ARİEL
Bana soracağınız soru, bunu nasıl yaptığımsa; bunu nasıl yapabildiğimi ben de bilmiyordum. Bazı şeyleri planlayamıyorsunuz, planlasanız bile işler pek istediğiniz gibi gitmeyebiliyor. Sizler kaderin şakacı bir yanı olduğunu söyleyebilirsiniz, ben onun yaşlı ve sıkılmış bir kadın olduğunu ve insanların başlarını belaya sokmasından delice zevk aldığını biliyorum. Eğer acıdan kıvranmayacağımı bilsem, onun hakkında başka şeyler bile söyleyebilirim ama hiyerarşi böyle bir şey, kendinden üstüne laf edemiyorsun.
Yanımdan geçen bir kafa – evet, kafa – beni düşüncelerden sıyırdı. Attığım ok hedefi bulmuş; Rushiel'in göğsüne saplanıp, girdiği noktadan kök salan zincirlerle onu bağlamıştı. Göğün ortasında çırpınan adam, ellerimden tüm bedenime yayılan beyaz alevler ve hiç kuşkusuz Ethan'ın hemen solumda duran ihtişamı savaşı duraklatmıştı. Bir süreliğine... Kalbimin üstünde açılan yara yavaşça kapanırken, Kaos zihnimin içinde "Zehir" diye mırladı. "Cehennemin karanlık deliklerinden çıkmış, Superbia'nın seni uyarmaya çalıştığı şey buymuş, altın kılıç altından değil, günahkar varlıkların öfkesinden yapılmış; o çukurdan asla çıkamayacak olanların."
Bende işe yaramıyor, diye düşündüm iç organlarım kendini yenilerken. Michael'da hiçbir hasar olmadığını biliyordum. Bunun için beni ömrümün son gününe kadar lanetleyebilirdi fakat her şeyi planlamış, en ufak ayrıntıyı kaçırmamak için bulabildiğim her an çalışmıştım. Şifacıların – kalkan özelliğini kullanabilen nadir şifacıların – nasıl çalıştığını, neler yapabildiğini öğrenmem uzun sürmüştü ama işin sonunda, bir şekilde sistemi öğrenmiştim. Tüm o şifacıların nasıl tükenip yok olduklarını okumuştum. Bu yüzden güç çekmek için kapı kapı dolaşmış, aklıma gelen her türlü hileyi bir kenara not etmiştim. Canlı bir kalkan olacaksam, savaşın sonuna kadar yaşamam gerekiyordu. Yaşamam içinde bulduğum her güç kaynağını sömürmem.
Kendimi düşüncelerden koparıp, yan tarafıma baktığımda oku savurmamdan bu yana en fazla birkaç saniye geçtiğini farkettim. Zaman yavaş işliyor ya da ben fazla hızlı düşünüyordum, bilmiyorum. Şu an bunun üstüne düşünecek durumda da değilim açıkçası. Okumu yaya sürüp, isyancı ordusuna doğrulturken onların çoktan Ethan'ın karşısında teslim olmuş olduklarını gördüm. Aralarından birkaçının kaçmak istediğin fakat etraflarının çevrili olduğunu düşündüğünü duyabiliyordum. Zİhinlerinin gürültücü kaosu bana ulaşıyor, içimdeki canavarı besliyordu. Korkularıyla beslendim, panikleriyle kendimden geçtim. Her geçen saniye daha da kuvvetleniyor, meydandakilerin üstüne attığım kalkanı daha da kalınlaştırıyordum. Tüm insanların derisinin üstündeydim ve tüm insanlar benim içimdeydi. Ben koca, aşılmaz bir sığınakmışım gibi.
Ben koca, aşılmaz bir sığınaktım.
Eğer bana saldırırlarsa, içimdekilere zarar vermeden düşmanımla birlikte kendimi de patlatacak bir sığınak.
***
"Savaş başladı sanıyorsan, yanılıyorsun" dedi Ethan yanımdan geçerken "Etrafı kokluyorlar, piyonlarını öne sürüp bizi yormaya çalışıyorlar."
Ve biz, oyunlarına geliyorduk. Çarpışan ırkları ve gökten onlara yardım etmeye çalışan muhafızları net olarak görebiliyordum. Elimdeki bıçağı bir iblisin gırtlağına savururken "Bir şey yap" diye bağırdım ona. Planları açık etmek istemediğini, gücünün tamamını şu an gösteremeyeceğini biliyordum fakat madem bu bir oyundu. Zihnimi onun zihnine doğru uzatırken; bunu ne kadar özlediğimi farkettim. Bir süredir kalkanlarımı güçlü tutmak için Michael dışında kimseyle bağlantı kurmuyor, kimseyi içime kabul etmiyordum. "Ethan" diye fısıldadım hissettiğim her şeyi tek bir kelimeye yükleyerek. "Bir şey yap, eğer başlamadıysa daha çok insan kurtarabiliriz. Daha çok önlem alabiliriz, bir şey yap."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaos - Gümüs Kanatlar Serisi III
FantasyOnu tanıyanların Ariel Silverfang hakkında söyleyebilecegi ilk sey bir tür bela mıknatısı olduguydu. Basta her sey onun için daha kolaydı, ugruna savasması gereken küçük bir ailesi varken bası cok daha az agrıyordu fakat dedigimiz gibi Ariel Silve...