N.S.Ö-1.yy(Nükleer Savaş Öncesi)M.S 21.yy son çeyreğinde insanoğlu kanlı bir sabaha uyanacağından habersizdi. İkinci dünya savaşından sonra barışı korumak için kurulmuş cemiyetler başarısız olmuştu. Devletler birbirlerine karşı koz olarak kullandıkları terör örgütlerinin ellerinden sıyrılarak kontrolden çıkışını izlemekle yetinmişlerdi. Her gün farklı amaçlar için kurulan ve gelişen insan hakları şemsiyesine sıkı sıkıya sarılarak sinsice yayılan örgütlerin bazıları önüne geçilmesi imkansız şekilde güçlenmişti. Bilimin hızla yayılması ve her tür bilgiye ulaşmanın iyice kolaylaşması sadece güçlü devletlerin elinde bulunduğunu sandığı teknolojik araçların farklı güçlerin eline geçmesine neden olmuştu. Devletlerin birbirine göz dağı vermek için yıllarca geliştirmeye milyarlarca dolar para harcadığı nükleer silahların terör örgütlerinin eline geçtiği haberleri bir andan tüm dünyada yankı uyandırdı. Bu teknolojinin kontrol altında olduğuna yönelik devletlerin açıklamaları aslında insanları kontrol altında tutmak için uydurulan senaryolardan biriydi. Sonunda belli bir kurallara bağlı olmayan ve BM çatısı altında temsil edilmeyen oluşumlar güç mücadelesinden faydalanarak gerçekten nükleer silahlar elde etmişler ve bunu fısıltı gazetesi ile tüm dünya basınına yaymışlardı. İnsanlar olası en kötü senaryoları düşünmekten çok uzak, duyumların birer dedikodu olduğunu 'güvenilir' devlet yetkililerinden teyit ettiriyorlardı. Asıl olan kapalı kapılar ardında birer sağlam koza dönüşmüş nükleer silahlar karşılığında verilmesi istenilenlerin pazarlıkları yapılıyordu. Bu pazarlık sadece belli başlı devletlerle değil neredeyse tüm büyük devletlerle yapılıyordu. Bu pazarlıklarda başlangıçta verilmesi imkansız gibi düşünülen tavizler hemen verilir olmuştu. Ancak sanki bir kıyamet senaryosu arayışında olan örgüt temsilcilerinin amacının sadece zaman kazanmak olduğu sonradan anlaşılacaktı. Tek amaçları oyalama taktikleri kullanarak daha fazla dünyaya nasıl zarar vereceklerini ve kıyamet senaryoları için gereken zamanı hesaplamaktı.
Bu sırada insanlar sanal dünyanın bağımlısı olmuş halde yaşadıklarından, karşı karşıya oldukları tehlikenin farkında değildiler. Artık ağır işleri yapacak robotlar o kadar çok yaygınlaşmıştı ki insanlara ancak basit işler kalmıştı. Çalışmak dışında kalınan boş zamanlarında herkes sanal ortamlarda parası ölçüsünde lüks hayatlar yaşıyorlardı. Sanal ortam herkesi mutlu ediyordu. Sabah olduğunda herkes sırf para kazanmak için onlara verilen görevleri yerine getiriyordu. İnsan ilişkileri neredeyse tamamen yok olmuştu. Tek arzu bir an önce tek odalı eve gidip sanal dünyaya kavuşmaktı. Toplumda artık hangi dünyanın sanal olduğunu konusunda ciddi sıkıntılar göze çarpıyordu. İnsanlar evlenmiyor, çocuk yapmıyordu. Nüfus gitgide yaşlanıyordu. Hiç kimse sanal dünyanın sağladığı rahatlığı ve kolaylığı bırakmak istemiyordu. Özellikle gelişmiş ülkelerde insanlar dünyada meydana gelen olaylardan bihaberdi. Başlangıçta bu durumu sağlayarak ülkelerini daha rahat yönetebileceklerini düşünenler haklı çıkmışlardı. Ancak hesap edilemeyen durum sanal dünyanın insanları dış dünyaya tamamen kapaması olmuştu.
Tüm dünya neredeyse sanal dünyada 'yaşarken' daha az gelişmiş bölgelerde yayılan oluşumlar farklı amaçların peşindeydiler. Dünyayı kendine getirecek bir planları olduğunu iddia eden bu gruplar bunun ancak toptan yaşanacak nükleer bir felaketle olabileceği düşüncesine kapılmışlardı. Sanal dünyanın içine hapsolarak tamamen duyarsızlaşmış toplumlardan kurtulmak gerektiğini düşünüyorlardı. Bunun için planları hazırdı. Teknolojinin tüm nimetlerinden ve devletler arasındaki çekişmeden yararlanıp kendi nükleer silahlarını geliştirmişlerdi. Bu silahları büyük devletlerin içine yerleştirmişler, bazılarını ise füzeyle atmayı planlıyorlardı. Ancak tüm çabalarına rağmen oluşması muhtemel etki onlara yeterli gelmiyordu. Daha fazlasını istiyorlardı. Bunun için yapacakları saldırılarda ülkelerin birbirine karşı kalkan olarak geliştirdiği nükleer güçleri de kullandırmaları gerektiğini düşündüler. Planlarını uygulamaya koydular.
Önce saldırı için Kırmızı bloğu seçtiler. Çünkü saldırı sonrası hemen saldırıyı masada anlaşma sağlamaya çalışan en önemli aktörlerin bilgisi dahilinde yapıldığı bilgisi yayılacak ve bloğun karşılık vermesi beklenecekti. Kendi grupları içinde yer alan bilgisayar korsanları ulaşabildikleri tüm alanlarda bu bilgisi doğrulayan haberler yapacaklardı. Eğer planları başarılı olmazsa kendi hazırladıkları bombaları kullanacaklardı. Dünya devletleri arasında var olan kutuplaşmadan maksimum yarar sağlamayı hedefliyorlardı.
Ve düğmeye bastılar. Tarihin akışını takvim sayfalarında bile değiştirecek planlarını uygulamaya koydular. Dünya tarihi için yeni bir milat oluyordu. Kırmızı bloğun merkezinde sabah yaşanan göz kamaştırıcı ve ölüm saçıcı ilk patlamanın peşi sıra 3 büyük şehirde daha patlama meydana geldi. Sanal rüyalarında güvenle uyuyan yığınlar birer küle dönüşmüştü. Ne olduğunu anlamaya çalışan yetkililer hızlıca yayılan ve saldırıların Gri blok destekli olduğu haberiyle bir kez daha sarsıldı. Devlet başkanı konunun hızla araştırılmasını ve nükleer tüm füzelerin ivedilikle ateşlenmeye hazır hale getirilmesi talimatını verdi. Ustaca hazırlanan plan ilerliyordu ancak saldırılar üzerinden yaklaşık bir saat geçmesine rağmen istenilen reaksiyon oluşmamıştı. Hemen sahte bir tehdit videosu hazırlayarak gri bloğun merkezinde bir nükleer bir patlama meydana getirdiler. Dünya medyası yaşananları son dakika olarak veriyordu. Tüm ülkeler içinde bulundukları bloğun dışında hangi ülke varsa elindeki tüm silahları ona karşı kullamaya hazır hale getirdiler. Bir kıvılcım kalmıştı dünyayı yokoluşa sürükleyecek. Bir altın vuruş bitirecekti belkide yüzyılların birikimini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Şafak
Science FictionDaha önce yazmaya başladığım ve beni içine çekerek bilinmeze sürükleyen hikayemi siz değerli okuyucularla paylaşmayı düşünüyorum. Hikaye karakterinin değişen dünya düzenine karşı, var olma mücadelesinin sizleri de yanında sürüklemesi ümidiyle.