Başlangıç

55 3 0
                                    

Cumartesi sabahı, kahvaltı için bağıran bir koca, aglayan ikizlerim Hira ve Mina, baş ucumda uyanmami bekleyen oglum Emir, ve gözleri ağlamaktan ve uykusuzluktan bitkin düşmüş olan ben... "Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır"
Uyandım, ne gülmeye ne de sevinçli olmaya dermanım kalmamış bir halde kalktım eskimiş küf kokan o eski yataktan. Salona dogru yürümeye başladım ve artik görmeye istemeden alıştığım kocam Halil televizyon karşısında uzanmış ev yine leş gibi alkol kokarken uyuyakalmıştı. Mutfaga doğru yol aldım buzdolabının kapağını araladım çocuklarımın karnını doyurmak için sadece bir yumurta yada bir peynir parçası bulsam kafîydi benim için ama yoktu. Para lazımdı ama korkuyordum onu uyandırmaya, tekrar ondan dayak yiyip bi yerlerimi morartmasından korkuyordum işte... Ama yapamazdım bugünde evlatlarımın aç olmalarına izin veremezdim, yanına yanaştım ve omzuna dokundum tiksinerek çok değil sadece beş lira vermesini istedim Bir sinirle fırladı, koltuğun yanında duran leş kokulu alkol şişesini koluma fırlattı ve parasının ona lazım olduğunu ve işini göreceğini söyleyerek beni odadan kovdu. Emirin yanına gittim ve dayısından biraz para almasını istedim istemsizce, çünkü abim çok farklıydı biz hiç aile gibi değildik ben perişan iken yapayalnız kalmıştım ortada. Kardeş insanın neyidir? Can parçası mı, dert ortağımı, yoksa kanından canından olan tek varlığı mı? Iste ben hiç birisi değildim her zaman yalnızdım, yapayalnız.
Emir çıktı evden ama pek iyi görünmediğininde farkındaydım. Odaları toplamaya başladım ve olur olmadık yerlerden çıkan şişeler artık beni bıktırmıştı. Koltuğun üzerinde oluşan göçükte onun eseriydi aslında. Yavaş yavaş yıpranıyordu kalbim, paramparça olup dökülüyordu yüreğim bir cam misali... Onun evdeki varlığı huzursuzluktu, o evdeyken kimse konuşmaz çıtını bile çıkarmazdı. O eve gelince bütün çocuklarım yatak odasına giderdik yatağın üzerine oturup onlara güzel hikayeler masallar anlatırdım bilmedikleri duaları öğretir onlarla beraber okurdum ama o yine durmazdı kapıyı kırarcasına tekmeleyip sesimizi kesip uyumamızı söylerdi. Kapı çaldı gelen Emir'di ve bir elinde elinde yirmi lira para diger elindede yarım bayat bir ekmek vardı fakat gözleri şişercesine aglıyordu sesini çıkarmadan, içeriye geçmesini söyledim olanları anlatırken bile ağlıyordu.

Dayısı beş kuruş vericem diye yine kırmıştı kalbini, Emir'e dilenci gibi ortada dolanmamasını ve bir daha buraya gelmemesi icin bağırıp çağırdığını söyledi. Yengesi ise küflü bir ekmeği eline sıkıştırmıştı. Sabretmesini söyledim daha çok küçüktü on yaşındaydı ve bana babasından utandığını söyledi sarıldım saçlarını okşadım ve asla merhametini kaybetmemesini söyledim. Yine içeriden bir feryat koptu "Yemek nerde !" hemen odaya koştum yaşlı gözlerimle, karnının acıktığını söyledi bağırarak para isteyemedim Emir'i gönderdim bakkala bir makarna almasını istedim. Hemen yemeği yapmaya başladım o sırada Emir, Hira ve Mina'ya oyun oynatiyor ve onları oyalıyordu. Yemegi hazırladım ve önüne koydum yemegi agzına götürür götürmez yemek istediği gibi olmadığı için masayı yerle bir etti ve küfür ederek çıkıp gitti evden. Kapının kapanmasıyla çocukların yere dökülen makarnayı yemeğe başlaması bir oldu. Berbat olan ben miydim? Onlara iyi annelik yapamayan ben miydim yoksa?

~ KAYIP ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin