Herobrine

28 2 0
                                    


Steve salı günü evinde yumuşak yatağında yatarak kitap okuyordu. Kitabı bir hikaye
kitabıydı ismi Minecraft Efsanesi'ydi. Minecraft adında bir dünya olduğunu iddia eden bir hayal kitabıydı. Steve gerçekten böyle bir yer olduğunu düşünüyordu. Minecraft kitabının oyununu hayal oyunlarıyla ilgilenen bir firma değil strateji ile ilgilenen bir firma çıkarmıştı. Steve sürekli o oyunu oynuyordu. Amerika'nın Detroit şehrinde yaşayan Steve zengin ve para harcamayı seven birisiydi ve son zamanlarda canı çok sıkılıyordu. İyi bir ada tatili güzel olur diye düşündü ve kız arkadaşını arayıp yarın için helikopter hazırlatmasını söyledi. Steve geceyi sıkıntıyla geçirdi. Sonunda sabah olmuştu beklediği an geldi. Çok heyecanlı bir şekilde dişlerini fırçalıyordu. Kıyafetlerini dolabından hızlı bir şekilde seçerek aldı. Heyecandan sadece bir kıyafet almıştı. Nasıl olur da böyle bir şeyi unutabilirdi ? Kız arkadaşı Steve'i aradı ve helikopter alanına gelmesini söyledi. Steve helikoptere ulaştı ve kapısına zor bir şekilde tutunarak kendini helikopterin içine doğru çekti. Kız arkadaşı da geldi fakat yanında Steve 'in sevmediği erkek kardeşi vardı. Steve biraz bozulsa da bir adaya gideceği için çok sevinçliydi. İçinde kelebekler uçuşuyordu. Helikopter bakımından sonra pilot geldi ve helikopter havalandı. Yaklaşık 1 buçuk saat sonra herhangi bir adaya gideceklerdi. 1 buçuk saat bir türlü geçmek bilmedi. Adayı buldular ve Steve bir delilik yapıp paraşütle atlayalım dedi. Üçü birlikte sırtlarına çantayı takıp atladılar. Steve yere yaklaşınca paraşütünü açtı ve adaya yavaş bir iniş yaptı. İlk atladığı için diğer ikisinden önce indi ve onlara bakıyordu. Kız arkadaşına çok fazla bağırarak yön değiştirmesini söyledi. Denize iniyordu kız. Steve'de kız arkadaşı da yüzme bilmiyordu. Oysa Steve'in yüzme kursu kaydı boşuna duruyordu. Her zaman bir neden çıkarır kursa gitmezdi. Kız arkadaşı tam denize düşeceği an denizden bir köpekbalığı havada kızı yedi. Steve bağırarak ağlamaya başladı. Daha sonra erkek kardeşini unuttuğunu farketti etrafa baktı fakat onu göremedi. Helikopterde çoktan gitmişti. Steve erkek kardeşiyle tıpa tıp aynıydı fakat sadece göz renkleri farklıydı ve buraya gelirken aynı kıyafeti giymişlerdi.
Steve sadece adada oturarak yardım bekliyordu. Telefonu da yanında değildi. En sonunda gece oldu.
Gece olmuştu ve Steve ' in karnı çok acıkmıştı. Etrafı araştırmak aklına geldi yavaş yavaş titreyerek yürüyordu. Yeraltından bir ses duyduğunu zannetti. Sanki tahtaları birbirine çarptırma sesi gibiydi. Ürktü ve yoluna devam etti. Dolunay belirmeye başlamıştı ve heryer karanlığa gömüldü. İlerleyince karşısına bir tavuk çıktı. Steve tavuğu kovaladı ve yumruk atarak öldürdü. Ateş aradı fakat bulamayınca çiğ çiğ tavuk etini yemeye başladı. O tavuk etini yerken sadece mor iki göz büyüklügünde kareler gördü ve bunlar birden yok oldu. Yok olunca çok garip bir ses çıkardı. Steve arkasında birisinin durduğunu yansıyan ve neredeyse görünmeye gölgeden anladı. Arkasını yavaşca dönerken ''şşşşş'' diye bir ses duydu. O an aklına Minecraft Efsanesi adlı kitabındaki Creeper ismindeki yeşil sinir bozucu ses çıkararak patlayan ve güneşten etkilenmeyen yaratık geldi. Olağan gücüyle ileriye atıldı ve koşmaya başladı. Koşarken bir patlama sesi duydu ve yavaşça etrafa bakarak kaçtığı yere döndü. Yerde koskocaman oyuk açılmıştı ve içinde kömür madeni vardı. Steve bu şekilde sabaha kadar koşarak,kaçarak hayatta kalmaya çalıştı. Sonunda güneş yüzünü gösterdi. Steve çok mutlu olmuştu. Eğer Minecraft adasındaysam diye düşündü ve neler yapabileceğini aklına getirdi. Yerden toprak topladı ve bu toprakları dizerek kendisi ayakta dururken ayağının boyuna gelen bir alan çizdi. Sonra ağaçlara yöneldi ve dalları koparmaya başladı. Yavaş yavaş büyük dallar elde etti. Küçük dallara eliyle şekil vererek düz bir sopa haline getirmeye çalıştı. Büyük dalları ise sopaların üzerine koydu. Minik ve ince dallar sayesinde onları birbirine bağlayarak sabitledi. Yerde patlama sonucu oluşan çukura baktı ve içindeki taş parçalarından birisini aldı. Onun yardımı ile baltasının ucunu keskinleştirdi. Bir ağacın yanına gitti ve ağaca sert şekilde vurmaya başladı. Yavaş yavaş odun topluyordu karnı çok acıkmıştı. Fakat açlığı unutmaya çalıştı geçen gece gibi sokakta yaşamak istemiyordu. Ağaçları bloklar haline getirip kendisine küçük bir klube yapmayı planlıyordu. Yeterince odun toplayınca bunları elindeki balta ile kare bloklar haline getirdi. Blokları ilk sıraya kare olarak dizdi ve yaşayabileceği kadar bir ortam oluştuğunu düşündü. Daha sonra üstlerinede yavaş yavaş blok koydu. Yeterince yükseldiği zaman üstünü nasıl kapatacağını düşündü. Bu sefer aklına şöyle bir fikir geldi. Yaptığı tahta blokları orta boy sopa haline getirecekti. Tavan olarak üste odunları dizecekti ve bazı odunlarının altına yere kadar inen sopayı koyacaktı. Biraz tehlikeliydi ama soğuk ve gecenin azılı düşmanlarından korunmak için yapabileceği birşey yoktu. En azından şimdilik öyleydi. Sonunda evini bitirdi ve evine kapı yapmayı düşündü bu sırada karnından gelen gulululu sesini aldırmadı. Yaptığı bloklardan bazılarını üst üste koyup ince dallarla birbirine bağladı ve bunu ince uzun kapı şeklinde kesti. Kapı kolu falan olmayacaktı sadece iterek açılan bir kapı yaptı. Onuda boşluğa yerleştirdi. İçerisi çok karanlık olmuştu. Aklına kömür kullanarak ateş yakıp meşale yapmak geldi. Dışarıya çıktı güneş batıyordu. Kömürü toplamaya çalıştı. Elindeki tahta baltayı kullanıyordu. Sonunda taşı parçaladı arasındaki kömürü alacağını düşünüyordu ama bir baktı kömür ezilmiş ve toz haline gelmiş. Artık kullanılamazdı. Ümitsiz bir şekilde evine döndü. Evinde fazlasıyla odun vardı. Steve'in karnı çok acıkmıştı
Kendi yaptığı kulübeye vardığında aklına cam yapmak geldi. Fakat camı nasıl yapacaktı. Camın kum yakılarak yapıldığını biliyordu. Gece yarısı evinde kendisine tahtadan bir torna tezgahı yaptı ve torna tezgahına birkaç tahta ve sopa koydu. Önceden yaptığı ve parçalanmak üzere olan baltasıyla sopayı sertleştirdi. Kılıç yapacaktı ve kılıç için sopa şeklinde bir tahta daha aldı. Küçük dallarla sopaları birbirine bağladı ve kılıç şeklinde keskinleştirdi. Denemek için dışarıya çıktı hem deneyecekti hemde yemek bulacaktı. Fakat kaybolmaktan ve yaptığı evi birdaha bulamamaktan korkuyordu. Burası bir adaydı fakat büyükde olabilirdi küçükte. Riske giremezdi. Dışarıda sessiz adımlarla yürüdü. Ta ki kemik çarpması gibi bir ses duyana kadar. O sesi duyunca panikledi koşmaya başladı arkasına baktı ve bir iskelet ok atıyordu. İskelet peşinden gelmemişti bu yüzden şanslıydı ve hiç bir ok kendisine saplanmadı. Sağına baktı ve büyük bir çığlık attı. Çünkü sağında 3 tane domuz vardı. Hemen domuzlara saldırdı ve üçünüde kılıcı ile parçalara ayırdı. Etleri yerden topladıktan sonra hızlı adımlarla evine gitti. Evine gelince yavaşladı ve korkuya kapıldı çünkü evinin önünde siyah ince uzun bacaklı uzun kolları olan ve mor gözleri olan birşey duruyordu. Adamın evinin önundeki topraktan blokları taşıyordu. Korkudan ona bakamadı ve koşarak evine girmeyi düşündü. Koştu koştu ve ona bakarak ilk gece açılan çukurdan karşıya atladı. Yaratık ona baktığını anlayınca Steve'e korkutucu şekilde dik dik baktı ve yanına ışınlandı. Steve yaratığa vuramadan tekrar Steve'in arkasında belirdi. Steve bir kaç kere yaratığa vurdu fakat öldüremeden yaratık yok oldu. Steve evine girdi ve etleri pişirmek istedi fakat ateşi yoktu. Açlıktan ölmemek için bazılarını çiğ çiğ yedi ve diğerlerini evinde saklamaya karar verdi. Steve daha sonra tahtalarla aynı şekilde torna tezgahında biraz uğraşarak kendisine kürek,kazma,balta, gibi aletler yaptı. Kürek ile evinin köşesinden aşağıya doğru kazmaya başlayan Steve açlığını giderdiği için mutluydu. Fakat hala buradan kurtulmak istiyordu. Yavaş yavaş aşağıya doğru kazdı. Kazdığı yerleri merdiven gibi yapıyordu çünkü geriye çıkmasını bu şekilde kolaylaştırabilirdi. Bir adada yeraltında toprakların arasında örümceklerle boğuşmak çok kötü birşey olur diye düşünmüştü. Kazarken taş gördü ve kazma ile daha kolay kırıldığını farketti. Sürekli kazıryordu. Yaklaşık 20 tane taş toplayınca bunları blok haline getirdi. Torna tezgahında sopa ile taş kullanarak kılıç ve kazma yaptı. Dışarıya baktı sabah olduğunu aldırmadı. Kazarak belki buradan kurtulurum diye düşündü. Bu arada kardeşini merak ediyordu acaba o da buraya mı düştü diye. Kız arkadaşının ölümü aklına geldi ve başka şeyler düşünmeye çalıştı. Kazıyordu hala evet çok aşağıya inmişti. Duvarlara baktı ve birisinde siyah kömür olduğunu gördü taş kazma ile kazarak aldı. Fakat daha fazla aşağıya gidemedi çünkü çok karanlık olmuştu. Kömürü bulmak bunun içinde işine yarayacaktı. Yukarıya çıktığında tekrar geceydi ve kapısının önünde iki beyaz göz farketti. Fakat gözler ona bakıldığını anlayınca kayboldu. Steve çok korkmuştu Minecraft Efsanesi kitabında beyaz gözlü hiçbir yaratık yazmıyordu. Kardeşi ona bir şaka yapıyor olabilir mi diye düşündü. Korka korka dışarıya çıkmak için kapıya yöneldi.
Kapının yanına yaklaştı kapıyı itmeye hazırlanıyordu. Yağmur yağmaya başlamıştı. Heralde kazı yaparken başladı diye düşündü. Sert bir şimsek kulaklarını zonklattı. Kapıyı sakince ittirdi. İçeriden bakınca kimse yok gibiydi. Dışarıya çıktı ve ilk önce etrafa dikkatlice baktı. Kimseyi göremedi. Kapısının önüne sign koyulmuştu. Üzerinde burayı terket,öleceksin. Yazıyordu çok korktu ve ağlamaya başladı elindeki taş kılıcı ile sağa sola bağırarak yürüyordu. Evinin arkasına gitti arkayada not bırakılmıştı. Okudu şöyle yazıyordu.

MİNECRAFTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin