Siyah gözler üzerimi tarıyordu. Ne cevap vereceğimi bekliyordu. Ama ben ne cevap verebileceğimi bilmiyordum. Bana kızabilirdi çünkü hiç tanımadığım ve onun burada ünvan sahibi olduğunu bilmediğim bi adam hakkında sevgilim demiştim. Kızsa haklıydı. Ben dudaklarımı kanatıncaya kadar kemirmeye devam ederken. "Tost'unu yiyip burdan defol." dedi sert bir sesle. Ürkmüştüm. Onu sinirlendirdiğimi anlamıştım. Ama burdan gidemezdim çünkü kalacak bir yerim yoktu. Utanarak "Burdan gidemem." dedim. Afalladı ve bana alayla baktı dolgun pembe dudakları kıvrıldı ve "Ne demek gidemem?" diye sordu. Onu daha da sinirlendirmiş olmam lazımdı çünkü yüz hatları gerilmişti. Yüzü çok pürüzsüzdü beyaz bir tene sahipti gözlerindeki siyahlık insanı titretiyordu. Dudakları dolgun pembeydi. Kirpikleri insana ben burdayım dedirtiyordu. Mükemmel biriydi. Yanımızdan geçen kızlar bu Aykut evet o gibi şeyler diyorlardı. Ama onlara hiç bakmayıp , gözlerini bedenimden ayırmamıştı. Cesaretimi toplayıp "Kalacak bir yerim yok burada kalmam gerek." dedim. Durdu yüzüme öylece baktı gözlerimiz kenetlendi sanki. Bedenim karıncalaşmaya başladı. Tuhaf bi his içimde dolaşıyordu. Yavaşça bana doğru yaklaştı. Bir şey yapacak diye korkuyordum ama o kulağıma fısıldayarak "Burada kalırsan sabah kalktığında pişman olursun." dedi. Anlamayarak geri çekildim ve "Ne demek bu?" diye sordum. Bu atağım karşısında şaşırdı. "Seni becerirler." dedi. Utancımdan bütün bedenim alev almıştı. Ne diyordu bu. Ne yani burda kalan herkesi. Diye düşünürken bile utanmıştım. "Yüzün kızardı kaçak." dedi. Bana kaçak diyordu adımı hiç sormamıştı tabi umrunda değildi. "Adım Güneş, Güneş Uslu." dedim. Beni takmayarak "Tostunu ye kaçak." dedi. Sinir olmuştum. Selin dediği kız yanıma gelip yeşil porselen tabağı bana uzattı ve "Buyur tost'un." dedi. Samimiyetle gülümsedim "Teşekkür ederim , sana zahmet oldu." dedim. "Görevim güzelim , boşver." dedi. Bu kızı ilk sevmemiştim ancak iyi biri olduğunu anlamıştım. Siyah gözler üzerimdeydi. "Tost'u ye birazdan yukarı çıkıcaz." dedi. Anlamayarak "Yukarıda ne var?" diye sordum masum bir sesle. "Kalıcağın yer." dedi. Demekki burda kalmama izin vermişti bir anlık sevinçle boynuna atladım. Ama sonra hemen geri çekildim ve "B-ben özür dilerim , sevinçten oldu." dedim. O da afallamıştı böyle birşey beklemiyordu. Hiç cevap vermedi. Bende tost'u yemeye başladım.
Tost bitmişti. Ama ortalıkla Aykut yoktu. Ben tost yerken bir anda gitmişti. Bar taburesinde oturuyordum. Kolumu birinin çektiğini hissettim ve arkamı döndüm. Siyah gözler tanıdık gelmişti. "Tost'un bitmiş." dedi samimiyetli sesi ile. Sesinde hem alaycı hemde tedirgin de bir tını vardı. Ve bende endişe yarattı. "Birşey mi oldu?" diyerek sordum. Suratıma baktı sadece baktı sonra kolumdan çekerek beni kırmızı bir koridora çekti beni duvara yasladı ve bacağımı kavrayıp beline sardı. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde ona bakarken bana doğru eğilerek "Sadece sus." dedi. Şuan bana çok yakındı kokusu buram buram etrafımı sarmıştı. Nefesi yüzüme çarpıyordu. İçimden allahım nolur bugün ölmeyeyim diye dua ediyordum ki elini belime yerleştirdi ve kafasını boynuma gömdü. Ne yapıcağımı bilemezken kulağına "Lütfen, yapma." dedim. Korkuyordum. O tanımadığım bir adamdı ve şuan kafası boynumdaydı. Bir anda durdu kafasını yavaşça kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Gözleri siyahın en koyu tonuydu. Gözlerinde kaybolmuş gibi hissediyordum. Kalbim teklemeye başlayınca gözlerimi kaçırdım. Sonra beni bıraktı ve yürümeye başladı. Arkasından bende yürümeye başladım. Karanlık koridorda bizden başka kişiler de vardı. Ve birbirlerine yapışmış ne yaptıklarını anlamak mümkün değildi. Midemin bulandığını hissettiğimde gözümü yumup biraz bekledim. Benim gelmediğimi anlamış olucakki yanıma yaklaştı ve "Noldu?" diye sordu. Gözlerimi açıp ona baktığımda siyah gözlerde endişe vardı. Benim için mi diye düşünürken kolumdan tutup beni yürütmeye devam etti.
"Biraz yavaş ol midem bulanıyor. Dedim. Sesim sert çıkmıştı ve bu Aykut'un hoşuna gitmemişti. Kafasını yavaşça bana çevirdi ve kolumu bir anda bıraktı. Ne olduğunu anlamadan hızla ilerlemeye başladı. Arkasından "Aykut Nereye ?" diye bağırdım. Herkes bana bakmaya başladı aralarındaki fısıldaşmaları diyar gibiydim "Bu kız da kim? Baksana Aykut'a nasıl bağırdı? Yüzsüz sürtük." gibi şeyler gevelediler.
Şuan nasıl bir ortamda olduklarını unutmuşlardı heralde. O kızlarla uğraşamazdım Aykut'un hemen peşinden bende koştum. Onu bir odanın kapısını açmaya çalışırken gördüm. Elinde parlayan şey anahtar olmalıydı. Ve kapıyı açtı içeri girdi. Hemen ardından bende girdim. Sonra hızla beni çekti ve kapıyı sertçe kapattı. Kolumu çok sert tutuyordu. Gözlerinden alevler çıkıyordu sanki. Ve sadece bir anda beni kendine iyice çekti ve "Seninle uğraşmak istemiyorum kaçak , bugün kalırsın yarın gidersin." Neden böyle davrandığını idrak etmeye çalışsamda anlayamadım. Hem neden beni bir anda çekip elini belime falan koymuştu. Buna hakkı yoktu. Ondan yardım istedim diye böyle davranamazdı. Kafamı dikleştirerek "Biraz önce neden öyle yaptın?" diye bir soru yönelttim. Bana bakıyordu ama gözleri durgundu. Anlam veremiyordum bakışlarındaki manaya. Ve "Burada soruları ben sorarım cevap alırım biter." dedi. Ve odadan çıktı.