0.01

329 30 35
                                    

Merhaba! İlk hikayeme hoş geldiniz. Beğenirseniz lütfen beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Hikayeye devam etmek istiyorum ve bunun için de desteğinize ihtiyacım var! :)

Sonunda evime ulaşabilmiş ve adımlarımı hızlıca evimin kapısına doğru ilerletebilmiştim. Bugün çok istediğim bir şeyi elde etmiştim ve birazdan da mutluluk içerisinde bunu kelimelere dökecektim.

Eve girer girmez hızlıca odama çıktım ve şarjda olan telefonumu elime alarak internete bağlandım. Sonunda ona yazabilme umudu ile dolup taştığım sırada, telefonumu unuttuğum an aklıma gelince kıkırdamaya başladım. Evet, bu tamamen sinirdendi.

Şu an içimden büyük bir 'sonunda' dedim ve yatağıma uzandım. Arkadaşıma sonsuz teşekkür mesajları ilettikten sonra sıra asıl olaya gelmişti. 2 yıllık bir aşk hikayesi benimkisi. Ergen bir fan ile televizyonların yakışıklı oyuncusu Alexander Skarsgard. Ve tek taraflı olduğunu belirtmeme gerek yok biliyorum.

Derin bir iç çektim ve yastığımı önüme alarak ona doğru eğildim ve sesim kısılana kadar bağırdım.

Ben onun telefon numarasını almıştım!  Gerçekten Alexander'ın telefon numarasına sahip olmuştum! Bu bir şaka değildi! Tanrım bu bir şaka değildi!! Onun için yapamayacağım şey yoktu.. Ve sonunda zaferimi elde etmiştim. Hiç durmadan ellerimi numarasının üzerine getirdim. Sımsıcak gülümsememi sunarken bir yandan mesaj bölümüne girerek, tedirgin bir şekilde bir yandan da vakit kaybetmemeye çalışarak mesajımı yazdım.

(11.30)
Ben: Hey. Sizi tanıyabilir miyim?

(11.30)
Ben: Ah, elbette ki. Böyle bir başlangıç yapmamalıydım.

Belki de bunu yazmama gerek yoktu?

(11.31)
Ben: Özür dilerim. Ihmm. Batırdıkça batırıyorum sanırım.

(11.31)
Ben: Tamam. Merhaba Alexander!

(11.32)
Ben: Bugün nasılsın? Her şey yolunda mı?

Bu da çok arkadaşça olmuştu sanki. Ah! Daha nasıl konuşulacağını bile bilmeyen bir ergendim.

(11.32)
Ben: Ben senin bir fanınım. Belki bunun True Blood'da oynadığın rolün yüzünden olduğunu düşünecek, ve benimle ilgilenmeyeceksin. Doğruyu söylemem gerekirse, elbette ki bunun bir etkisi var. Eheh! Deli gibi bir True Blood sevdalısıyım. Ama lütfen bu seni soğutan bir sebep olmasın. Çünkü tamamen bu yüzden değil.

(11.34)
Ben: Yani.

Yani diye de mesaj mı gönderilirmiş? Aptal bir kız gibi davranıyordum.

(11.36)
Ben: Sanırım böyle hayal etmemiştim. Sana mesaj atacaktım ve telefonumu bir kenara koyup cevabı bekleyecektim. Değil mi? Normalde böyle yaparlar, değil mi?

(11.36)
Ben: O zaman normal birisi olmak istemiyorum.

(11.38)
Ben: Orada mısın.. Mesajlarımı okuyor musun.. Hiçbir bilgim yok.

(11.39)
Ben: Bu mesajları bir polise gönderme gibi bir ihtimalim de var. En yakın arkadaşım bana böyle bir hainlik yapar mı acaba memur bey?

(11.39)
Ben: Sanmıyorum..

(11.40)
Ben: Telefon numaranı çok zor aldım Alexander. Bir 'Merhaba' yı bile hak etmiyor muyum?

(11.40)
Ben: Hum. Pekala öyleyse. Ben sen yazana kadar durmayacağım.

(11.41)
Ben: İlk bölümü izlediğimde klasik iki normal aşık olduklarını düşündüğüm bir çift ile karşılaştım. Fakat kendimi sıkarak izlemeye devam ettim. Aslında vampir konulu olması biraz klasiğin dışına çıkmıyor değil, değil mi? :) Neyse. Daha sonra seni gördüm. Sert ve soğuk bakışlarını. Umursamaz tavırlarını. Ve uzun sarı saçlarını.. Uzun saçlı halinin farklı bir havası olduğunu bilmelisin.

(11.44)
Ben: Şimdi bakıyorum bakıyorum ve bakıyorum da. Kendimi sana aşık olmaktan alıkoyamıyorum.

(11.45)
Ben: Alexanderrrrr.

(11.46)
Ben: Demek sonum böyle olacaktı. Sevdiğim adam ile bırak kavuşmayı konuşamayacaktım bile.

(11.47)
Ben: Sorun değil Alexander.

(11.47)
Ben: Ama seni bırakacağımı söylemiyorum.

(11.48)
Ben: Tabii. Şimdi ben sana özellikle diziden bahsettiğim için Eric Northman'a aşık olduğumu düşüneceksin. Ama öyle değil.

Ne yazacağımı bilemeyerek fotoğraf galerimden resimlerine bakmaya başladım. O sıra film afiş fotoğrafını görünce gülümsedim.

(11.55)
Ben: Yeni filminin çıkacağını gördüm. Çok başarılı olmanı diliyorum.

(11.55)
Ben: Tarzan. Woah!

Ani bir titreme ile uyandığımda gözlerim üzerimde kalmış telefonuma takılı kaldı. Ne olduğunu kavramaya çalışırken mesaj gelme ihtimali ile telefonumu hız sınırının da üstünde bir hız ile elime alıp açtım. Fakat gördüklerim tam bir hayal kırıklığıydı. Arkadaşım Rosalie'nin mesajına cevap yazarak devam etmem gereken görevi üstlendim.

(00.22)
Ben: Bir an içim geçmiş. Oh. Uyuyakalmışım ve saate bak.

(00.22)
Ben: Uyandığımda mesajını görmeyi beklerdim Alexander. Aah ahh! Numaranı yanlış aldığımı düşünmeye başlıyorum. Ama kaynağım çok sağlam bir yer. Ya da beni umursamıyorsun.

(00.23)
Ben: İkinci seçenek daha olası görünüyor.

(00.24)
Ben: Sana kendimden bahsetmiş miydim? Mesela 17 yaşında bir ergen olduğumdan haberin var mıydı İsveç güzeli???

Son mesaj olduğunu düşündüğüm mesajı da gönderip banyoya girecektim. Fakat mesajımı gönderdikten sonra ekranda daha önce hiç görmediğim uzunlukta bir isim belirdi. Beynimin işlevini yitirdiğini düşünmüştüm. Ellerim ani bir hız ile titremeye başladı. Avcumun içindeki telefon sabit kalamıyordu. Az önce uyuşmuş bedenim zıpkın kesilirken, uykudan mayışmış gözlerim ise fal taşı gibi açılmıştı. Bunları yapmamın sebebi ise kalbimin atışını hızlandırdan kişinin tek bir mesajıydı.

(00.25)
Alexander Skarsgard: 17 yaşında bir ergen olduğunu düşünüyordum ben de. Lakabı sevdim.

Bölüm sonu. Beğenmeyi unutmayın.

Texting//Alexander SkarsgardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin