Aradan bir saat civarı bi zaman geçti hoca çıktı. Yüzünden düşen bin parça. Oturdu gözleri dolmuş bana bakıyordu. Ben konuşamadım bile. Suat abi hocam ne oldu dedi ardından öyle bi yutkundu ki hocayı öyle gördükten sonra büsbütün korkmuştu Suat abide. Hoca olayın aslını anlatmaya başladı. Evlatlarım biraz önce meseleyi anlamak için davette bulundum ve iki kabileden birer elçi geldi (kabile isimlerini değiştirmek zorundayım nedeni lütfen bende kalsın) Berzah kabilesi illet bir kabiledir arkalarındada denizlerin şahı dedikleri ..... cini vardır. Bu kabile bi kitabın peşinde bu kitabı bi cin alim yazmış ve cinler aleminden kim bu kitabı ele geçirirse mutlak bir güce kavuşacak istediği tüm cinleri ve insanları etkisine alacak kudrette bi bigiye sahip kitap. Başka bir kabile olan huteyn kabileside bu kitabın bulunmasını istemiyor çünkü berzah kabilesiyle düşmanlar hatta aralarında bi anlaşma yapmışlar anlaşma şartlarından biride bu kitabın peşine kimsenin düşmemesi yönünde zaten önceden bu iki kabile arasında kan davası varmış. Fakat sonra ne olduysa anlaşma bozuluyor. Kitabı yazan cin yaptığı hatanın farkına varıyor ve kitabı çok büyük bir alime ve kitabı saklayabilecek tek dostuna veriyor. Yani senin dedene. Deden kitabı alıyor ve saklıyor ayrıca huteyn kabilesiyle anlaşma yapıyor. Anlaşma gereği deden kitabı saklayacak bunun karşılığında huteyn kabilesi dedenin soyunu mutlak şekilde koruyacak. Berzah kabilesinden gelen elçide doğruladı bunları. Ben ve Suat abi pür dikkat tüylerimiz diken diken hocanın anlattıklarını dinliyorduk. Suat abi hocam anlamadığım nokta şu yani anlaşma bozulduktan sonra kitabı yazan cin Nihatın dedesine kitabı veriyor ve dedeside kitabı Nihata emanet ediyor. Evet aynen öyle dedi hoca. Peki hocam neden şimdi düştüler kitabın peşine Nihat yirmi üç yaşında dedesi ölünce emanet etse yirmi yıl olur. Yirmi yıldır neyi bekliyordu. Varisi tespit etmeyi, emin olmayı ve olgunlaşmasını beklemeyi. Nihat küçükken böyle şeyler yaşasaydı aklını yitirebilirdi buda onların planını suya düşürürdü yani uygun zamanı beklediler ayrıca dedesindeyken böyle bi şeye cüret edemediler belkide, çünkü Nihatın dedesi besbelli büyük bi alimdi ama Nihat öyle değil.. Olanları anlamaya çalışıyordum lan dede nasıl bi şeyin içine soktun beni diye düşünürken silkinip odaklanmaya çalıştım ardından hocam peki dedem kitabı neden yok etmemiş yada neden hiç bulunamayacak bi yere saklamamış ve arkasında kitabın yerini bilecek bi insan bırakmış ki. Hoca gayet basit oğlum huteyn kabilesi güç olarak hatırı sayılır bir kabiledir. Ama gel gör ki berzah kabilesinin arkasında ..... denizlerin şahı var. Amansız acımasız ve Allaha inanmayan bir cindir o. Hatta Hz. Süleyman a.s'ın lanet okuduğu bir cinin soyundandır. İşte tüm dengeleri bu cin bozuyor. Onu görmüştün oğlum rüyandaki büyük karartı oydu korkudan ölmemen için göstermemiş kendini. Off yarabbim duvarlar üstüme üstüme geliyordu patlayacaktım nerdeyse, bembeyaz olmuştum. Ardından hoca devam etti oğlum dedi deden, kitabı yazan cin ve huteyn kabilesi dostmuş. Dedene kitap gelince kitabı saklamış sorduğun sorunun cevabıysa bu kitabın huteyn kabilesinin bir nevi hayat sigortası olması. Eğer ki berzah kabilesi huteyn kabilesini yok etmeye başlarsa varis bu kitabı huteyn kabilesinin ileri gelenlerinden birine teslim etmek zorundadır. Suat abi baya heyecanlı hocam bu iyi bi şey değil mi o zaman hiçbir şey yapamazlar elleri kolları bağlı dedi ama hocanın o sözleri ikimizinde resmen altımıza s.çmamıza sebep oldu. Hoca yere baktı ve bir iç çekti olum denizlerin şahı kendisinden daha büyük bir güç istemiyor. Allahı unutmuş ama kitabı biliyor ve onu ele geçirmek, en kötü ihtimal kimsenin eline geçmeden yok etmek istiyor. Huteyn kabilesinden ölenler var. Yani kıyıma başlamışlar. Kitabı vermek zorundasın oğlum dedi. Hocam ne kitabı Allah aşkına aradıkları şey bende değil bu nasıl olur dedim hem kitabı alırlarsa bile beni suat abiyi o kabileyi herkesi öldürecekler bu apaçık belli nerede saklıysa bırakalım orda kalsın. Olmaz oğlum huteyn kabilesini yok ederlerse onlara dur diyecek bi güçte kalmayacak yani kitaba ihtiyaçları kalmayabilecek o yüzden seni öldürüp kitabın sonsuza dek saklı kalmasını sağlayabilecekler. Hoca her ihtimali düşünmüştü mükemmel bi zekası vardı hayran kaldım arkadaş Allahtan böyle zeki bi insan yanımızdaydı. Suat abiye döndüm napacaz abi dedim. Napacaz Nihat kitabı bulup getirecez dedi. İyide nasıl getireceğiz abi nerdedir nasıl bi şeydir bilmiyoruz diye bağırdım, farkına sonradan vardım ama. İlk defa Suat abiye sesimi yükseltmiştim psikolojim alt üst olmuştu resmen. Suat abi sakin ol Nihat zor durumdasın hatta artık hepimiz karıştık bu işe birlikte çözeceğiz dedi. Ama nasıl dedim hocaya yalvarır vaziyette bakıyordm. Hoca nenenin yanına gideceğiz bizi anlıyacaktır. Nenen olmadan bulamayız eminim buna dedi Ahmet hoca ama önce taraf seçme vakti. Ne tarafı dedik aynı anda Suat abiyle . Huteyn mi berzah mı cevap bekliyorlar dedi ikiside teklifte bulundular cevap bekliyorlar ikiside kitabı istedi hemen hemen aynı teklifte bulundu ama huteyn kabilesinin dednle dost olduğunu anladım çünkü dedenden ilk onlar bahsetti ve tüm bu ayrıntılara onlar girdi. Berzah kabilesinin elçisi ise tehditler savurmaktan, kırıp dökmekten başka bi şey yapmadı size sormak zorundayım dedi. Suat abi konuştuklarımızı duymuşlardır zaten dedi. Ahmet hoca hayır olum iki kabilede karar alana kadar eve yaklaşmamaya dair söz verdiler dedi. Hocam az çok belli değil mi dedim. Suat abi evet hocam siz olmasanız mesele nedir ne dildir anlamayacaktık bile dedi. Hoca tamam dedi. Ahmet hoca derin bi nefes aldı ayağa kalktı bekleyin deyip odaya geçti. Suat abiye döndüm abi şimdi nolacak resmen kendi içlerinde bi savaşa katılmışız nasıl çıkacaz bu işin içinden dedim. Suat abi korktuğu belli olmasına rağmen bana bakarak gülümsedi. Korkma Nihat korkarsak kaybederiz hoca yanımızda dedene bulaşamadıkları gibi onada bulaşamazlar. Bi nebze olsun rahatlamıştım. Resmen cinlerle anlaşma yapmıştık ama. Bu büyük hemde çok büyük bi sorundu. Ama yapacak tek şey vardı oda kitabı bulmak.
880 kelime