______________________________________________________________________________________
Ben Beste Bulut Terzi. 18 yaşımdayım. Aptalların olduğu bir lisede okuyorum. Son sınıf. Onlara aptal diyorum çünkü gerçekten aptallar. Herneyse...1 yaşına kadar Rize'de yaşamışım. Sonradan babamın işi nedeniyle İstanbul'a taşınmışız. Tabii babam şu an yaşamıyor. Annemse ruh hastası. Hani şu gerçek anlamda olan. Bende 3 yaşında teyzemle kalmaya başladım. Sonra 5 yaşımdayken o da öldü. Sonra da yetimhanede kalmaya başladım.
2 ay önce, yani yaz başlangıcında 18 yaşımı doldurduğum için yetimhaneden ayrıldım. Şu an en iyi arkadaşım Alya Çakır ile kiralık bir dairede yaşıyorum.
Eğer özgeçmişimi yanlış yazdıysam çok özür dilerim. Daha önce hiç yazmamıştım ve edebiyatımda iyi değil.
Umarım iş başvurumu kabul edersiniz. Gerçekten bir işe çok ihtiyacım var. Bilgilerinize arz ederim.________________________________________________________________________________
"Tamam mı? Bitti mi?"
Alya'ya baktım. Sonra tekrar kağıda baktım. Pekte iyi yazamamıştım ama idare edecekti artık.
"Evet, bitti." deyip kağıdı Alya'ya uzattım.
"Umarım bir şeye benzemiştir. En son yazdığın kompozisyondan sıfır almıştın." Evet sıfır almıştım. Ama birkaç yalvarıştan sonra notu doksana yükseltmiştim.
"Aslında doksan almıştım." Başını kağıttan kaldırıp bana baktı ve kaşlarını sorgulayıcı bir ifadeyle kaldırdı.
"Doksan aldığını sanıyordum tatlım." Yüzümde alaycı bir sırıtış oluştu.
"Belliki yanlış biliyorsun."
Gözlerini kağıda çevirdi ve okumaya başladı. Ahh, kesinlikle beğenmeyecekti.
"Bu da ne böyle?!!" dedi bağırırmış gibi konuşarak.
Bense anlamamazlıktan gelerek "Iıı... Özgeçmiş yazısı mı?" dedim.
Yüzünde tanımlayamadığım bir ifade ile "Sen buna özgeçmiş mi diyorsun?" dedi.
"Kolaysa sen yazsana," dediğimde bana 'Ciddi misin?' der gibi baktı.
Lanet olsun ki Alya'nın edebiyatı harikaydı. Nerdeyse her sınavdan tam not alıyordu. Ama benimde matematiğim harikaydı.
"Tamam, tamam. Anladık zekisin. Şimdi bana yeni bir özgeçmiş yaz. Nasıl olsa hayatımı benden daha iyi biliyorsun."
Bana, çok saçma bir şey söylemişim gibi baktı. Önündeki sehpaya eğilip bir kalem ve yeni bir kağıt aldı.
"Bana borçlandın. Unutacağımı sanma." dediğinde unutacağını adım gibi biliyordum. O yüzden başımı sallayarak geçiştirdim.
İş arıyordum. Ve bunun içinde Alya bana bir özgeçmiş yazama gerektiğini söyledi. Bence gerek yoktu; sadece gidip konuşacaktık işte. Hem ben nerden bilebilirdim ki böyle şeyleri. Herneyse.
Babamı küçük yaşta uçak kazasında kaybettim. Çok başarılı bir pilottu ama sanırım uçakta bir şeyler ters gitti ve uçak yere düştü. Annem de ruh hastası oldu. Yani kafayı sıyırmış gibi. Aslında neden anneme böyle olduğunu bilmiyordum. Üzüntüden olduğunu düşünüyordum çünkü bana hiç bir şey söylemiyorlardı. Önceden onu hiç göremiyordum. Ama şimdi hastanenin o bölümüne girmeme izin veriyorlar. Annemde son iki yılda tedaviye cevap vermeye başlamıştı. İlk zamanlar davranışları çok delice ve kontrolsüzdü. Şimdi ise konuşabilecek kadar iyiydi.
Bende babamın ölümünden sonra teyzemle kalmaya başladım. Teyzemde 2 yıl sonra vefat edince kimsesiz bir kız çocuğu oldum ve yetimhaneye gönderildim.
Kaldığım yetimhane çok şirin bir yerdi. Çalışanlar ve davranışlarıda öyle. Kaldığım odada üç kişi daha vardı. Oda tamamiyle pembe renkti. Sanırım bende o yüzden artık pembeden nefret ediyorum. Tabii pembenin bana yakıştığını söylüyorlar, o ayrı.
Alya ile yetimhanede tanıştım. Aynı odada kalıyorduk. Onu ilk tanımaya başladığımda "İşte ömrüm boyunça yanımdan ayırmayacağım arkadaşımı buldum." demiştim. Birbirimize hayat hikayelerimizi anlattık. Alya annesini ve babasını hiç görmemişti. Bir kişi onu, daha küçücükken yetimhane kapısına bırakıp kaçmıştı. İlk dinlediğimde pek inanasım gelmemişti. Çünkü böyle şeyler sadece kitaplarda olurdu. Ama sonra onun böyle bir şeyi gerçekten yaşadığını anlayabildiğimde ona çok acımıştım.
İki ay önce de yetimhaneden ayrılmış, bize verilmiş bir miktar para ve Alya'nın düşük maaşlı işiyle geçinmeye çalışıyorduk. Bu pek de kolay değildi. Özellikle okulların açılmasına 2 gün kalmışsa. Bu yüzden benimde iş bulmam gerekiyordu. En azından bir süreliğinede olsa.
Bense normal biriyim. Yani... Ne kadar normal deniliyorsa o kadar. Psikolojik bozukluklara normal denmediğini biliyorum mesela -ki o ben oluyorum. Birazcıkta düzen takıntılığım var. Herneyse... Normal bir görünüşüm var. Gerçek anlamda. Kumral saçlarım ve açık kahverengi gözlerim var. Normal demiştim.
"İşte bitti. Alabilirsin." Kağıdı bana uzattı. Alıp okumayı bitirdiğimde gözlerim pörtlemiş bir şekilde ona baktığıma emindim.
"Nasıl bu kadar iyi ve hızlı yazdığını asla anlayamayacağım." Tepkisi ise alaycı bir şekilde sırıtmak oldu.
"Sen ne anlarsın ki zaten." dediğide hafif bir sinirle ofladım. Keşke bir şeye de cevap vermese. Belki de o zaman hayat benim için harika bir yere dönüşebilirdi.
"Son no onlorson ko zoton," diye sözlerini tekrar ettim ve ardından "Herneyse. Ben yatacağım, yazdığın için teşekkürler." dedim. Her şeye teşekkür ediyorum, evet. Hatta en kötü düşmanıma bile etmişliğim var. Ama bu bir alışkanlık. Hem kötü de değil zaten.
"Tamam, iyi geceler kibar kız." dedi ve ben odadan çıkarken arkamdan kıs kıs güldü.
Odama gittim ve kağıdı şeffaf bir dosyanın içine koydum. Üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Şimdi tek yapmam gereken şey uyumaktı. Tabii... Uyku sorunum olmasaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yankılanan Beste
RandomNerden bilebilirdim ki, yıllar sonra karşıma çıkan kişinin benim geçmişim olduğunu?