Gözlerim dolmuştu.Hiçbir şey demeden indim arabadan.Arkama bile bakmadan koştum, uzaklaştım.Kaçmak istiyordum burdan.Zaten yalnızdim kaçsam hiçbir şey kaybetmezdim belki ama duygularımla da boğuşmak istemiyordum artık. Duygularmdan kaçmak istiyordum.Sahipsizdim, hiç kimsem yoktu, yapayalnizdim.Beni sevecek bir aileye muhtaçtım.
Boş bir banka oturup gözlerimi kapattım. Eğer babam yaşasaydı nasıl bir hayatımın olacağını düşünmeye başladım.Annem de babam öldüğü için intihar etmemiş miydi? Babam yaşıyor olsaydı, annemde suan yanımda olacaktı. Belki de ben şu saniyeleri sıcacık evimizde ailemle geçiriyor olacaktım. Bunları düşünürken yağmur damlaları göz yaşlarımla birleşerek akmaya başladı. Yağmurlu havaları hiç sevmezdim.Içimde her zaman bir sıkıntı oluşturur, daha çok üzülmeme sebep olurdu.Ama suan hava içimdeki duyguları ifade ediyor gibiydi.Ve yağmurun altında koşmak, ıslanmak istedim.Bu isteğimden çakan şimşek ile vazgeçtim. Ben gök gürültüsünden oldum olası korkmusumdur.Çığlık atarak yerimden kalktım. Koşmaya başladım. Nereye koştuğumu ben de bilmiyordum, sadece koşuyordum.Önüme kocaman bir taş çıkmasiyla , taşa takılıp dizlerimin üstüne düştüm. Kalkıp devam etmem , bir yere sığınmam gerekiyordu ama bunu yapamadım. Ellerimi yere koyarak dengemi sağladım ve ağlamaya başladım.Ne kadar yalnız olduğumu o an bir kez daha anlamış oldum.Kimsem yoktu işte , elimi tutup kaldıracak, kimsem yoktu! Kafamı havaya kaldırdım ve hıçkırarak ağlamaya devam ettim.Bir süre sonra üşüdüğümü fark edip ayağa kalktım.Başım çok agriyordu ve sırılsıklam olmuştum.Yürümeye devam etmek istedim fakat yerin ayağımın altında kaymaya başladığını hissettim ve dengemi saglayamadim.Sendeleyerek bir kaç adım attigimda ise her yer siyaha bürünmüştü.Yere düşmem ile göz kapaklarimin hafifçe açılması bir oldu . Her taraf bulanıktı, sesler boğuk boğuk geliyordu.Birinin bana seslendiğini duydum.Bir süre sonra ses iyice yakınlaştı ve tekrar her taraf siyah...
Gözümü açtığımda ay ışığının aydınlattığı bir oda da buldum kendimi.Yerimde doğrulmak istedim ama başımın ağrısı buna engel oluyordu.Etrafima bakınırken karşıdaki odanın ışığının yanık olduğunu gördüm. Evde biri daha vardı. Zorlukla doğruldum.Bana ne olmuştu? Nerdeydim? Diğer odadaki ayak seslerinin yaklaşması ile kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. Nefesimi tutup olduğum yerde beklemeye başladım.odadan çıkan Burak ile nefesimi uzunca dışarı üfledim.Elinde bir tepsi vardı.
"Uyanmışsın."
"Ne oldu bana?"
"Sabahtan beri bir şey yediğini düşünmüyorum küçük hanım. Açlıktan basın dönmüş olabilir.Seni gördüğümde çok kötü gözüküyordun."
"Şimdi hatırladım.Tabii ya sen karnının gürültüsü ile yağmurlu havada cirit at,al işte hasta olacağım şimdi."
Gülerek karşıladı bu sözümü.
"Bunu iç, sonra da hazırlan , doktora gideceğiz."
Başımı sallayıp önüme koyulan çorbayı üfleyerek içmeye basladim.Ben çorbamı içerken Burak beni izliyordu.Bu beni biraz rahatsız etse de bir şey demedim.
"Bana güveniyor musun?"
Bu soru üzerine bende Burağın yaptığı gibi gözlerimi gözlerine diktim.
"Güvenmeli miyim?"
Gülümsedi. Evet anlamında gözlerini sıkıca kapatıp açtı.Çorbamı bitirdikten sonra tepsiyi yerine götürmek için kalkmıştım ki Burak tepsiyi elimden aldı.
"Sen hazırlansan iyi olur , çantan koltuğun yanında , şu odada giyinebilirsin." Dedi gözleriyle yan odayı işaret ederek.Çantamı alıp işaret ettiği odaya yöneldim. Odanın ışığını yaktığımda gördüklerim ağzımın açılmasına sebep oldu.Oda âdeta bir okyanusu andırıyordu. Masmavi duvarlar , sandal şeklinde bir yatak , kocaman bir akvaryum... Bu görüntü karşısında tam anlamıyla büyülenmiştim.Üzerime bir kot bir tişört geçirip ceketimi de giydikten sonra beni büyülü odadan ayıran Buragin sesini duydum.