Na bunu, Luxiuse ve Kaisoolata'ya ithaf ediyorummm
-paragraf yorumlarına aşık olan patili şiy
ㄧㄧㄧ
Jongin asansörden fırladığı gibi, sabırlı olmaya özen göstererek zile bastıktan sonra, açılan kapıdan karşısına çıkan kadına gülümseyerek "Merhaba Bayan D.O, Kyungsoo evde mi?" diye sordu ve içerideki televizyondan gelen ilahi sesi, sorusuna cevap veren kadının sesine karıştı.
"Günlerden cumartesi ve onu bilirsin, henüz uyandı. Yani hala evde." Bayan D.O omuzlarının biraz üzerinde biten saçlarını eliyle gelişi güzel düzeltip kenara çekildi.
Esmer, ayakkabılarından kurtulup içeri birkaç adım atarken şimdi ilahi sesini daha net duyabiliyordu. Sadece yere bakmakla yetindi fakat arkasından gelen tedirgin ses, büyüğe dönmesine neden olmuştu.
"Belki biliyorsundur, Kyungsoo kız arkadaşından ayrıldı ve biraz üzgün. Onu mutlu edecek bir şeyler yaparsan, gerçekten çok minnettar olurum." Kyungsoo'nun annesi oğlu için endişeli görünüyordu ve bu Jongin'in vicdanını sızlatmıştı.
"Oh, bunu konuştuk. Bugün onu pikniğe götüreceğim. Her şeyi hazırladım." Zarif gülümsemesiyle konuştuğunda, büyük kadının yüzü aydınlanması, içini biraz olsun rahatlatmıştı. "Gerçekten mi? Ne düşünceli bir çocuksun!"
"Teşekkür ederim, müsaadenizle onu almaya geldim." Sorar gibi bakması üzerine, onaylar bir baş sallama aldı ve saygısını sunup eğildikten sonra, uzun holde adımlarını ilerletirken duvardaki büyük haçın yanından geçerek tanıdık odaya girdi.
Ardından kapattığı kapıyla, hala yatakta aylak aylak uzanan çocuğun ona dönmesi bir oldu.
"Jong-ah..." Kyungsoo o uykulu, sevimli yüzüyle gülümsedi. "Seni özledim."
Yanağını hafifçe yastığına sürtüp çenesinin altında duran ellerini çekti ve yatağının üzerini pat patladı. "Buraya gel."Biraz aşırı istek ve uzun bacaklar eşliğinde gelen hızla, Jongin soluğu onun yanında alıp hala uzanan çocuğun hemen dibine oturarak dudaklarını, yeni uyandığı için daha da öpülesi olan dudaklara bastırıldıktan sonra mırıldandı. "Sevgilinden ayrılmak senin için zor olmalı."
"Aman ne demezsin. Hayali sevgilim beni çok pişman edecek kesin." İkisi de Kyungsoo'nun cevabına güldüğünde, Jongin kollarını onun etrafına sarmaladı. "Nice senelere."
Kyungsoo onu göğsüne çeken kollarının üzerinde elini gezdirerek bakışlarını Jongin'e çevirdi. "Çıkmaya başlayalı iki sene oldu. Zaman ne kadar hızlı akıyor." Başının üzerinde gezinen dudaklar uykusunu bir kez daha getirirken huysuzlanarak kafasını kaldırdı çünkü şuan için istediği son şey uyumaktı.
"Bugün ne yapacağız?" Kyungsoo doğrulup başparmağını Jongin'in yüzünde gezdirirken, esmer olan gülümseyerek kapattığı gözlerinden tekini açtı ve biraz uzağındaki uykulu yüzü izledi. "Dalıp gitme, ne yapacağız?" Kyungsoo hala Jongin'in yüzünde duran eliyle diğerinin yanağını sıktığında, Jongin onu kolları arasında iyice tuttu ve doğrulup diğerini kucağına oturttu.
"Piknik yapmaya gideceğiz ama gideceğimiz yer biraz uzak." İkinci yıllarını, sessiz, baş başa ve güzel manzaraya sahip bir yerde geçirmek Jongin için şahaneydi ve Kyungsoo içinde öyle olmasını umuyordu.
"Biraz kafa dinleriz, sadece biz oluruz." dedikleriyle Kyungsoo iç çekerek kollarını diğerine daha sıkı sardı ve "Sadece biz." Dedi. "Kulağa harika geliyor."
"Ve düşündüm ki," Jongin biraz kızardığı için, Kyungsoo görmesin diye onun kafasını göğsüne bastırarak devam etti. "Benzer giyiniriz... Çift gibi?"