Editörüm artık yeni bir hikaye üzerinde çalışmam gerektiğini söyledi.Böylece acımın biraz hafifleyeceğini düşünüyordu.Biraz kafamı toplamaya ihtiyacım olduğunu belirtip ofisten ayrılmıştım. Kocamı aramak istesem de vazgeçtim ve evin yolunu tutmuştum. Acımı hafifletmek için verdikleri bütün sakinleştiriciler yan etki olarak beni uyutuyordu. Yine görevlerini başarıyla tamamladılar ve gözlerimi kapadım.
***
Buda neydi dışarıda kar yağıyordu.Nisan ayında yağan bu kara bir anlam veremeyerek dışarı çıktım. Bu sırada dün akşamı düşündüm acaba Adamson gelmiş miydi? Daha ne kadar aramızın böyle gideceğini bilmeden yürümeye devam ettim.Bu araba da nereden çıkmıştı az kalsın eziliyordum.Bulunduğumuz caddeye baktım ve gözlerimden iri bir yaş istemsizce düştü. Olayın ardından 8 ay geçmesine rağmen dün gibiydi. Bacaklarımın beni taşıyamadığını hissettiğim an yere yığılmıştım.
8 Ay Önce
Sinirliydim çünkü Bay William ' a benim koşucu olduğumu ve vazgeçmeyeceğimi anlatamadığım bir başka gündü. Hamile olabilirdim ama koşmayacak kadar değil. Biliyordum riskliydi ama bugüne kadar bir şey olmamıştı sonuçta. Günde en fazla 45 dakika anlaşmamız yarım saate düşmüştü.Mecburen kabul edip eve gittim.Sekiz buçuk aylık hamile olduğum için şişen karnımı okşadım. İyi bir öğlen uykusu ikimize de iyi gelecekti... Uyandığımda güneşin hala batmamış olduğunu gördüm ve en sevdiğim spor ayakkabılarımı giyerek dışarı çıktım. Kulaklıklarımı takıp yavaşça koşmaya başladım.Yeterli tempoyu yakaladığımda müziğin sesini biraz daha açtım ve ana yola yaklaşmıştık. Yürüyüş alanına az kalmıştı. Yolun karşısında beni çağırıyordu. Hevesle adımlarımı sıklaştırıp yola fırladım. Daha sonra ne oldu bilmiyorum en son hatırladığım bel boşluğumda bir acı ve kulağımda büyük bir çığlık.Gözlerimi açtığımda ise gördüğüm rüya değil sevmediğim hastahane kokusu ve başucumda ağlayan Adamson'dan başkası değildi.
