İnsanların anlattıkları şeylerin saçma oluşu canımı hep sıkardı. Annem ve Babamın anlattığı saçmalıklar da cabasıydı. Babam kadar kumar oynayan biri tanımıyorum. Annem de babam yüzünden hasta olmuş. Liseyi beraber okumuşlar babam sonradan okulu bırakmış. Annemde ona uymuş. Annem aşık olduğu adamı bulmuş o zaman. Herneyse babam ile evlenmişler ve ben bir yıl sonra bu boktan ailenin bir parçası olmuşum. Babamdan nefret ediyordum. Annemi seviyordum. Ancak bana karşı babamı koruma tarzından nefret ediyordum. Neden sanki koruyorsa. Neyse işte böyle saçma bir ailem var. Adım Güneş Uslu. 17 yaşında lise 3e giden ve hayatı tamamen evde geçen biriyim. Arkadaşlarım var ancak hepsiyle samimi değilim bir tek Banu var. O en yakınım. Bunları anlatırken zamanın su gibi aktığını unutmuşum. Saat 7'ye geliyordu ve ben hala evden çıkmamıştım. Elime asker botlarımı alıp evden direk çıktım. Apartmanın merdivenleri zıplayarak indim. Apartman kapısını hızla açıp dışarıya attım kendimi. Hava boğucuydu. Bulutlu ve kasvetli.
Kulaklıklarımı çantamdan çıkartıp taktım kulağıma. Ve kimse bilmez şarkısını bulup dinlemeye başladım. Karşıma hiç çıkmıycak birini düşünüyodum. İnsan tuhaf bir yaratık. Başka bir insan'a aşık olup hayatını onunla geçiriyor.
Bu tuhaf ama benim öyle olucağı aklımın ucundan geçmiyordu. Okula doğru biraz daha yürüdüm. Okulun kapısı görüşüme girmişti. Kapıdan girdim ve sınıfıma doğru yol aldım. Yine sınıfımızda hayvani sesler yükseliyor sürtük gibi sakız çiğneyenlerin anırırmış gibi kahkaları burayı daha da çekilmez yapıyordu. Kendi sırama ilerleyip oturdum. Okul'u seviyordum sonuçta eğitim aldığımız yerlerdi , ama içindeki insanlar yüzünden eğitim almakta zor oluyordu. Ama ben önemsemiyordum dersleri dinlerdim ama uyuduğum , sıkılıp dinlemediğim de olmuştur. Biraz sonra edebiyat hocamız içeriye girmiş selam verip dersi anlatmaya başlamıştı. Dersi dinlemeye başladım. Hocamızı iştahla dinlerken kapı çaldı bir öğrenci içeriye girip "Güneş Uslunun velisi aşağıda bekliyormuş hocam" dedi. Ben ayağa kalktım hocamızda "Gidebilirsin kızım" demişti. Başımı aşağı yukarı sallayarak cevap verdim. Kapıdan çıktım ve yürümeye başladım. Annem görüş alanıma girdi ve yüzünde morluklar vardı adımlarımı hızlandırıp yanına gittim. "Anne yüzünün hâli ne ? Ne oldu ?" diye sordum. Annemin yüzü düşmüştü. Aklıma gelen şey babam oldu. O dövmüş olabilirmiydi? Bu kadarını yapar mıydı? Annem hüzünlü gözlerle bana bakıp "Babanla kav-" sözünü bitirmeden "O adam bunu da yapabildi demekki" dedim. Gözlerimden istem dışı akan yaşlar isyan eder gibi akmaya devam ediyorlardı. Anneme bakmadan sınıfa doğru koşmaya başladım annemin arkamdan "Güneş.. Güneş Kızım dur" seslerini aldırmadan koştum. Sınıfa ulaşınca kapı tıklayarak içeri girdim "Hocam çantamı alabilirmiyim?" dedim. Herkes bir anda bana döndü , ağlamaklı sesimle söylediğim için hocamız "İyi misin evladım?" diye sordu. Ben içimde geberiyorum diye söylesemde , sadece başımı salladım. Çantamı alıp özür dileyip sınıftan çıktım. Artık olanlardan bıkmıştım. Babam dediğim şahıs adam değildi. Annem ise herşeye rağmen ona kölelik eden biriydi. Lanet olsun ki onu seviyodu. Annemi bırakmak istemezdim ancak bu şekilde yaşamak istemiyordum. Eve doğru koştum apartman kapısını açıp direk içeriye girdim. Evin kapısınıda bir çırpıda açtım. Annem direk kapıya geldi ve "Neden geldin sen okuldan?" dedi. Sanki geleceğimi tahmin etmiyordu. Bende kafamı dikerek "Gidicem" dedim. Annem afalladı "Nereye?" diye soru yöneltti. Gözlerimde dolan yaşlar serbest kalabilmek için bana yalvarıyorlardı ama izin vermiycektim. Annemin gözünde korku ve endişe vardı. "Kendim olabileceğim bir yere." dedim. Annem tam ağzını açıcakken söze atladım. "Bana sakın karışma yoksa bir daha beni göremezsin." dedim. Annem kararımın kesin olduğunu anlamıştı. "Baban yüzünden değil mi?" diye sordu. O benim artık babam değildi. O sadece annemin kölelik yaptığı ve aşık olduğu kralıydı. "Umrumda değil" dedim. Odama gittim. Yatağımın altından siyah bavulumu çıkarıp dolabımından kıyafetlerimi içine koydum. Bi kaç özel eşyalaramı ve kitaplarımı da koyup okul çantamı bir kenara atıp. Asker yeşili sırt çantamın içine telefonun kulaklığı sarj aleti gibi şeyleri tıktım. Hazırdım artık bu lanet yerden gidicektim. Yıllardır istediğim şey bugüne nasipmiş diyerek kendimi onayladım. Ve odadan çıktım. Anneme son kez sarılmak istedim. Ve yaptım annemde kollarını bana doladı. Saçlarımı koklayıp öptü. Bende kokusunu içime çektim. Kalbim acıdı. "Seni seviyorum anne , kendine iyi bak." dedim. Ve bir anda kollarından sıyrılıp hemen dışarı çıktım. Annemin ağlama seslerini duydum. Kızım demesini. Ve izin vermediğim göz yaşlarım izin istemeden akmaya başladılar. Artık yanlızdım. Şu koskoca dünya da tek başımaydım. Başıma geleceklerden bi habersiz.Sokakta yürüyordum nereye gideceğim hakkında küçücük bir bilgim yoktu. Ama yürüyordum. Belki özgürlüğüme belki de çıkmaz sokaklarıma. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Esen rüzgarla ürperdim. Burası neresi bilmiyordum. Sabahtan beri yürüyordum ve karnım acayip şekilde acıkmıştı. Mavi tabelada adapazarı yazdığını gördüm. Ve görüş alanıma altın sarısı büyük harflerle yazılmış BENZİN tabelasını gördüm. Gerisi simsiyahdı 3 veya 4 tane katlı olması gerekirdi. Güzel bir yere benzemiyordu aksine korkutucuydu. Ama karnımdan gelen seslere artık dayanamayarak mekana doğru ilerlemeye başladım. Yaklaştıkça içerden müzik sesleri yükselmeye başladı. Karnım aç olmasa ve geceyi nerede geçireceğimi bilsem oraya adım atamazdım. Çünkü yanımda biri yok ve saat baya geç olmuştu. Gözümü yumdum derin nefes alıp mekanın kapısına doğru adım attım. Kapıda iri yarı 2 adım vardı. Ben şirin bir kız gibi "İçeri girebilir miyim?" diye soramazdım çünkü bu tiple beni almazlardı. Umursamaz bir tavırla içeri giricektim ki "Küçük kız nereye?" diye sordu. Ne diyebilirdim diye düşünürken iki kız geldi ve içeriye girdiler. Şaşırmamıştım çünkü o kızlar tam bu mekanlıktı. Ben ise elimde valizle bir mekana girmeye çalışmıştım. Kafayı yemiş demişlerdir. Tam o kızları neden içeriye aldınız diyecektim ki 3 kız daha geldi ve aralarında "Aykut'da bugün burdaymış." dedi. Sarışın kız büyük bir kahkaha attı ve "O zaman eğlence başlasın" dedi. Ve içeriye girdiler. Acaba adamlara ne desem diye düşünürken aklıma bir fikir geldi ve iki izbandupa dönüp "İçeride sevgilim bekliyo beyler." dedim. Belki bu şekilde konuşursam alırlardı. Esmer tenli kahve gözlü adam sırıttı ve yanındakine dönüp "Sevgilisi bekliyomuş acaba kim bu küçük kızımızın sevgilisi?." dedi. Ben lafa atlıyıp "Aykut" dedim. Adam bir anda gülmesini kesti ve öksürdü "Aykut beyin mi?" dedi. Bende başımı hemen salladım. Kimdi acaba bu Aykut beyli falan konuştuklarına göre baya ünvan sahibi olmalıydı sanatçı mı diye düşündüm. Adam "Aykut beye sormamız lazım." dedi. Korkarak "Aykut bunu duyarsa sevgilimi neden kapıda beklettiniz der." dedim. Adam başını salladı ve "Buyrun hanımefendi sizden özür dileriz." dedi. Bende cevap vermeden içeriye girdim. İçerisi süperdi. Her tarafta dans eden çiftler ama bunun yanında yiyişenlerde vardı bu kısım iğrençti. Neon ışıklar mekana can veriyordu. Siyah kadife koltuklara aşık olmuştum. Mekanın ortasında bir yükseklik vardı ve orada canlı müzik vardı. Şarkı söyleyen erkekti bi an acaba Aykut dedikleri o olabilir mi diye düşündüm. Sonra yaka kartına gözüm çarptı Deniz Al yazdığını gördüm. Demekki o değildi. İçimden neyse diyip bar masasına doğru yürüdüm. Kız barmen bulup "Yemek nerden bulabilirim?" dedim. Kız histerik bir kahkaha atıp "Yemek ne arar burda kızım." dedi. Kıza sinir olmuştum. Ne var yani olamazmı belki içmekten midesi kıyılıcak adamın yemek istiycek. Of. "Açım kızım tost most yok mu?" diye sordum. Kız tam cevap vericekken arkama dikkatlice bakmaya başladı bende merak edip döndüm. Siyah deri bi ceket az daha başımı kaldırdım kirli sakallar , özenle yaratılmış burun , içinde kaybolabileceğim siyah gözler uzun kirpikler. Ben büyüye kapılmıştım ki. "Küçük kızımıza tost yap selin." dedi. Hayatımda böyle otoriter aynı zamanda alaycı bir ses duymamıştım. Bana kafasını çevirdi ve "Sevgilimmişsin." dedi. İşte şimdi mahvolmuştum. Bu adam Aykut'tu.