2005 senesinde yedi yaşımda kapısının eşiğine bırakıldığım eskişehirdeki bu yetimhaneye henüz alışamamıştım.Geleli üç ay olmuştu. Sorun bendemi yoksa yetimhanenin samimiyetsiz çalışanlarındamıydı çözemiyordum ama bu çelişki benim düşünerek kendimi geliştirmeme ve çevremi tanımama yardımcı oluyordu. Fakat çevremde tanımaya değer , huzur vericek hiçbişey yoktu. Koridorlarda umudunu yitirmiş öksüz veya yetim , türlü türlü hikayeleri olan ,buraya gelmek zorunda kalan , ailesini kaybeden ve benim gibi terkedilen birsürü çocuk vardı. Bunları düşünerek huzursuz oldukça huzuru aramaya çalışmayı düşünüyor, sonrada vazgeçiyordum . Ne bahtsız insanmışım be demeye fırsat bırakmıyordu hayat . Kafamı yormam gereken hayat savaşı vardı ve ben erkenden mağlubiyeti kabullenmek istemiyordum bu nedenle ne kadar karamsarlığa düşsemde vazgeçmeyecektim , belki de yaşamaya değer günlerim olacaktı gelecekte . Kim bilebilir ki ? Belki mutlu olacaktım , olacaktık. Dünyanın umudunu kestiği , bir insan, değil de bir eşya gibi kenara attığı bizlerden bizim gibilerden ne beklenir ki değil mi ? Değil işte . Bende bilemezdim böyle olacağımı . Bugünün ilerisinde de ne olacağını bilemem . Tıpkı 4 ay oncesinde bu hale gelecegimi , buralarda yalnızlığa terkedilecegimi bilemedigim gibi. Ama terkedilmeden bir ay önce yalnız kalacağımı , kötü günler geleceğini anlamam bir istisna.
Yine sıradan bi yetimhane sabahıydı. Yeni birinin geldiğini gördmüştüm. Ilgimi cekmemişti tanışmakta istememiştim. Oda arkadaşlarım, yani pekte arkadaş sayılmazlardı ama çocuk hakkında yorum yapıyolardı. Ismi abdul sametmiş sanırım . Çirkin ,zayıf ve 9 yaşında olduğunuda öğrenmiştim. Biraz merak ediyordum . Biraz mı ? Tamam çok merak ediyordum , görmek için bahçeye gittim . Yalnız oturuyodu belliki o da terkedilmiş ve karamsarlığa düşmüştü. Elini çenesinin altına koymuş , dirseğini dizine yaslamış öylece bankta oturuyordu. Sanki ilgilenilmeye ihtiyacı varmış gibi çevrede gezinen görevlilere masum bakışlar atarken gözü bana çarpmıştı . Ben düşüncelere dalmış onun yüz hatlarını incelerken birden göz göze gelmiştik. Utanmıştım , çok utanmıştım. O sırada bana gülümsemişti ,ne yapacağımı bilememiştim . Banktan kalkıp yanıma gelmişti. Sen de burdamı kalıyosun abicim diye sormuştu. İçime bir öküz oturmuş gibi hissetmiştim. Bilmiyorum saçmalıyordum belki de , sadece kafa sallamakla yetindim. Ismimi sordu, yaşımı, hikayemi. Tüm bu sorulara esila diye cevap verdim. Sonra yaşını da sormuştum dedi. Sırf küçük görmesin , abi dememi istemesin , arkadaş olalım diye 9 dedim. Sonra yalan söyleme dedi ve oradan geçen , abdul sametle önceden tanışmış olan benim oda arkadaşımı gördüm . Abdul samet ona gel anlamında bir işaret yaptı. Buse yanımıza geldi. Abdul samet buseye benim yaşımı sordu. Buse yedi dedi . Benim yanaklarım kızarmışmıydı bilmiyorum ama vücudumu bir ateş sarmıştı . O sinirle busenin üzerine atlamıştım ki kendimi revirde buldum . Buse beni linç etmişti görünüşe bakılırsa. Karnıma yediğim tekmeyle yere yığılmışım. Hala ağrıyodu ama abdul sametle bir an önce arkadaş olmak için acımıyo diue kendimi tatmin edip kalktım ve bahçeye indim. Samet hala aynı yerde ilk gördüğüm şekilde oturuyodu. Oh be rüyaymış , o kavga , yalanımın ortaya çıkması , bayılmam hepsi rüyaymış diye düşünürken abdul samet esila diye bağırıp ayağa kalktı ve aramızdaki bir metreyi hızlı adımlarla kapatıp yanıma geldi. "Tamam ben sana inanıyorum " dedi. Gülümsedim. "Doğru söylüyor "dedim. Gülümsedi. "Olsun sen nasıl bilmemi istiyosan öyle bilirim " dedi. Yaşına göre fazla olgun davranıyodu. Tıpkı benim gibi. Çok etkilenmiştim. O yaşta bu kadar fazla etkilenmem gereksizdi ama aklımdan silemediğim onca yaşanmışlığa rağmen ondan etkilenmem benim için büyük bir nimetti. Belkide huzuru , mutluluğu o çirkin çocukta bulacaktım . Ona çirkin diyorum da bende pek güzel sayılmam aslında . Umarım oda bana karşı böyle hissediyodur. Belki de hala kardeşi gibi görüyodur. Tüm bunları düşünerek bir günümü bitirmiştim. Odaya çıktım abdul sameti düşünerek uyudum. Onun için dua ettim. Ikimiz için.