Sınıfın kapısından içeri bahçede gördüğüm kız girdi. Sınıfta göz gezdirdi ve gözleri Yankı'nın üstünde durdu. Sonra yavaşça bana doğru baktı, kaşları anında çatıldı. Bizim olduğumuz sıraya doğru gözle görülebilesek öfkeyle yürüdü. Gözlerini benden ayırmadan konuştu:
"Şu an benim yerimde oturuyorsun. Kalk. Hemen."dedi. Sesi çok kadınsıydı. Yani yaşına göre. Ama belki de sınıfta kalmıştı. Kim bilir?
Anlamamış gözlerle suratına baktım. "Dediğimi duymadın mı? Orası benim yerim. Kalk."
"Duydum. Ama nasıl burası sizin yeriniz oluyor anlamıyorum."derken sesim iddialı çıkmıştı. Ama sözler boş tabii. Havalı şeyler söyleyemiyorum ki.
"Sevgilimin yanı benim yerimdir."dedi. Al işte, kapak böyle yapılır.
"Sevgilinin yanı olması umrumda değil. Buradan kalkmıyorum." O inatçıysa bende inatçıyım.Hıh...
"Hadi birde sevgilime soralım." Yankı'ya dönüp hayatımda duyduğum en iğrenç sesle konuştu. Kendince tatlı olmaya çalışıyordu. "Sevgilimm... Şu kıza söyle yerimden kalksııııınn..." Kendimi söyleyeceği şeylere hazırladım. Kalkmamı söyleyecekti.
"Abartma Deniz. Başka bir yere otır işte." Gözlerimi pörtletip Yankı'ya baktım. Bana bakıp göz kırptı.
"Tamam. Sonra görüşüriz Yankı. Ve sen küçük kız, bunun bedelini ödeyeceksin." Gözlerini kıstı, arkasını dödü ve gitti.
"Şimdi bu kız senin sevgilin mi?"dedim. Gülerek cevabını vermiş oldu.
Öğretmen "Günaydın çocuklar"diyerek, sınıfa girdi. Bazı öğrenciler ayağa kalktı. Ama oğu kişinin kalkmadığını görünce oturdular. Yenilerin artık öğretmenlerin sınfa girdiğinde ayağa kalkmak gerekmediğini öğrenmeleri gerekiyordu. Benim merak ettiğimse Yankı'nın neden ayağa kalkmamasıydı. Ona yaklaştım ve sordum:
"Ayağa kalkmamak gerektiğini nerden biliyorsun?" O da bana yaklaştı ve fısılfadı:
"Deniz söylemişti." Yerime geri çekildim. Öğretmende çoktan yoklama almaya başlamıştı.
İkinci ismim söylenmeden "Burda!"diye bağırdım. Bulut ismimin öğrenilmesini istemiyordum. Kötü bir isim değildi ama istemiyordum işte. İşin garibi Yankı'da soyadı söylenmeden bağırdı. Beni taklit ettiğini düşündüm ama ciddi duruyordu.
Öğretmen ders anlatmaya başladığında kafamı sıraya yasladım. Biraz şekerleme yapabilirim değil mi? Ama on dakika omzumdaki dürtmeyle kafamı kaldırdım. Karşımda çatık kaşlarıyla öğretmen-adı neydi bunun?-
Bir soruyu cevaplamamı ister gibi duruyordu."Evet bayan uykucu. Lütfen tahtaya çıkıp problemi çözer misin?"
Hiç sorun değildi. Gerçekten. Sonuçta matamatiğim iyi. Ama Bay çatıkkaş bunu bilmiyor. Şans bu sefer benden yana. Ayğa kalkıp Çatıkkaş'ın önünden geçip, tahtaya ilerledim. Tebeşiri elime alıp, prblemi bir kere okudum ve kolaylıkla problemi çözdüm. Arkamı döndüğümde Çatıkkaş'ın yüzündeki şaşkınlık keyfimi yerine getirdi.
"Güzel...çok güzel..." dedi hayran hayran. Yerime geçerken sırıtıyordum. Problem o kadar zor değildi. Tabii bana göre.
Dersi dinlemekten vazgeçtim. Uyku muyku kalmamıştı. Yasak sanki. Zil çalınca ayağa kalkıp, sınıftan çıktım. Koridorda ilerlerken Deniz denen kızın söylediklerini düşünüyordum. Gerçekten birşey yapabilir miydi? Hayır! Tabii ki yapamazdı. En fazla ne yapabilirdi ki. Merdivenlerden indim ve 1.kattaki dolabıma ilerledim. Dolabın kilidini çevirip, kapağı açtım. Her sene olduğu gibi yine ders kitapları dolapta duruyordu. Bir sonraki dersin kitaplarını a ıp dolabı kapattım. Yanımdaki, dolaplara yaslanmış bedene baktım. Kolları, göğsüne kenetlemiş, çeki bir şekilde dolaba yaslanmıştı.
"Eğer çıkışta işin varsa, öğlen arası olabilir bence."
Şaşırmıştım ve şaşırdığım iki şey vardı. Bir ve en önemlisi hâlâ kararından vazgeçmemesi, ki bu beni etkilemişti. İkinci ise dolabımın gerini nerden biliyordu? Yine mi Deniz söylemişti yoksa beni takip mi etmişti? Ben düşünedururken o cevap vermediğimi görünce konuşmadı. Ban bakmayı sürdürdü. Sonra biraz gerçekliği algılayınca kafamı sağa sola hafifçe salladım. Toparlandığımı görünce konuştu." Bunu evet olarak kabul ediyorum. Öğlede görüşürüz." deyip, yaslandığı yerden doğruldu ve arkasını dönüp gitti.
Koridorda yürürken arkasından baktım.YANKI. Bu isim bana nedense başka bir ismi daha çağrıştırıyordu. Hani dilinizin ucunda olupta söyleyememek gibi. Sadece A harfi ile başladığını hatırlayabiliyorum. Beynimi faha fazla zorlamadım ve bir sonraki dersin yapılacağı sınıfa girdim.
Öğletin Yankı sözünü unutmamış ve yine bir şekilde be bulmuştu. Ona okulu gezdirirken beni dikkatle dinlemişti. Gezimiz sonlandığı bana teşekkir edip, yanımdan ayrıldı. Hemde hiçbir şey söylemeden-teşekkür hariç-
Herhalde sevgilisiyle buluşacaktı. Herneyse...Alya nerede bilmiyordum. Doğa ve Gökalp'e sorduğumda onlarda bilmediklerini söylediler. Eve döndüğümde odaları kontrol ettim. Ama hayır, yok. Nerede bu? Telefonu elime alıp otuzuncu aramamı yaptım yine meşgul.
Ölüm gibi gelen iki saat sonra endişe ve korkunun en üst saflarındaydım. Tam polise gitmeyi düşünürken kapıda dönen tanıdık anahtar sesini duydum. Koşarak kapıya gittim. Karşımda Alya' yı görünce sıkıca sarıldım."Beni öldürdün aptal." diye bağırdım. Kollarını sıkıca belime sardı. Kendini geri çekince elini cebine attı ve bir kolye çıkardı. Bir kolyeye bir Alya'ya baktım. Bu benim kolyemdi. Kolyeyi e inden alıp boynuma taktım. "Teşekkürler.Hadi salona geçelim, bana ne olduğunu anlat."dedim, ve onu elinden tutup, odaya çekiştirim koltuğa oturttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yankılanan Beste
RandomNerden bilebilirdim ki, yıllar sonra karşıma çıkan kişinin benim geçmişim olduğunu?