Adımlar hızlanıyordu yerlerde.. Zülfü'yü sorguya götürüyorlar güyâ.. Ne sorgusu? Resmen işkence... Zülfü, genç bir ülkücü. Küçük yaşlarda ve gizlice buluşurdu arkadaşlarıyla. Zülfü' nün aklında inancı ve geride bıraktıkları hariç bir şey yoktu.. Doğruydu, dürüsttü.. Giderken savcının odasına Rabb'ini zikrediyordu.. Ne yaptıysa bu zamana kadar vatanı ve namusu için yapmıştı. Yapmadığı hicbir şeyin hesabını vermezdi.. Yanındaki askerler fısıldadı Zülfü'nün kulağına;" Ne yaptıysan hesabını vereceksin!! Dava diye bir sey yokk!!" Ama nafile. Zülfü'nün yüzünde bir nebze bile değişme olmadı. Kaşlar hala çatık, gözler ok gibi. Bismillah deyip girdi savcı beyin odasına. Savcıyı ayarlamışlar önceden;" Çok soru sorma . Bırak, gerisini siyasi şube halleder" Savcı sert bir tavırla' otur!' dedi. Zülfü önündeki koltuğa her an kalkıp gidecekmis gibi oturdu. Savcı geveledi biraz. Soy-sop sordu, olay sordu , nâm sordu.. Çok tutmadılar Zülfü'yü. Karşıladıkları gibi sert bir tavırla yolladılar. Yolladılar ama daha varmadan evin kapısına siyasi şube gelip aldı. Zülfü şaşkındı." Beni savci eve yolladı" dedi ama şubeden gelenler ;" asıl şimdi sorguya gidelim" dediler. Gözlerini bağlamışlardı ama gönlünü asla.. O, gönülden inanan bir ülkücüydü. Siyasi şube sadece Zülfü'yü değil dava arkadaşlarını da almıştı. Zülfü'yü bir hücreye koydular.. Aç susuz bıraktılar.. Zülfü kararlıydı" Ölürüm de davamdan vazgeçmem"..
** Arkadaslar bu ilk yazım. Beğenirseniz devamı gelecektir.**