●HASTANE ODASI●

180 12 2
                                    


Sıcak kahvenizi elinizden eksik etmeyin.♥KEYÌFLÌ OKUMALAR!♥

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

Burası Gözyaşı Tepesi...Benim gizli mahzenim...


¤¤¤¤¤¤¤¤¤

Mutlu sonları düşünürdüm bazen.Bir olayın sonucunun mutlu bitmesini.Masalların,yaşanmışlıkların ve daha bir sürü örneği...Bunların sonunun mutlu biteceğine inananlar...Ve öyle devam edeceğini sananlar...

Mutlu sona inanmanın keyfini yaşar bazen insan. Onun ardından gelen neşesini ve tutkusunu...Peki ya umutsuzluğunu? Ya da acısını? Bunların olumsuz etkilerinden uzakta durabilir mi? Veya soyutlanabilir miydi duygulardan?


Ben, mutlu sona inananlardan uzak bir karaktere sahibim.Mutlu son olamazdı bence. Ya da sadece benim hayatıma ve yaşadıklarıma mı özeldi bu durum? Bilemiyordum.Karşıma çıkan onca şeyden sonra hala da bilemiyordum.Sanırım bilemeyecektim de.Böyleydim işte. Bu bendim.Kendi içimde çırpınan fakat benim ortaya çıkaramadığım cesaretsizliğimle hayatımın rotasını çizmek peşindeyim. Peki beni yönlendiren rüzgar yönünü değiştirirse? Bambaşka bir dünyanın içinde bulabilir miydim kendimi?Hayalimdeki üniversitede, hayalimdeki işin başında... Ya da rüyalarımı süsleyen her şey...Ìşte o zaman neler olabilirdi?

¤¤¤¤¤¤¤¤

Kendimi adeta son çırpınışlarına rağmen hala kırılmaya, incinmeye devam eden soyut bir varlık gibi hissediyordum. Duygularım beni yönetemeyecek haldeydi.Bu bendim. Değişemezdim sanırım. Peki ya bu uyuşukluk hissi... Başımda öten aletin çıkardığı bip bip sesi... Niçin kapalıydı gözlerim ?Açmalıydım gözlerimi . Burada neler oluyordu ki? Ah yapamıyordum. Göz kapaklarım adeta savaş ilan edip benim yönetmemi engelliyor gibiydi. Bu savaşa yenik düşmek istemediğimden son bir hamleyle açtım gözlerimi. Başlarda ne kadar bulanık görsemde gözlerim ışığa adapte olduğunda her şeyi daha net görme fırsatım oldu.Üstünde yattığım yatak, karşımda bulunan ve üstündeki tozdan eskimeye yüz tutmuş televizyon ve başucumdaki koltuk... Ìyi de benim yatağımın yanında koltuk yoktu ki? Veya televizyon böyle değildi. Peki ben neredeydim?Veya nasıl buraya geldim?

Etrafı gözlerimle gelişigüzel taradığımda buranın aslında bir hastane odası olduğunu idrak edebilmiştim sonunda.Duvar açık kirli sarı rengindeydi.Ve boydan boya tıbbi terimler bulunan ve benim anlamadığım sözcükler yazılı olan mantar pano mevcuttu.Fakat bir sorun vardı. Ben neden burdayım?


Bu cevapsız soruları düşünmek başımın ağrımasına sebep olmuştu.
Başımın ağrısı gittikçe artarken kendimi güçsüz ve yorgun hissetmeye başlamıştım.Başımda öten şu lanet şeyin sesini çekmek bana uygulanan işkence gibiydi. Kendimi zorlayarak doğrulmaya çalıştım yatağın gıcırtısına aldırmadan. Fakat tek yapabildiğim, yatakta tekrar aynı pozisyonu almak olmuştu. Yorgundum.Halsizdim. Bu yüzden savaşa yenik düşerek nefes alışverişimi kontrol etmeye çalıştım.Ve neden burda olduğumu, en son başıma neler geldiğini düşünmeye çalıştım.Zihnimi ilk defa haddinden fazla zorluyordum. Bu beni fazla yoruyordu.Bir şey hatırlamalıydım . En azından bir ipucu... Tabi ya! En son Gözyaşı Tepesi'ndeydim. Hayatımı iki kelimeyle açıklayan yerdeydim en son. Peki ya sonrası?

¤¤¤¤¤¤¤
Her çocuğun sadece kendinin bildiği ve keşfettiği bir yer vardır ya hani . Her duygusunda burada bulunmaktan kaçmayan gizli mahzenler gibiydi keşfettikleri yerler.Benim gizli mahzenimdi Gözyaşı Tepesi. Babamın beni buraya getirip " Burası benim yalnızlıktan ve umutsuzluktan kaçtığım yer kızım. Sadece mutsuz olduğunda değil mutluyken de buraya gelmelisin Ada. Eğer birini özlediğinde de...Adının gözyaşı olmasını takma.Buranın ismi değil, üstünde bulunan kişinin kaderi önemlidir.Bunu unutma canım kızım." O an anlamamıştım dediklerini.Yaşımın küçük olması bunda en önemli etkendi.Fakat şimdi daha iyi anlıyordum.

GÖZYAŞI ÌKSÌRÌHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin