İşte gidiyorum; istemediğim hayattan kurtuluyorum... İstemediğim kadar uzaklara gidiyorum. Başkalarının gözünde ne kadar fazla görünse de ben sadece istemediğim hayattan kurtuluyorum.
Ben Anna. Hayatımdan tahmin bile edemeyeceğiniz kadar nefret ediyorum. Ne kadar nefret edebilirsin ki diyenleriniz var sanki.. Annem öldü; en çok ona bağlıydım ben. Beni bir anda bıraktı. İntihar etti. Babam ise annem öldükten sonra bana destek olması gerekirken evi terk etti.
Kaldığı yeri buldum, içeri çok kötü olmuştum gördüğüm olay karşısında. Ya da aslında hiçbir şey hissetmemiştim. Gözlerim doluyordu sadece. Yaşlar akmıyordu ki bir türlü... Çünkü babam annemi aldatıyordu. Annem daha yeni ölmüştü. Aldatıyor sayılırdı öyle değil mi? En çok güvendiğim insan bize ihanet mi ediyordu? Daha 1 hafta bile geçmemişti. Babam değdim kişi; anneme bu kadar aşık olan kişi sadece birkaç gün sonra bunu nasıl yapabilirdi ki?
Henüz 18 yaşındayken bunların hepsi bana biraz ağır gelmişti. 3-4 gün boyunca gözümü bile kırpmamıştım neredeyse, hiçbir şey yememiştim, aynı koltukta oturuyordum. Telefon çalıyordu, kapı çalıyordu... Hiç birine bakmamıştım. Ta ki en son çalan zile kadar. Yarım saattir çalıyordu. Hâlâ çalıyordu. Ses sinirimi bozmaya başlamıştı. Sessizliğe ve yalnızlığa o kadar alışmıştım ki. Nasıl göründüğümü umursamadan kapıyı açtım.
Karşımda ki takım elbiseli adam şaşırmış ve birazda korkmuş bir ifadeyle suratıma bakıyordu. Büyük ihtimal gözlerim şişip morarmış, saçlarım karışık ve pis görünüyordu. İçeri girdim ve o da girdi. Koltuğa oturmuştum ve ona da oturması için işaret ettim fakat oturmamayı tercih etti. Bir şeyler söylemeye başladı. Takıldığım tek yer ise "Babanız öldü" kısmıydı. O adam ölmüş müydü? Takım elbiseli adam sözlerini bitirdikten sonra kafasını yere çevirdi. Üzüldüğüm zannetmişti herhalde.
A - Evet yapmam gerek şey nedir?
X - Babanızdan size kalan bir miras var efendim bunun için belli evrakları imzalamanız gerekiyor.
A - Hayır istemiyorum.
X - Ama...
A - İstemiyorum dedim ya size.
Adam çantasını toparlayıp kapıya doğru yönelirken biraz düşündüm. Bu harabe yerden başka kalacak yerim yoktu. Param yoktu. Tam kapının önünde durdurdum adamı. Çıkmasına izin vermedim.
A - İmzalamam gereken kağıtlar hangileri?
Adam çantasını karıştırdıktan sonra bir kaç kağıt çıkarttı. İmzamın gerektiği yerleri gösterdi ve ben imzaladıktan sonra yarın bankaya uğrayıp işlemleri yaptırabileceğimi söyledi. Dışarı çıktıktan sonra aklıma o parayla ne yapacağımı bilmediğim geldi daha doğrusu ne kadar para kalmış olabilirdi ki? Eğer yeteri kadar bir şeyler varsa bu kötü anılarla dolu şehirden gitmek için her şeyi yapardım. Ve eğer hemen gitmek istiyorsam hazırlanmam gerekmiyor muydu?
1 hafta boyunca hiç girmediğim odama girdim. Pasaportumu aramaya başladım ve bu işi yaparken küçük bir kutu buldum. Bu kutuyu şimdi hatırlıyorum!! Annemle ben küçükken yaptığımız ve çekildiğimiz resimler... Onu şimdiden çok özlüyorum! Neden beni bırakıp gitti ki? Bunu yapmak zorunda mıydı eğer gitmeseydi buradan ayrılmak zorunda kalmazdım ve arkadaşlarımdan vazgeçmezdim!... Küçüklüğüme geri dönmeyi o kadar çok isterdim ki.. Tabii bunların hepsi imkansızdı. Ve pasaportumu sonunda buldum. Ne? Yok, olamazdı bu ya! Nasıl yani!? Pasaportumun yalnızca 1 haftası mı kalmıştı?! Kahretsin!.. Nasıl hazırlanabilirim ki?!Ben sinirlenmiş bir şekilde düşünürken telefonum çaldı. Arayan Brittany.. Kardeşim diyebileceğim insanlardan birisi. Neredeyse 1-2 yıldır görüşmüyorduk..