Fahri usta ikinci günlerinde buldurur. fahri usta gözünü kırpmadan vurdurmuştur Mecnun'u. bir ağıttır tutturmuştur Türkan, İlyas'ın gözünde tek bir gözyaşı yoktur. Şimdi ne Aslı Kerem'ine ne de Leyla Mecnununa kavuşur. kavuşamayınca da adı " AŞK" OLDU. Türkan gözyaşlarıyla vermiştir; Aslı'sını Mecnununu. ana yüreği nasıl dayanır buna, nasıl bir acıdır ki bu? çok zaman geçmeden Leyla'nın acı haberi, kerem'in yollara düştüğü duyulur. onlar da başka bir alemde kavuşurlar mıydı?
ya geride kalanlar? Türkan , bu acının İlyas'ı nasıl etkilediğinin farkına o gece varmıştı. yüzündeki o çizgiler, saçlarındaki aklar. şehre alışmaya çalışırken ne çok uzaklaşmıştı İlyas'ından . köyü gelir yine aklına. Sahi burada neden bir Fatma yoktu? Koca şehirde yapayalnızdı. zaman burada nasıl geçmişti? gözyaşları içinde uykuya daldı. güneş en tepedeydi, gözlerini açıp İlyas'ı aradı önce seslendi, sonra odaları bir bir dolandı. banyonun kapısının açılmasıyla çığlıklarının duyulması bir oldu. İlyas acısını taşıyamamış, banyoda öylece asılı duruyordu. bu şehrin kötülükleri, bir kara bulut misali sarmıştı etraflarını.
Türkan , bakakaldı yitip gidenlerin ardından, mezarları başında. koca İstanbul dedikleri bu muydu? denizi vardı koskocaman ama bir dereye bedel değildi. bu düşüncelerle tren istasyonunda buldu kendini Türkan. oturdu bir banka bir süre insanları izledi; telaşlarını, mutluluklarını, üzüntülerini... bir çocuk gördü ;mendil satmaya çalışan. yanına çağırıp tüm mendilleri ve bir başka çocuktan aldı bütün simitleri. bir bir düşen yapraklarını düşündü... çantasındaki silahı aniden çıkarıp ve intihar etti.
Olacak iş miydi şimdi ? sarsmıştı o en önemli sahnede Fatma, hatce'yi. yine izlediği Türk filminin karşısında hayallere daldığında uyuya kalmıştı.
rüya mıydı şimdi her şey? yoksa rüyanın başlangıcı mıydı uyanışı? şimdi filmin senaristi "hayat" , Türkan'ı da artık hatce'ydi