Alarm çalmaya başladı. Eylül her ne kadar mızmızlansa da kalkmakta çok zorlanmadı. Bu yaz tatilinde eskisi gibi saatlerce uyumamıştı. Lavaboya doğru ağır adımlarla biraz da salınarak ilerledi. Musluğu açtığında uykunun vermiş oldu sersemlikle biraz durakladı. Havalar henüz pek soğumamıştı ama Eylül yine de yüzüne soğuk su çarpmayı pek sevmezdi. Avucuna doldurduğu suyu yavaşça yüzüne çarptı. Bu onun irkilip uyku sersemliğini üzerinden atmasına sebep oldu. Saçları da sudan nasibini almıştı. Siyah ve hafifçe dalgalı olan saçlarından sular damlıyordu. Musluğu kapatıp yavaşça başını kaldırdı. Saçlarını taraması için öncelikle kuruması gerektiğini düşündü ve odasına dönmek için koridora çıktı. Yurt onun alışkın olmadığı kadar sessizdi. Ne kadar bu durumu garipsese de bunun son derece normal olduğunu biliyordu. Arkadaşları genellikle okul başladığı zaman yurda yerleşirdi. Sadece onun gibi şehir dışından gelen arkadaşları bir kaç gün önceden gelirdi. Odasının kahve rengi kapısını araladı. Üç yataklı bir odaydı burası diğerlerinin aksine. Yurdun odaları daha çok dörder kişilikti. Odaya girdiği zaman onu her daim gün ışığını içeriye alan penceresi ve hemen altındaki kalorifer peteği karşıladı. Hemen ardından kalorifer peteğinin hemen yanındaki birbirine paralel 2 dolap ve 2 tane de yatak onu bekliyorlardı. Ama Eylül sıcaktan peş hoşlanmazdı. Bunun için geçen sene olduğu gibi bu sene de kapının hemen sol tarafındaki yatağına yerleşmişti. Bu yatağın hemen karşısında giyinme kabini ve onun yanında da kendi dolabı duruyordu. Yatağının ucundaki krem rengi masasının yanındaki boşluğa da bavullarını ve çantasını yerleştirmişti. Eylül genel manada düzenli bir kızdı. Düzensizlikten çok rahatsız olmasa da genellikle eşyalarını ve odasını düzenlerdi. Saçları kuruyasıya kadar eşyalarını yerleştirmeye kara verdi. Dolabı açtığı zamanki o boş görüntüyü ister istemez garipsedi. Öncelikle dolabın çekmecelerinden başladı. Dolapta 4 adet çekmece,biri büyük olmak üzere 4 adet raf,bir de askılayacağı kıyafetleri asabileceği bir bölüm vardı. Her zamanki gibi en alt 2 çekmeceye iç çamaşırlarını üst çekmecelere ise ilaçlar,ıslak mendil,peçete,dış fırcası gibi çeşitli kişisel bakım ürünlerini yerleştirdi çekmecelerin hemen üstündeki rafa eşofmanlarını,spor kıyafetlerini ve spor malzemelerini yerleştirdi. Onun üstündeki rafa genellikle yurdun içerisinde giydiği pijama üstlerini onun üstüne ise pijama altlarını yerleştirdi. Gündelik kıyafetlerini ve okul kıyafetlerini ise güzelce askılayarak astı. En üst ve en büyük rafı ise boş bırakmıştı. Oraya kitaplarını yerleştirecekti. Eylül son derece başarılı ve çalışkan bir kızdı. 8.sınıfta girdiği sınavda 494 puan alaraktan okulunun fen lisesine yüzde yüz bursla girmişti. Bu bursa yemekler ve yurt masrafları da dahildi. Yani Eylül okula kesinlikle hiç bir ücret ödemiyordu.Eylül ve ailesi bu durumdan son derece memnundu. Eylül "Neredeyse unutuyordum" diye söylenerekten ailesiyle çekilmiş bir fotoğrafı dolabın en üst rafına yerleştirdi. Yurttaki yataklar baza şeklinde olduğu için valizleri bir yerlere yerleştirmek çok zor olmuyordu. Bavullarını yine her zamanki gibi bazanın altına yerleştirdi. Yatağına nevresim takımını serdi. Bu nevresim takımının yeşil ve beyaz renklerinin üstüne koyu renklerdeki ağaç ve yaprak figürleri yerleştirimişti. Eylül bu nevresim takımını ailesiyle beraber seçmişti ve bu takımı gerçekten çok seviyordu. Nevresim takımını da yerleştirdikten sonra hafifçe geriye doğru çekilerek odasına bir kez daha göz attı. Her şey mükemmel gözüküyordu. Dolabını açtı. Mavi renkli bir kot pantolon ve koyu renkli bir t-shirt seçti. Her zaman görünüşüne çok önem verirdi. Bu konuda biraz takıntılı olduğu söylenebilirdi. Giyinme kabinine girmeye üşenip nasıl olsa yurtta kimseler yok diyerek odanın ortasında üstünü değiştirdi. Çıkardığı kıyafetlerini yatağının üstüne itina ile yerleştirip dolabının üst çekmecesinden saç tarağını çıkarttı. Yeniden lavaboya gitti. Aynaya bakaraktan saçlarını taradı. Eylül oldukça güzel bir kızdı fakat bunu çok önemsemezdi. Hazırlandıktan sonra sırt çantasını alıp yurttan çıktı. Eylül diğer kızlardan farklı olarak genellikle sırt çantası taşırdı. Öncelikle yurdun yakınlarındaki kahvaltısıyla ünlü olan bir dükkanda güzel bir kahvaltı etti. Bunun ardından para çekmek için bankaya gitti. Ailesi o farklı bir şehirde yaşadığı için ona kullanabileceği bir kart çıkarmıştı. Babası Eylül'ü şaşırtmayacak bir şekilde ihtiyacından daha fazla bir yatırmıştı. Eylül ne kadar yanında fazla para taşımayı sevmese de şu bir kaç gün içerisinde lazım olabilir diye o parayı da hesaptan çekmişti. Cüzdanına kartını ve parasını yerleştirirken bir kart dikkatini çekmişti. Bu kart Maviye'nin ona verdiği karttı. Eylül aklından bir gün bu kadının yanına gitmeliyim diye geçirdi. Bankadan ayrıldıktan sonra kaldığı yurdun yakınlarındaki kitapçıya gitti. Eylül burayı çok severdi. Yine her zamanki gibi önce okuma kitaplarının olduğu kısıma doğru ilerledi. Bu bölüm ona kendini iyi hissettiriyordu. Kitap okumayı,film izlemeyi ve müzik dinlemeyi çok severdi. Boş zamanlarında mutlaka sinemaya giderdi. Bu kimi zaman tek başına olurdu kimi zamansa arkadaşlarıyla. Evet Eylül farklıydı insanlardan uzaktı ama asla içine kapanık olmamıştı. Hatta son derece sosyal bir insandı. Hoşuna giden bir kaç kitabı seçerek yanına aldı. Sıra test kitaplarındaydı. Eylül bu sene geçen seneye oranla biraz daha az kitap almaya karar verdi. Çünkü geçen sene aldıkları kitapların büyük bir kısmı boş duruyordu. Test kitaplarını aldıktan sonra sıra defterlere gelmişti. Her ders için bir defter almıştı. Daha çok spiralli defterleri tercih ederdi. Bir tane de ajanda aldı. Bu ajandaya sınavlardaki netlerini,yazılı puanlarını,çalışma planları gibi sene içerisindeki kendine ait istatistikleri not alacaktı. Son olarak bir kalem kutu ve bir çok renkli kalem aldı. Eylül defter düzenine çok önem verirdi. Bu renkli kalemleri de onun için kullanacaktı. Buradaki işini halletmiş gibi gözükse de aslında en zor kısmı yeni başlıyordu. Her ne kadar yurt yakın olsa da Eylül'ün yükü bir kızın tek başına taşıyabileceğinden çok daha fazlaydı. O bunları düşünürken oda arkadaşı Begüm kitapçıdan içeriye girdi. Fakat henüz Eylül onu fark etmemişti. Begüm Eylül'ü seven ve ona yakın olmak isteyen arkadaşlarından biriydi. Aynı odada olduklarını ilk duyduğu zamanlarda bu durum pek hoşuna gitmemişti.Ama zamanla Eylül'ü tanıdıkça bu durum iyi bir hal almaya başlamıştı. "Sanırım birilerinin biraz başı sıkışmış.", diye lafa girdi Begüm. Eylül'e bu ses tanıdık gelmişti ama o an çıkartamamıştı. Kafasını kaldırdığında gördüğü gülen yüzü görünce tanıdı onu. "Begüm" diyerekten ona sarıldı. "Hiç aradığın sorduğun yok bakıyorum da." diye sitemle karışık bir şaka yaptı Begüm. Eylül cebinden eski model telefonunu çıkartıp hafifçe havada sallayarak "Pek kullanmıyorum. Biliyorsun işte",dedi. "Bilmez miyim?" diye mırıldandı Begüm. Eylül hemen bir konu açmak için konuşmaya başlayacaktı ki Begüm "Hadi bakalım şunları yurda taşıyalım ondan sonra konuşuruz.",dedi. Eylül başıyla onayladı. Durumdan son derece memnundu. Eylül de Begümü severdi. Tavırlarını oldukça içten bulurdu. Ona göre oldukça eğlenceli biriydi. Bir çok şeyi beraber yapmışlardı. Kısa bir süre sonra yurda vardılar. Begüm odadan içeriye girerken "Burayı özleyeceğimi hiç düşünmezdim ama çok özlemişim.",dedi. Eylül az çok sebebini tahmin edebiliyordu. Begüm'ün ailesi onu çok severlerdi. Bunda Begüm'ün tek çocukları olmasının da büyük bir payı vardı. Ama aşırı tavırları Begüm'ü korumak için olsa da Begüm bundan çok bunalmıştı. Bu yüzden birinci tercihi şehir dışındaki bu okul olmuştu. Begüm burada oldukça mutluydu. Odadan içeriye girip elindeki eşyaları bıraktıktan sonra ikisi de derin bir oh çektiler. Kan ter içinde kalmışlardı. Birbirlerine bakım gülüştüler. "Aynı yerine yerleşmişsin.",dedi Begüm. "Bilirsin sıcakla pek aram yoktur."diye ekledi Eylül. Begüm gülümsedi. "Hiç değişmemişsin.",dedi. "Kendim olmayı seviyorum.",dedi Eylül. Sonra ayağa kalktı. Eşyaları yavaş yavaş dolabının en üst ve en geniş rafına dikkatlice yerleştirmeye başladı. Bu sırada Begüm'e "Tatilin nasıl geçti anlat bakalım?", demeyi de unutmadı. Bu soru Begüm'ü oldukça mutlu etti. Eylülse öyle olacağını zaten biliyordu. Begüm konuşmayı,soru sormayı bir şeyler anlatmayı çok severdi. Ama Eylül'ün yanında biraz daha dikkatli olmaya çalışırdı. Aslında Eylül ona öyle bir sınırlama getirmemişti. Ama Begüm onun özel olduğunu düşünenlerdi. Yani ona göre boş şeylerle onu rahatsız etmek istemezdi. Bu yüzden kendini kısıtlamaya çalışırdı. Eylül onun konuşmasından hiç rahatsız olmazdı. Çünkü Begüm oldukça kibar konuşurdu. Zaten Eylül her ne kadar pek konuşmasa da bir şeyler dinlemeyi severdi. İyi bir dinleyiciydi. O dolabına eşyalarını yerleştirdiğinde Begüm de konuşmasını bitirmek üzereydi. Eylül sırt çantasından Yavuz'un hediye ettiği defteri ve kalemi çıkardı. Masanın orta yerine defteri koyup kalemi de hemen onun yanına dikkatlice yerleştirdi. Bu hala konuşmakta olan Begüm'ün dikkatini çekmişti. Konuşmasını çabucak bitirdi ve ayağa kalkıp masanın önüne geldi. Defteri eline alıp incelemeye başladı. Sonra aynı yerine dikkatlice yerleştirdi. Soru sormayı her ne kadar istese de sormayacaktı. Bu sırada Eylül odada Begüm'ün eşyalarını görmediğini fark etti. Begüm'e bunu sormaktan kendini alamadı. Begüm Eylül yurttan çıktıktan kısa bir süre sonra yurda gelmişti ve hiç oyalanmadan eşyalarını yerleştirip kitaplarını almak için kitapçıya gitmişti. Eylül'le de o sırada karşılaşmışlardı zaten. Begüm bunları anlattıktan sonra Eylül Begüm'ün kitaplarını almadığını fark etti. Ve Eylül'ün bunun için güzel bir planı vardı. Begüm'e önce beraber alışverişe gitmeyi sonra dönüşte isterse biraz gezebileceklerini yurda dönerken de kitapçıya uğrayıp onun kitaplarını da alabileceklerini söyledi. Begüm bu teklifi seve seve kabul etti. Bu Eylül'ün de işine oldukça gelirdi çünkü tek başına alışveriş yapmaktan hiç hoşlanmazdı ayrıca alışveriş yapmaktan pek anladığı da söylenemezdi. Begüm'ün stilini de oldukça severdi. Üsküdar'da ki bir alışveriş merkezine doğru yola koyuldular. Begüm kendisine bir şey almayacağını söylemişti. Eylül de fazla bir şey almayacaktı zaten. Sadece bir çift ayakkabıya ihtiyacı vardı. Begüm yanında olduğu için çok fazla sürmeyeceğini umuyordu. Umduğu gibi de olmuştu . Eylül bu durumdan oldukça memnundu çünkü tek başına olsa bu iş saatlerce sürebilirdi. Bu da onun için işkence manasına geliyordu. Vapur iskelesine doğru yola çıktılar. İskeleye vardıklarında vapurun kalkmasına daha yarım saat olduğunu gördüler. Bu süreyi sahilde ufak bir yürüyüş yaparak değerlendirdiler. Vapura ucu ucuna yetişmişlerdi. Eylül de Begüm de oturdukları yerden oldukça memnunlardı. Kısa sürecek olan bir yolculuktu. Beşiktaş'a gideceklerdi. Oturdukları yerin bir kaç oturak arkasında sokak sanatçıları onlara güzel bir konser vermişti. İkisi de bunu bedelsiz bırakmak istemedi. Bu güzel vapur yolculuğunun ardından acıktıklarını hissetmeye başladılar. Bir otobüse binip Ortaköy'e gittiler. Yavuz Eylül'e orada kumpir ve waffle yemelerini tavsiye etmişti. Begüm bunu çoktan tecrübe etmiş olacak ki gülümsüyordu. Begüm kumpirini büyük bir iştahla yedi. Söylediğine göre en son uçakta verilen sandviçi yemişti. Eylül ona göre kahvaltısını daha iyi ve daha geç ettiği için Begüm kadar acıkmamıştı. Bu yüzden yavaş yavaş yemeği tercih etti. Kumpirin üstüne Begüm'ün ısrarı üzerine waffle yemeği de ihmal etmediler. Waffle Eylül'ün çok hoşuna gitmişti. Bu tavsiyesi için Yavuz'a bir teşekkür mesajı atmayı da ihmal etmemişti. Yemeklerini yerken de ne yapacaklarına karar vermeye çalışmışlardı. Sonunda Bebek'te giriş kapısı bulunan ve ikisinin de hayallerini süsleyen Boğaziçi Üniversitesi'ni gezmeye karar verdiler. Vakitleri de vardı. Tekrardan bir otobüse bindiler ve Bebek'e doğru yola çıktılar. İkisi de çok heyecanlıydı. Herkesten Boğaziçi'nin çok güzel bir kampüse sahip olduğunu duymuşlardı. Birkaç saatlerini burada geçirdiler. Üniversiteden çıktıktan sonra Bebek'teki denize nazır bir kafede oturdular. Bu kafeyi Eylül'e yine Yavuz tavsiye etmişti. Denize sıfır olan bu kafe marka olarak dünyaca ünlüydü. İç tasarımıysa oldukça güzeldi. Onlar da herkes gibi denize sıfır olan terasa oturmayı tercih ettiler. Uzunca bir süre üniversiteden bahsettiler. Sonra Eylül Begüm'e Maviye'den bahsetmeye karar verdi. Begüm bunu oldukça normal karşılasa da bunun Eylül için çok da normal olmadığını fark etti. "Eylül o kadınla buluşacak mısın?", diye sormadan alamadı kendini. "Ya tam bilmiyorum açıkçası ama gitmeyi düşünmüyor değilim.",diyerekten yanıtladı. Saate baktı. Bir sonraki vapura daha vardı ama Eylül İstanbul'un trafiğine güvenmiyordu. Bunu Begüm de onaylamıştı. Beşiktaş'a doğru yeniden yola çıktılar. Tahmin ettikleri gibi trafik yine sıkışmıştı İskeleye vardıklarında vapur hareket etmişti. Kitapçıya yetişmek istiyorlarsa biraz acele etseler iyi olacaktı. Bu onlara baya bir vakit kaybettirmişti. Hemen bir taksiye bindiler ve Sirkeci'deki Marmaray durağına gittiler. Şanslarına sirkeci yolunda trafik oldukça akıcıydı. Marmaray'daki yolculukları çok uzun sürmemişti. Zaten arada yalnızca 1 durak vardı. Yine de çok vakit kaybetmişlerdi. Dükkana vardıklarında kitapçı dükkanı kapatmak üzereydi. Eylül kitapçıya durumdan bahsetti ve kitapçıya on beş yirmi dakika daha geç kapatıp kapatamayacağını sordu.Kitapçı Eylül'ü tanır ve severdi.Bunun için onu kırmadı. Ve dükkanı onlar işlerini bitiresiye kadar kapatmadı. Eylül de Begüm de yine de ellerinden geldiğince acele etmişlerdi. İşlerini bitirdikten sonra dükkanı kapatması için kitapçıya yardım ettiler. Begüm'ün aldığı kitap ve defterler Eylül'ünkilerden daha azdı. O yakınlardaki bir restorantta akşam yemeklerini yediler. Normalde pek fazla dışarıda yemek yemezlerdi. Okul onlara üç öğün açık büfe tarzında yemek veriyordu. Ama bu yalnızca okul zamanı böyleydi. O yüzden bir kaç gün dışarıda yemek yemeleri gerekecekti. Bu durum pek fazla hoşlarına gitmese de buna mecburlardı. Yemekten hemen sonra yurda dönmüşlerdi. Begüm son derece yorgundu. O Eylül gibi uyuma şansı bulamamıştı. Kitapları bir kenara bırakıp üstünü değiştirmeden kendini yatağının kollarına teslim etmiş ve öylece uyuya kalmıştı. Eylül onu uyandırmaya kıyamamış ve o halde uyumasına izin vermişti. Üstünü değiştirip kendi yatağına uzandı. Bir süre Begüm'ü izledi. Bu kadar erken yatmasına alışkın değildi. Gülümsedi. Bir süre daha öylece durdu sonra çantasından Yavuz'un hediye ettiği not defterini çıkarttı. Bir mısra yazdı ve sonra yine eski yerine yerleştirdi. Dolabından okuma gözlüklerini(ışıklı olanlardan) ve uçakta okuduğu kitabını çıkartıp yatağına uzandı. Bu gözlüğü geçen sene almıştı. Işığı açık tutup arkadaşlarını rahatsız etmek istemezdi. Işığı kapatmadan önce son kez Begüm'e baktı, okuma gözlüğünün ışığını açıp lambayı kapattı. Biraz kitap okuduktan sonra onun gözleri de uykuyla mücadele edemez oldu. Kitabı ve okuma gözlüğünü masanın üzerine sessizce bıraktı. Begüm'ün üstünü örttü. Ve kendini uykunun kollarına teslim etti.