Bölüm 4 : Gölge Şehir & Lux

22 2 0
                                    

RAFİ

Devasa ahşap kapıya iki kez vurdu Levin. Bir dakika kadar bekledikten sonra gözetleme deliğinde bir çift sarı göz belirdi. "Ela falan değil" diye düşündü Rafi ürpererek "Kesinlikle sapsarı." Kısık sesle birşeyler fısıldandı kapının arkasından. Levin cevap verdi. Bir süre konuşmaya devam ettikten sonra kapının arkasındaki ses pes etti. Homurdanma sesini açılan sürgü sesleri izledi. "Toplam oniki tane.  Amma da korunaklıymış" diye geçirdi içinden Rafi. Kapı ardına kadar açılıp ta arkasında duran yaratığı görünce ufak bir panik duygusuna kapıldıysada çabuk toparladı kendini. Ne de olsa gördüğü ilk tuhaflık değildi. Son olacağını ise hiç sanmıyordu. Karşısında duran bir kurttu.Ya da adam. Ya da her ikisi. Bir saniye öncesine kadar siyah tüylerle kaplı bir kurt yüzüne sahipken şimdi normal bir adam gibi görünüyordu. Gözleri hariç. Onlar hep aynıydılar. Ve keskin dişlerini göstererek sırıtıyordu Rafi'ye.Onlar da beyaz sayılmazlardı. " En az gözleri kadar sarılar. Burda diş macunu icat edilmemiş anlaşılan" diye düşündü.

Kapı  her iki yanında taştan devasa binalar uzanan kocaman bir avluya açılıyordu. Kırık beyaz renginde duvarlarında anlamlandıramadığı bir sürü işaretler ve sembollerle  bütün yapılar. İkinci katları yarım ay biçiminde öne çıkıyordu. Aklına Romeo ve Jülyet'teki balkon sahnesi geldi birden. İçinden güldü. Biraz ilerleyince geniş bir süs havuzu çıktı karşılarına. Tam ortasında üç heykel yükseliyordu. Cübbeleri dışında hiçbirşeyleri görünmeyen üç muazzam figür...Ya da sadece üç cübbe demek daha uygun olurdu.

Hala ilerliyorlardı. Levin kurtadamla hararetli bir tartışmaya kaptırmıştı kendini. Rafi hiç olmadığı kadar yalnız hissetti kendini birden. Sonunda durduklarında, kurt yerlere kadar eğilip selam vererek geldikleri yöne doğru hızla uzaklaştı. Tahta bir kapının önündeydiler. İki yana açılabilir oyma işlemeli kanatların üzerinde aslan başı biçimindeki figürlerin ağzına geçirilmiş demirden halkalar vardı. Levin halkaları tutup içeriye doğru iterken Rafi aslanların gözlerini oluşturan kırmızı taşların yanıp söndüğüne yemin edebilirdi.

İçerisi hıncahınç doluydu. Oraya buraya rasgele atılmış gibi duran masa ve sandalyeler hayatında varolabileceklerini aklının ucundan bile geçirmediği yaratıklar tarafından zaptedilmişti. Bir anda herkes sus pus kesilmiş, akla gelebilecek bütün şekil ve renklerde ki gözler üstlerine çevrilmişti. Rafi kendisini nadir bulunan bir tür sirk hayvanı gibi hissetti. Levin' se rahat bir şekilde masaların arasından ilerleyip kapının hemen karşısındaki bar tarzında düzenlenmiş tezgahın önündeki yüksek ahşap iskemlelerden birine oturdu. Rafi utanıp sıkılarak hemen arkasından onu takip etti. Hemen yanına oturup bakışlarını yere çevirdi.

Anlamadığı birşeyler  söyledi tezgahın hemen arkasından bir ses.

İlk bakışta normal gibi görünen uzun ince bir adamdı. Simsiyah saçlarını şakaklarındaki kırçıllar süslüyordu. Kulakları normal bir insana göre uzun ve sivriydi. Gülümsediğinde parıldayan sivri dişleri tehditkar bir hava veriyordu yüzüne. Yaşını tahmin etmekse imkansızdı. Bir yandan elindeki büyük kupayı eski bir bez parçasıyla kurularken bir yandan da konuşmaya devam etti.

Levin sırıttı. Sağ elinin işaret parmağını dudaklarına götürerek cevap verdi.

Bakışları Rafi' ye kaydı. Rafi kendisine tamamen yabancı bu yerde kendi kabuğuna çekilmiş gibi görünüyordu, gözleriyse hala yerdeydi.  Diğer adam da orada olduğunu  yeni farketmiş gibi baktı kıza. Rafi üzerinde dolaşan meraklı  bakışları farketti. Sanki mercek altına alınmış gibiydi. Bu arada hanın müdavimlerinin bir kısmı  da yeni gelenlere ilgilerini çoktan kaybetmiş, kendi gevezeliklerine geri dönmüşlerdi.

Lux sordu:

»Bu o mu?«

Levin başını iki yana salladı.

UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin