4. BÖLÜM

165 15 21
                                    


Nehir ve babası Ahmet Bey o gün okuldan eve üzücü ve pek rastlanmayan sorunlarının bunaltıcı yüküyle dönmüşlerdi. Eve döndüklerinde Ahmet Bey her zamanki o mülayim tavrıyla, kızım neler oluyor, nedir bu işin aslı yollu bir konuşma yapmak istemiş, ancak hızla odasına kaçıp hıçkırıklara boğulan Nehir'in tavrı yüzünden bu pek mümkün olamamıştı.

Takip eden günlerde Nehir iyice içine kapanmış ve doğru dürüst hiç kimseyle konuşmaz olmuştu. Lisenin son sınıfındaydı ve üniversite sınavına az bir zaman kalmıştı ama buna rağmen Nehir artık o okula gitmek istemiyordu.

Müjgan Hanım'ın durumla yüzleşmesi çok zor olmuştu. Her şeyin makine düzeninde tıkır tıkır işlemesinden yana olan, alışılmış düzene ve normalliğe tapan bir kadın olarak onun böyle bir şeyi kolayca kabul etmesi beklenemezdi elbette.

Müjgan Hanım, hep bir şey var bu çocukta diye düşünmüştü. Nehir daha iki yaşındayken ona etek ve kilotlu çorap giydirmek için nasıl cebelleştiğini ve onun bunları giymemek için nasıl direndiğini anımsadı. Sonra kreşe giderken öğretmeni Nalan Hanım'a aşık olmuştu Nehir ve ben büyüyünce onunla evleneceğim diyordu. Cinsiyet yine şaşmıştı. Müjgan Hanım içi sızlayarak biricik kızı Nehir'ini düşünmeye devam etti. Cinsiyet duygusu gelişsin diye Nehir'e aldığı gelinlik ve damatlığın başına gelenleri düşününce dudaklarının kenarına yerleşiveren buruk gülümsemeyi engelleyemedi. Nehir yine yapacağını yapmış ve gelinliği damada, damatlığı da geline giydirmişti.

Şimdi düşününce ve parçaları birleştirince anlıyordu ki kızı Nehir farklı bir çocuktu. O, hep farklı olmuştu. Örneğin yaşı dolayısıyla ilkokula bir ay geç başlamak zorunda kaldığı için Nehir'e üniforma bulamamışlar ve diktirmek zorunda kalmışlardı. Terzi, bir model seç dediğinde Nehir erkekler için olan modeli seçmişti. O olmaz, sen kızsın, şunlardan birini seç diye kızlar için olan modelleri gösterdiğinde ise bu defa gidip en sade olan modeli seçmişti. Demek şimdi durum bu noktaya gelmişti. Demek ki hayatta X'ler sebepsizce Y'ye dönüşebiliyordu. Oysa matematikte böyle değildi ve orda her şey daha anlaşılabilir durumdaydı. Acaba kızı nasıl duygular yaşıyordu? İç dünyası nasıldı? Ezelden beri anne babasına çok yakın bir çocuk değildi zaten. Acaba tek başına bu kadar acıyla başedebiliyor muydu? Müjgan Hanım'ın ağzından belli belirsiz Nehir, bahtsız Nehir'im sözcükleri çıkarken gözlerinden de birkaç damla yaş istemsizce süzülüvermişti.

Durum Nehir'in babası Ahmet Bey için de sarsıcıydı. Acaba güzel kızı Nehir nasıl bir ruh hali içindeydi? Olan bitende kendi hatası var mıydı acaba? Nehir'e erkek bir model sunmayı becerememiş miydi yoksa? Aralarındaki bağ yeterince güçlü olmadığı için mi Nehir farklı arayışlara girmişti? Bu ve benzeri sorular Ahmet Bey'in kafasında dönüp duruyordu.

Ahmet Bey şimdi düşünüyordu da kızı Nehir genellikle top oyunları sever ve daha çok erkeklerle oynardı. Bir doğum gününde ona aldığı spor ayakkabısını ne kadar da sevmişti. Nehir'i hep erkeklerle görüp içten içe, aferin benim erkek Fatma'ma, erkeklerle nasıl da başa çıkıyor diye gururlandığını anımsadı.

Evet Nehir'le hiçbir zaman Derin ve Tarık'la oldukları kadar yakın olamamışlardı ama bu daha çok onun tercihiydi. En azından Ahmet Bey böyle düşünüyordu. Eğer aralarındaki bu uzaklık böyle bir arayışa yol açmış ve Nehir'in kafasını karıştırmışsa Ahmet Bey kendisini asla bağışlayamazdı. Ah benim bahtsız kızım, durgun suyum, Nehir'im diye inledi Ahmet Bey. Gözleri dolmuştu ve içinde bir sızı hissetti. Adeta dokunsalar ağlayacaktı.

Nehir de günlerdir kapandığı odasında kendi muhasebesini yapıyordu. Nasıl hissettiğini en iyi o biliyordu sonuçta. Yıllardır bastırdığı, gizlediği şeyler bir yerde patlamıştı işte. Şimdi sahip olduğu bu harika kız bedeni içinde hiç ama hiç rahat değildi. Ona göre Tanrı onu ruhuyla, içiyle eşleşmeyen farklı bir bedene koymuştu ve bu da kendi suçu olamazdı herhalde. Ortada bir suçlu yoktu, sadece yüzleşmeleri gereken bir durum, bir sonuç vardı.

Aşk Derin MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin