İNSANLARI ALLAH'A ÇAĞIRAN ÇOCUK

281 9 2
                                    

Zamanın birinde bir kral ve büyücüsü vardı.Gel zaman git zaman büyücünün yaşı ilerlemiş ve ihtiyarlamıştı . Yaşı epeyce ilerleyen büyücü bir gün krala:

-artık iyice yaşlandım.Bana bir erkek çocuk bul da ona bildiklerimi öğreteyim. Ben öldükten sonra yerime onu görevlendirirsiniz, dedi ve kralın kendisine verdiği çocuğa büyü öğretmeye başladı.

Bu çocuk, yeni büyüler öğrenmek için her gün evinden çıkıp büyücünün yanına gidiyordu.Yine bir gün büyücüye giderken yolda yaşlı bir insan dikkatini çekti. Bu kişi, kendisini Allah'a ibadete adamış, yaşlı ve âlim bir insandı. Çocuk bu yaşlı adamla tanıştı ve onun sohbetlerinden çok zevk almaya başladı. Artık büyücüye gitmek için evden her çıktığında önce ona uğruyor, onun sohbetlerini dinliyor, daha sonra büyücünün yanına gidiyordu.

Çocuk bir gün saraya doğru giderken yolda bir kalabalık gördü. Insanlar , yolları üzerine yatmış ve kimseye geçit vermeyen vahşi bir hayvandan dolayı yolda kalmışlardı .Bu insanlar büyücü çocuğu görünce çok sevindiler ve:

-Hey şuraya bakın. Büyücünün talebesi geldi. O şimdi bir büyü yapar da bizi bu hayvandan kurtarır , dediler.

Bu sırada çocuğun aklına bir şey geldi ve içinden şöyle dedi :

-Şimdi tam zamanı.Büyücünün büyüleri mi , yoksa ihtiyar adamın anlattıkları mı doğru, şimdi anlayacağım.

Ardından hemen korkunç bir büyü yaptı. Halk bu büyüden çok korktu , ancak Hayvan yerinden hiç kıpırdamadı. Gerçeği anlayan çocuk ellerini açarak:

-Allah'ım! Eğer sen âlim zatın yaptıklarını büyücünün yaptıklarından daha çok seviyorsan bu hayvanı öldür, insanlar yollarına gitsinler, diyerek yerden bir taş aldı ve taşı hayvana attı. Hayvan oracıkta ölüverdi ve insanlar da yollarına devam ettiler.

Çocuk bütün bu olup bitenleri âlim kişiye anlatınca , ondan şu nasihati aldı:

-Evladım, sen şimdi mertebece benden üstünsün. Bundan ötürü imtihan edilebilirsin. İmtihan anında benden kimseye bahsetme.

Gün geçtikçe çocuk daha bir seviye kazandı ve meşhur oldu; öyleki yapmış olduğu dualarla körü, abraşı (bir tür cilt hastalığı) ve diger hastaları iyileştirmeye başladı. Artık ünü bütün ülkeye yayılmıştı. Derken, bir gün kralın kör olan bir yardımcısı , kendisini iyileştirmesi için çocuktan istekte bulundu. Çocuğun ona karşı cevabı:

-Ben kimseyi iyi edemem, ancak Allah iyi eder. Eğer Allah'a inanırsan, o sana şifa verir, şeklinde oldu.

Daha sonra da çocuk dua etti ve adamın gözleri açıldı. İyi olan adam , kralın yanına gelince, kral hayret etti ve bunu kimin yaptığını sordu. O da:

-Rabbim iyi etti, diye cevap verdi.

Kralın:

-Yani ben mi, sorusuna ise:

-Hayır , hem benim , hem de senin Rabbin olan Allah, cevabını verdi.

Kral:

-Senin benden başka Rabbin mi var? Sana bunları kim öğretti? Bana o kişinin ismini söyle, diye adama çıkışıp ona eziyet etmeye başladı.

Yapılan işkenceye dayanamayan adam, sonunda çocuğun ismini söyledi. Kral, çocuğu çağırtıp ondan da aynı cevabı alınca ona da işkence etmeye başladı. İşkenceyle bu inancı kimden öğrendiğini itiraf ettirmek istiyordu. İşkencelere daha fazla dayanamayan çocuk , ihtiyar adamın yerini söylemek zorunda kaldı.

Daha sonra kral , Allah'a inanan bu üç kişiyi de çağırarak dinlerinden dönmelerini istedi,aksi takdirde onları ölümle tehdit etti. Onlar inançlarında ısrar edince, yaşlı adamı ve kendi adamını testereden geçirdi. Çocuğa gelince, onu da yüksek bir dağdan aşağıya atmaları için adamlarına teslim etti. Dağdan atılacağı zaman çocuk:

-Allah'ım, beni bunlardan kurtar, diye dua edince, dağ aniden sarsıldı ve kralın adamları aşağı yuvarlanıverdi.

Kralın adamlarından biri kurtulmuştu. Bu kişi, tekrar kralın yanına geldi ve başlarından geçenleri anlattı. Kral, bu kez çocuğu başkalarına teslim etti ve eğer dininden dönmezse onu denizin derin bir yerine atmalarını emretti. Çocuk, duasıyla onlardan da kurtuldu ve krala gelerek , söylediklerini yapmadığı sürece kendisini öldüremeyeceği ni bildirdi. Ardından da insanları bir yere toplayıp, kendisini bir kütüğe bağlamasını, sonra da torbasından bir ok çıkararak, "Çocuğun Rabbi olan Allah'ın adıyla. "Diyerek atmasını ve ancak bu şekilde kendisini öldürebileceğini ifade etti. Kral, çocuğun söylediklerini yaptı. Ok, çocuğun bağrına saplandı ve çocuk öldü.

Baştan beri olup bitenleri izleyen halk ise, "Biz çocuğun Rabbine inandık."dediler. Zaten daha önce de çocuk, her vesileyle insanları bir olan Allah'a iman etmeye çağırmış ve çoklarının imanına vesile olmuştu. Bunun üzerine kral, hendekler kazdırıp içlerini ateşle doldurttu ve inananları o Hendeklere atıp yakmaya başladı.

Bu sırada ateşe atılacaklar arasında kucağında henüz konuşamayacak kadar küçük çocuğu olan bir anne de vardı. Bu kadın da diğerleri gibi krala değil Allah'a iman etmişti. Zaten onun suçu da, diğer inanan insanlar gibi sadece Allah'a iman etmiş olmasıydı. İçinde ateş yanan hendeğin başına getirilen kadın, anne şefkatinin gereği çocuğuyla birlikte ateşe atılmaktan endişe etmişti. Her anne gibi kendi canından daha çok yavrusunu düşünüyordu. Tam bu sırada Allah'ın izniyle kadının kucağındaki minik yavru dile Geldi ve şöyle dedi:

-Anneciğim! Sabret, zira sen hak üzeresin ve dosdoğru yoldasın.
Bu olağanüstü hadisenin vermiş olduğu güven ve teslimiyetle kadın, kendisini kucağındaki çocukla birlikte yükselen alevlerin içine atıverdi.

Son


Bu hikayeleri ben kafamdan yazmıyorum Yazar:Kemal Turan ın kitabından yazıyorum kitap çok güzel olduğu için alamayanlar için yazmak istedim

Normâlde bu gül Kokulu hikayelerin Kıssadan hisseleride var ama çok uzun ve biraz sıkıcı olduğu için yazmıyorum.

Gül Kokulu HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin