'Gülümse'

137 27 18
                                    

Hatırlıyorum da; aylardan kasımdı. Küçüktük o zamanlar, bütün işimiz gırgır şamataydı. Lise ikinci sınıftım. Sessiz bir insan değildim o zamanlar. Çabuk arkadaş edinen, her şeyi dalgaya alan bir tiptim. Kısaca, umursamaz ve vurdum duymazın biriydim.

Birgün yine her zamanki gibi bizim ufak tayfa ile otururken bir kız geçti önümüzden. Başı öne eğikti. İlk defa görmüştüm onu okulda.

"Şuna bak tam bir kezban."

"Okulda böyle kızların olması üzüyor abi beni." Cümleleri yükseliyordu bizimkilerden. Kızın duyduğunu biliyordum ama aldırmadı. Biz ise dalga geçmeye devam ediyorduk öyle. Gülüyorduk, eğleniyorduk onun üzerinden. Kızın düşünceleri umurumuzda değildi. Zaten en fazla iki gün üzülür, sonra unuturdu her şeyi.

Aradan biraz zaman geçti. Kız bir daha hiç çıkmadı karşımıza. Belkide biz kızı görmeyi istemedik gözlerimizle. Aklımıza bile gelmiyordu. Taki o güne kadar.

Tek başıma bizim tayfa ile oturduğum yere gittim kafamı dinlemek için. İlk defa bank boş değildi. Bizim dalga geçtiğimiz kız oturuyordu orada öylece. Canı sıkkın gibiydi. Yanına oturduğumda kalkmaya yeltendi. Ürktüğünü düşünüyordum. ''Gitme.'' diye sessizce fısıldadım. Söylediğim kelime üzerine uzun uzun baktı gözlerime. Gitmedi. Sadece baktı öylece.

Biraz sessizce oturduktan sonra adını sordum, söylemedi. Hangi sınıf olduğunu sordum, yine söylemedi. Öğle arasının bitmesine az bir zaman kala sınıfına bırakmayı teklif ettim. Hiçbir şey demeden ayağa kalktı ve yürüdü. Bense onu takip ettim. Alt devrelerdendi. Bizim katın altındaki kattaydı sınıfı. ''Görüşürüz küçük.'' dediğimde arkasını dönüp sırasına oturdu. Arkadaşları olmadığı belliydi ama sınıfındakiler boş gözlerle bir ona bir bana bakıyordu. Şaşırmış gibiydiler.

Bir çocuğu durdurdum ve merakıma yenik düşüp sordum "Neden böyle bakıyorlar?" diye. O an öğrendim ve gözlerim iri iri açıldı. Meğer bizim kızın dili yokmuş. İki sene önce balkondan aşağı düşmüş ve o sıra dili kopmuş. O yüzden cevap vermiyormuş. Zaten hiç görmemişler gülümsediğini. İçine kapanıkmış. Adı ise Umut'muş.

Bu olayı öğrendikten sonra daha bir bağlandım o kıza. Bir amacım vardı artık. Onu gülümsetmeliydim. Elimden gelen her şeyi yaptım. Bütün günüm onunla geçiyordu. Benle mutlu olduğu belliydi ama gülümsemiyordu.

Son senedeydik artık. Arkadaşlarım bile alışmıştı Umut'a. Onlar bile gülümsetmeye, mutlu etmeye çalışıyordu benim umudumu. Ama beceremedi kimse. Lise'nin son günü beraber bir kafeye giderken hızlıca gelen bir araba bitirdi tüm umutları. Evet, Umut'a çarpmıştı araba. Benim gülümsemeye uğraştığım ama beceremediğim küçük kızıma.

"Ağlama güzelim geçecek hepsi." dediğimde, konuşmaya çabaladı kendince. Gözlerinden akan yaşları ellerimle silerken sadece bir kelime tekrarlıyordum. 'Ölme.' Bu onun sonuydu biliyordum ama bilmek istemiyordum. "Hadi güzelim gülümse bir kez." ağlayarak gülümsedi ilk ve son kez. Sarılmak istedim o an ona ama ambulans gelip götürdü onu benden. Onu sevdiğimi söyleyemeden gitti. İtiraf edemedim hiçbir zaman. Umut kelimesinin anlamı yoktu artık. Benim umudum onun gülümsemesiydi. Oda bitti bende sessizliğe ilk adımımı atıp kendimi bitirdim.

Geçmişten Gelen MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin