefonuma mesaj gelmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 18, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUHSUZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin