Ağlamaktan kızarmış gözlerini ovuşturdu , yatağının karşısında duran aynada kendine baktı. Bu kaderi haketmek için nasıl bir günah işlemiş olabilirdi ki ? Yüzünü fotoğraflardan tanıdığı anne babası daha yetimhanede küçücük bebekken kaybettiği ikiz kardeşi. Önce ebeveynlerini sonra da kendinin yansıması olan ikiz kardeşini almıştı hayat elinden. Bazen hatta çoğu zaman sitem ederdi , hem bu kaderin kendine biçilmiş olmasına , hem de ölüp de rahat eden ikiz kardeşine. Yetimhanede fazla kalmamıştı aslında...
25 Yıl Önce
Çamlıdere de ikamet etmekte olan Burcu ve Yonca'nın ailesi , iş bulma konusundan dolayı sıkıntı yaşadıklarından , başka bir ilçeye taşınmaya karar verdiler. Daha yeni 1 haftalık olan ikizler ise babaannelerine emanet edildiler. Anneanneleri pek hoş bir kadın değildi. Kızı -Gülden-in , Yılmaz ailesinden olan Serkan'la evlenmesini istemiyordu. Gülden ailesini hiçe sayarak kalbinin sesini dinleyip , sevdiği adamla evlenme yoluna doğru adım attı. Annesi kızının mutluluğunu istemiyor olacak ki , sürekli görücü usulü koca arıyordu. Gülden Hanım buna daha fazla dayanamamıştı ve Serkan' a kaçarak yuvasını kurmuştu. Bu olaydan sonra annesi Gülseren Hanım , çok öfkelenmiş , şerefimizi iki paralık ettin, tarzında düşüncelerle kızını evlatlıktan reddetmiş gibi davranıp , geçtiği yoldan geçmez , içtiği sudan içmez olmuştu. Doğan torunları umrunda bile değildi. ne hayırlı olsuna ne de çocukları görmeye yeltenmemişti. Yetmezmiş gibi "Kendi ne ki , çocukları ne olsun " diye çekiştirerek taş kalpli olduğunu gün yüzüne sermişti.
Bu yüzden çocuklar anneannesine emanet edilemezdi. Kaynana olmasına rağmen gelinini kendi kızı gibi seven babaanneye bırakmak en doğru seçimdi.
Babaanne Münevver Hanım ' a çocuklar emanet edildikten sonra , nur yüzlü gençler , yeni yuva yeni iş için yola koyuldular. Serkan'ın babası ölünce , babasının borçları onun sırtına yük olmuştu. Kendi borçları da vardı elbet , düğündür nikahtır derken yükü artmıştı iyice. Annesi gençliğinden , yıllarından sakladığı zinet eşyalarını bozdurup oğlunun yükünden azaltmıştı. Ama yükü indirememişti. Emekli maaşıyla geçinip giden kadının , zor zamandaki garantisi de bitmiş oldu böylece. Oturduğu ev kayınpederinden kalmıştı ki , kira ile uğraşmıyordu. Ev küçük değildi , eski de değildi lakin günümüzün yeni binalarına kıyasla antika sayılabilirdi. Borç içinde yüzen oğlunun yeni bir ev almasına razı değildi , zaten Gülden ' de böyle bir şey istememişti.
Çocuklarla alakadar olan babaanne evin dış kapısı sertçe açılanca telaşlandı ve bebekleri odaya kilitleyip , kapının açıldığı salona ilerledi. Derinden yaralanmış gibi ağlayan kızını görünce işlerin yolunda gitmediğini anladı. Kızı birkaç adım daha yaklaştığı annesine sarıldı , iç çeke çeke hıçkıra hıçkıra devam etti ağlayışına. Kızının bu ağlayışlarına karşılık gözünden dökülen birkaç damla yaşla beraber o da sarıldı. Ana kız sarılmasından sonra koltuğa oturdular , annesinin merakla bakan gözleri karşısında Esma dudaklarını araladı , araladıkça daha çok doldu gözleri. "Anne.....Faruk...." Bu bitemeyen cümleler , sonu belli olmayan kelimeler Münevver Hanım'ı iyice telaşlandırdı. Damadının başına kötü bir şey geldiğini düşünmüştü. Kendisinden bilirdi kalbinin yarısını kaybetmek nasıl bir şey diye. Damadı işinde ve evine ekmek getiren biriydi ama evlenmeden önceki gibi değildi. Evlendikten sonra değişmiş , kazandığı parayı , rızkını haram olan içkiye de yatırır olmuştu. Esmaya da eskisi kadar değer vermiyor olsa da Esma ilk gün ki gibi seviyordu onu. "Kızım geveleme ağzında lafı , bak korkutuyorsun beni! Ne oldu ? Başına bir hal mi geldi ? " " Keşke öyle olsaydı anne , keşke. Ben her gün onun eve gelişini beklerken , içki içip kendini heba etmesine göz yumarken o benden başka bir kadınla berabermiş." Esma'nın dilinden zar zor dökülen bu cümleler annesini de perişan etti. "Ne olacak peki kızım , sen ne yaptın duyunca , kimden öğrendin , yanlış duydun belki de ?" diyerek doğru olmamasına karşı bir umut bağladı. "Geçen gece eve geç gelmişti , üzerinde kadın parfümü kokuyordu , güvenimi esirgemedim ama birkaç akşam daha tekrar edince bugün takip ettim. Başka bir kadının evine gitti. Bende durmadan girdim içeri. Onları bir de uygunsuz yakalayınca , estim gürledim , yüzüğü de fırlattım." Yüreği dağlanan anneye birkaç gözyaşı eşlik etti. Rahmetli eşi Hasan sağ olsaydı damadını sağ komaz av tüfeğiyle vururdu. Kızının gözyaşlarını silip " Ağlama kızım , son zamanlarda hayırsızlaşmıştı iyice. Yuvana engel olmak istemem , ama o kadından bir de çocuk peydahlarsa ne yuvanız kalır ne aşkınız. O yüzden iyi bir karar ve kendini düşün. Şükür Allah' a ortada kalacak bir sabi de yok. Ne yapsan kendi haline!" dedi. Kızı annesinin baskı yapmamasına sevinerek o fuhuş durumda gördüğü kocasının hakkındaki kararını daha o zaman vermişti. "Ben kararımı verdim anne , boşanacağım. Benimle işi olmayanın yolu açık olsun." "Evvela senin kararındır kızım karışmam. Benim kalbimde , evimde sana açıktır." ana yüreği işte kızının mürvetini gördüğü gibi ayrılığını da gördü. "Biliyorum annem biliyorum. Zaten ondan boşanınca senden başka açık kalp , kapı bulamam." Kızına sarılan Münevver, çocukları boş bıraktığını anladı. Yerinden doğrulup "Ben çocuklara bakayım , Serkanlar diğer ilçelere bakmaya gitti ya" dedi. Kendi sorunları içinde abisinin durumunu unutmuştu. Minik ikizlerin kendisine moral vereceğini düşünerek annesiyle birlikte gitti. Kapının kilidini açan annesine " Bu kapı niye kilitli ?" dedi. "Sen öyle kapıları sert açınca başkası zannedip korktum. Emanettir sonuçta." diye cevap verdi annesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizler Masalı
Aléatoire25 yıl varlığından haberin olmadığı ikizinin olduğunu duysan ne yaparsın ? Cansu, annesi kadar güzeldi. Ama gerçek annesi gibi , üvey annesi gibi değil. Çevresince sevilen , kimseye zararı dokunmayan , zengin bir ailenin kızıydı. Burcu da tıpkı ik...