Kız

5 2 0
                                    

Teyzesi; ahşap masanın üzerine yatırılan kızın her zamankinden beyaz yüzüne baktı. Huzurlu görünüyordu. Uyuyormuş gibi. Gerçekten de uyuyordu aslında. Bir daha uyanmayacak olması uyuduğunu daha az gerçek yapmazdı.

Kadının rugan ayakkabılarının ahşap zeminde çıkardığı sesler küçük evin taş duvarları arasında yankılanıyordu. Evin daha önce hiç bu kadar sessiz olmadığını düşündü. Oturma odasının ortasında bulunan lake bir sehpahanın üzerinden daha önce küçük, kırmızı güllerden ördüğü tacı aldı. (Tacı) kızın kömür karası saçlarına takarken beyaz elbisesine baktı. Saten elbisenin üzerini ince, dantelli başka bir elbise örtüyordu. Ayakları, kırmızıya henüz boyanmış dudakları gibi mosmordu.

Az sonra kızın babası geldi. Güçlü, yapılı bir erkeğe göre epeyce çökmüş görünüyordu. Alnındaki kırışıklıklar artik daha belirgindi. Güzel kızını kollarına son kez aldı. -Şimdi daha kırılgan görünen- bedenini hazırladıkları tahta kayığa bıraktı.

Kayığı taş evin önünden, kızın abileri kaldırdı. Kasaba halkıyla birlikte nehrin kıyısına doğru yürüdüler.

Nehire ulaştıklarında yalnızca annesinin yüzü mosmordu. Belki şoktan, belki de göz yaşlarını içince tuttuğundan ve sarışın çocuk dışında kimsenin bu ölü bedene bakacak cesareti yokmuş gibi görünüyordu. Çocuksa gözlerini bu narin bedenden bir saniye bile ayırmıyordu. Ağlamıyordu. Sadece bakıyordu. Sanki, biraz da umutla, kızın uyanmasını bekliyordu.

En küçük kardeş, ablasının yatırıldığı kayığın yanına gitti. Herkesten güçlü gibiydi ablasının bedeninin yanında. Bir an durdu. Kayığın içine üç mor leylak bıraktı. Yerine geri döndü.

Peşinden sarışın çocuk kayığa doğru yürüdü. Bal rengi gözlerini sevgilisine çevirdi. Sinsice kaçmaya çalışan bir göz yaşını, yanağından süzülmeden önce sildi. Kayığı yavaşça suya itti. Akıntıyla beraber hızla sürüklenen kayığın ardından bakarken; sevgilisinin bir daha göremeyeceği okyanus gözlerini düşündü. Yeniden göz pınarlarına hücum eden göz yaşlarını hissetti ve bu düşünceyi hemen yok etti.

O sırada güzel kız mutluydu. Uzaktan kendi törenini izlerken her şeyin istediği gibi olduğunu düşündü ve ruhu da bedeni gibi huzurla bilinmezliğe doğru uçtu, gitti.

Giden sadece ruhu veya sadece bedeni değildi. Giderken kağıda dökülmemiş bir çok düşünceyi, yaşanmamış bir çok hikayeyi de beraberinde götürmüştü.

Kaç sene daha anlatılırdı ki bu kömür saçlı kızın hikayesi?

Bir ŞeylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin