San Francisco Körfezi'ne 2,4 km uzaklıkta 9 hektar alana yayılmış olan Alcatraz Adası günümüzde bir çok esrarengiz yer gibi terk edilmiş bir vaziyette duruyor. Dünyaca ünlü suçlulardan ( Al Capone, Doc Barker, George Kelly v.s) bazılarına da ev sahipliği yapmış bu yer aslında konum olarak da korkunç bir yerde. Bir suçlunun bence gidebileceği son nokta burasıdır ki birçok suçluda aynı şeyi söyler. Zaten dört bir tarafı deniz ile çevrili ayrıca aşırı sıkı bir yönetim ve inanılmaz derecede sahip bir yapıya sahip. İnsanları çılgına çeviren şey onların özgürlüklerinin elinden alınmasıdır fakat suçlularda bu durum normal insanlara göre daha ağır basabiliyor. Gerek takıntılarından dolayı gerekse özgürlüklerine düşkünlüklerinden dolayı şimdiye kadar birçok suçlu bir çok hapishaneden kaçmaya kalkışmıştır, kaçma ya kalkışacaklardır da. Bu hapishane dünyanın en sıkı hapishanesi olsa da çoğu suçlu için bir şey fark etmeyip kaçma girişiminde bulunanlar çok olmuştur fakat buradan kaçabilmeyi kimse başaramamış ve izlediğim bir belgeselde sadece iç suçlu kaçabilmiş o günden sonra onlarında ne ölüsüne nede dirisine rastlanmıştır. National Geographic Channel 'da izlediğim bir Alcatraz belgeselinde ismini hatırlayamadığım eski bir mahkum konuşuyordu. Bu hapishane aşırı korkunç geliyormuş mahkumlara. Elektrnik bir sistem ile bütün hücre kapıları aynı anda açılıp aynı anda kapatılıyormuş. Mahkumlar hücrelerine girdikten sonra gardiyan kapıların kontrolünde duran görevliye sürgüle emri verirmiş kapılar kapanırken bir ses çıkarmış bu mahkumda; bu sesi duyduğunuzda mezara girdiğinizi hissedersiniz, burası sizin son durağınız dır. Diye bir açıklama yapmıştı. Zaten oranın nasıl bir his uyandırdığını mahkumun bu sözlerinden anlayabilirsiniz. Neyse efendim bu kadar Alcatraz özeti yeter gelelim asıl konumuza. Hee bu arada unutmadan Alcatraz Adası olarak da geçmekte bu yer ve yukarıda da dediğim gibi artık kullanılmıyor.
Burası o kadar meşhur bir yer ki ister istemez bir çok insanın kulağına gitmiştir. Hatta burada filmler bile çekildi işte en ilginç noktamıza geldik. Burası artık bir müze olarak kullanılıyor burayı ziyaret edenler kendi kendine kapanan hücre kapıları ve çığlıklar duyduklarından bahsediyorlar. Ayrıca burada çekilen bir filmde oyuncular çok zor anlar yaşamışlar. Kapıların kendi kendine açılıp kapanması özellikle böyle elektronik sisteme sahip bir yapıda çok ilginç. Büyükada daki Rum Yetimhanesi başlıktaki yazımın yorumlarında belirtmiştim yanlış hatırlamıyorsam insanların birde su bedeni varmış ve insanlar öldüklerinden genellikle su bedenleri bu hayatta kalırmış. Özellikle genç yaşta ölenlerin su bedenleri daha güçlü olurmuş ve bu sayede enteresan olaylar gerçekleşirmiş. Öyle bir ortamı dağıtmak için televizyon cep telefonu gibi eşyalar kullanmak yeterliymiş. Demişti Ata Nirun. Mantık yürütmemiz gerekirse orası bir hapishane ve doğal olarak yüzlerce insanı barındırmış. Kurtulamayacağım düşüncesiyle Kendini öldürenler de olmuş tabi ki belkide Ata Nirun 'un tasvir ettiği gibi hala su bedenleri o hapishanede uçuşuyor. Neler olup bittiğini bilen kişiler ile araştırma yapmadan bilemeyiz ama enteresan şeyler döndüğü de bir gerçek. İşin ilginç yanı Alcatraz tarihi ile detaylı bir bilgiye internet üzerinden ulaşmak mümkün fakat paranormal olayları ile ilgili çok kısa bilgiler mevcut. Bu konu hakkında da detaylı araştırma yapıp buradan güncel bilgilerimi yayınlamak istiyorum tabi ne kadar bilgi edinebilirim orası meçhul. Çoğu zaman bunu dile getirmişimdir ama genede dillendiriyorum bu adalarda var bir keramet. Kim bilir daha bilmediğimiz duymadığımız neler var neler.